Darbeci Rektörlerden Kurtulmalı
İlim yuvası olması gereken Üniversiteler yer yer “Ali Babanın Çiftliği” gibi hareket etmektedirler. Yasa tanımaz yönetimlerin elinde kanunsuzluk ve yolsuzluk iddiaları arşa çıkmaktadır. Darbecilere destek olmanın altında bir de bu tür pisliklerden kurtuluş umudu olmasın?
Bizim bildiğimiz insanın ilmi arttıkça tevazusu artar ve alçak gönüllü olur. Ama bizim Üniversitelerin gurur ve kibiri, kendini beğenmişliği ve halkını küçümsemesi, aşağılaması bitmez tükenmez bir durumda maalesef.
Bizim üniversiteler her darbe döneminde işin içinde olmuşlardır. Bir şekilde darbeye hazırlık dönemlerinde gönüllü katkılar sunmuş, akıl vermiş, destek çıkmış, öğrencileri bu işe alet etmiş, iş bitince de güce tapmış ve etek öpmüş, postal yalamıştır.
Şimdi de üniversitelerde durum pek değişmemiş olduğunu Ergenekon'un iddianamedeki belgelerinden anlıyoruz. 3. iddianamede Jandarma'nın 19 Eylül 2003'te rektörlere verdiği brifingle ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor. Yemekli toplantıda rektörler, "Bu dönemde gözümüzü karartmalıyız, mücadeleye hazırız." diyorlar.
Türk halkının 'güce taptığı' ve 'güvenilmez' olduğunun da altı çiziliyor. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un kayda aldırdığı toplantıyla ilgili CD, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin genel merkezinde ele geçirilmiş.
“Kayıtlara göre rektörler, 28 Şubat kararlarından geri adım atılmasına tepki gösteriyor. Rektörler, 'Neden o kararların üzerine gidilmiyor?' diyerek Jandarma Genel Komutanı'na baskı yapıyor.”
Kim kime baskı yapıyor, işin pişkinliğine bakınız. Paslaşma müthiş…
“Rektörler, "Üniversiteler ve ordu gibi zinde ve Atatürkçü kurum ve kuruluşlar bir araya gelmeli ve ciddi bir çalışma programı yaparak birleşmeli ve planlı faaliyetleri uygulamalıyız. 3 kuvvet komutanı, Jandarma ve genelkurmay başkanı büyük bir güç. Atatürkçü Düşünce Derneği ile bazı sivil toplum örgütleri bazı şeyler yapmalı." ifadelerini kullanıyor.
Rektörlerin yaptığı konuşmalardan bazıları şöyle:
JANDARMA olarak 3.000 öğrenciye burs temin ediyorsunuz ve onları Atatürk izcileri yapmışsınız, ancak Türkiye'de 15 milyon öğrenci var ve karşı görüş milyonlar çapında etkili.
MAALESEF her yerde en iyi yurtlar ve binalar gericilere ve tarikatlara ait. Gerici örgütlenme had safhada devam ediyor.
28 ŞUBAT kararlarına ne oldu? Tam bir kaos var. Niye geri adım atıldı? Şimdi yeni zihniyet hükümetin yanlış uygulamalarını takip edelim, ikaz edelim. Neden o kararların üzerine gidilmiyor?
BİR İNSAN 12 yaşına kadar temel karakter ve bilinç sahibi oluyor. Doğayı ve çevresini sorgulamayı, sebep-sonuç ilişkisi kurabilmeyi öğreniyor. O nedenle Kur'an kursu yaşının 12 üzerinde olması çok önemli.
BU DÖNEMDE gözümüzü karartmalıyız. Bu sene İstanbul Üniversitesi'ne 11 bin başvuru oldu, 170 tane de türbanlı başvurdu.
TÜRK halkı kadar dedikodudan ve günlük olaylardan etkilenen bir halk dünyada yok. Örneğin İsveç'te dışişleri bakanı öldürüldü ve bizim köşe yazarları 'İsveç Euro'ya geçer, zira öldürülen bakan Euro'yu savunuyordu.' dediler. Ama halk Euro'ya geçmedi. Türk halkı güce tapıyor.
BİZİM gözümüz kara. Ordu bir güç. Üniversiteler bir güç. Birbirimizi korumalı ve CHP'yi ne olursa olsun yanımıza çekmeliyiz. Türkiye'nin geleceğini beraber çizmeli ve müttefiklerimizin adedini artırmalıyız. Basın CHP'yi duyurmuyor. Onlar ne yapsın?”(*)
Buradan şu dersleri bir daha çıkarmalıyız:
Askerler mutlaka devlet içinde kendilerine verilen alan içinde kalmalı ve halk adına hükümet edenlere hesap vermelidirler. Sivil denetim ve yargıya açık olmalıdırlar.
Üniversiteler halkı ve değerlerini aşağılayan, halkına yabancılaşmış kurumlardır. Kendi insanından ve medeniyetinden utanan bu kurumlar ivedilikle ıslah edilmelidir. Gurur ve kibirleri kötü konumlarının üzerini örtmeye yarayan bir şaldan başka bir şey değildir. Bu halleriyle ülkeye bir kazanımları yoktur. Derhal YÖK yok edilmeli, gerçekten özgür ve bilim yuvası olacak yepyeni bir üniversite yapılanmasına geçilmelidir.
İyi kötü var olan demokrasi ile yetinilmemeli, halkın iradesi önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Denetim ve yargı dışında kalan bir güç olmamalıdır. Yanlış yapan kim olursa olsun, hesap vermelidir. Siyaseti düzenleyen kanunlar gözden geçirilmeli, söz milletin olmalı, örtülü padişahlıklara son verilmelidir.
Halk sivil toplum kuruluşlarını daha çok desteklemeli, özgür basını patron ve baron kıskacından kurtarmalıdır. Daha bilinçli bir halk olmakla kendisine kan ağlatan darbecileri ve siyaset bezirganlarını saf dışı etmeli, işlerini olabildiğince yasal yapan vatanseverleri iş başına getirmelidir.
Öğrencilere verilen maddî ve manevî destekler kurumsal olarak devam etmeli, yarınlarımızı emanet edeceğimiz yavrularımızı dindar, bilgili, kültürlü, kendine güvenli, dışa açık, özgür ve kahraman yetiştirmeliyiz. Bu konuda yarım hurmayla da olsa katkılar sunmalıyız.
Nihayet daha çok okumalı, daha çok alimlerle ve salih kimselerle sohbet etmeli, düşüp kalkmalıyız. İşin aslı Allah Teâlâ’nın marifet ve muhabbetinde olmaktır. Bütün saadetlerin anahtarı kulluktadır.
Elimizden hiçbir şey gelmezse bile, birbirimize dua da mı edemeyiz? Edelim efendim. Sevelim, sayalım, kenetlenelim, birbirimiz için dua edelim, ümmetimiz için dua edelim, insanlık için dua edelim.
www.cemalnar.com
(*)https://www.habervaktim.com/haber/82398/rektorlerden_darbe_cagrisi.html