Paksüt haberini niçin yazmadık?
Kaldığımız yerden devam edelim...
Tâkip edenler bilir; Büyükelçi Dr. Mohammed R. Al Hussaini’nin dâveti üzerine katıldığımız Suudi Arabistan Milli Günü resepsiyonunda “Paksüt Çifti” ile karşılaştık... Ve Bayan Paksüt’ün o ilginç hareketleriyle süslediği şova hep birlikte şahitlik ettik.
¥
Bayan Paksüt ne kadar agresif ise eşi, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Bey o kadar sakindi...
O da az şey söylemedi aslında ama...
Duygularını nezâket kurallarını ihlâl etmeden dile getirdi.
Mesela o sakin tavrıyla; “Ya Sayın Arseven” dedi: “Sizinle aynı düşünceyi paylaşan başka gazeteler de var. Ancak ben nedense sadece VAKİT’ten rahatsız oluyorum!..”
¥
Biz de bu nâzik ifadeye aynı nezâketle cevap verdik: “Bu ne büyük iltifat!..”
¥
O internetten takip ettiğiniz görüntüler montajlı; aramızdaki konuşma öyle bir iki değil, en az on beş dakika sürdü... “Karşılıklı kavga” gibi bir durum da yoktu.
Biz Osman Bey’le sohbet ediyorduk, Osman Bey’in hanımı ise bağırıyordu. Benim, daha çok Osman Bey’e bakmama, kendisine fazla kulak vermememe öfkelendiğini de belli ediyordu.
Hele; “O kadar önemli bir pozisyonda olmadığınız için” gibi ifadeler kullanmam kendisini iyice geriyordu.
Yani, sen olsan ne yaparsın?..
Bağırıyor, çağırıyor... Elini kaldırıyor, kadeh sallıyor...
O anda bir milim daha ileri gitse olacakları düşün!.. Al başına sıkıntıyı!..
¥
Şimdiiii...
Bazı televizyon kanallarının ısrarla üzerinde durdukları meseleye gelelim: Bayan Paksüt, aleyhinde yazı hazırlamaya çalıştığımızı, ancak bir “Kabine üyesi”nin araya girmesinden dolayı bundan vazgeçtiğimizi bağırarak iddia ediyordu...
Bununla da yetinmeyerek; “O kabine üyesinin kendisini arayıp bilgilendirdiğini” öne sürüyordu.
AK Partili evlerinde kalmış...
Birçok AK Partili ile yakın diyalogu varmış!..
Bunları kimin önünde söylüyor?..
Beni, kameraları filan boşverin; kocasının önünde söylüyor!..
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili ve Üyesi olarak “AK Parti hakkında” karar verme konumunda bulunmuş olan kocasının önünde söylüyor!..
Bu ne demektir?.. Bayan Paksüt ne yapmak istemektedir?..
Sayın Osman Paksüt, eşinin bu tür “diyaloglar” içinde olduğundan o ana kadar haberdar mıydı?..
Bizim olayımız “AK Parti davasının devam ettiği günlerde” vuku bulduğuna ve Bayan Paksüt de o günlere ait bir olaydan bahsettiğine göre...
Osman Bey’e tekrar soralım:
Sayın Paksüt;
Haberdar mıydınız?..
“Değildim” diyorsanız, ilk defa “Şeriatçı” Suudi Arabistan’ın resepsiyonunda öğrenmek nasip olmuş demektir!..
Haberdar idiyseniz; ben bilmem Osman Bey, siz söyleyin lütfen...
Bütün bunlar ne demektir?.
¥
Bakın ne durumlar...
AK Partili Bakan önce beni arayacak, sonra da Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin Hanımefendisini...
Niçin yapacak bunu?..
Ne münasebet!...
Hem sonra... Böyle bir bakan var mı?..
Yoksa, biri “Bakan” taklidi mi yaptı?..
¥
Bana, “Niye aleyhimdeki haberi yapmadınız, siz iddialı bir gazetecisiniz oysa” diye bağırıyor Hanımefendi...
Böylesini de ilk defa görüyorum;
aleyhinizde bir durum varsa, haber yapılmamasından memnuniyet duysanıza!..
¥
Şaka bir yana, mesele şu: Bayan Paksüt, Silivri’deki dâvânın iddianamesine de yansıdığı gibi, telefon görüşmemizde olmadık ifadeler kullandı.
Tekrarlamaya hicap duyduğum bu ifadeler bizde, “Sinirlendiği zaman maksadını aşan laflar etmeye müsait bir hanıma benziyor. Bir haber için bu tür tartışmalar içine girmek doğru olmaz. Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir” düşüncesini oluşturdu...
“Konuya devam etmemenin” en önemli sebebi işte buydu!..
FARKLI MİSALLER
Benzerini, OKŞAN Öztok olayında da yaşamıştım...
Elime kendisiyle ilgili bir haber geçtiği günlerde bir baktım sitesinden ona buna acayip hakaretler savuruyor...
Dedim ki kendi kendime; “Boşver Serdar, varma şunun üzerine!..”
Yine, ALTEMUR Kılıç hakkında da bir malzeme söz konusuydu...
Telefon açtığımda gördüm ki kafası bir hayli dağınık; başıyla sonu arasında en ufak bir ilişki bulunmayan ifadeler kullanıyor...
Onu da kendi haline bırakmaya karar verdim!..