Bahçeli'den açılıma katkı
MHP lideri Devlet Bahçeli önceki gün partisinin Ankara il kongresinde konuşurken, Başbakan'ı MHP'ye saldırmakla suçluyor, "Saldırırken, bozkurtların korkacağını, sineceğini, inine çekileceğini zannediyor.
Yanılıyorsun Sayın Başbakan, bozkurtların nefesi ensende olacak." diyor. Bahçeli'nin ağzından çıkan bu tür siyasî hamaset cümlelerini önemseyenler elbette olacak. "İn" bilindiği üzere mağara demek. Bahçeli'nin ülkücüleri "mağara adamı" olarak gördüğünü öne sürenler de çıkacak. Maksat polemik ise, birileri kılıç şakırtısı dinlemek istiyorsa bahane çok. Halbuki bambaşka bir şey yapmalıyız. Mutlaka olumlu şeyler aramalı ve ayrıntıların arasında gözden kaçanlar varsa bulup herkesin gözüne sokmalıyız.
Türkiye'nin geleceği konusunda iyimserim. Yaşadığımız günlerin, kısa bir zaman sonra önümüze çıkacak mucizelerin hazırlığıyla geçtiğine inanıyorum. Bunun en önemli sebebi herkesi yapıcı bir rüzgârın sarıp sarmalaması. Kavga ederek veya çatışarak hiçbir şey kazanamayacağımızı fazlasıyla tecrübe ederek öğrendik. Şimdi ortak paydalar peşindeyiz. Öfkenin ve nefretin yerine aklı ve sağduyuyu yerleştirmenin yolunu arıyoruz. Yıkıcı değil, yapıcı olmaya çalışıyoruz. 60'lı yıllardan beri savrulup duruyoruz. Şimdi artık toparlanmanın eşiğindeyiz. Toplumun, ülkenin ve tabii siyasetin eğilimi merkeze doğru. Öyleyse bu yapıcı rüzgâra katkıda bulunan nefesleri arayıp bulmalıyız. Tıpkı Bahçeli'nin önceki gün yaptığı ateşli konuşmanın içinde yer alan "açılıma katkı" sağlayacak nitelikteki "millet" perspektifi gibi.
Bahçeli'nin Başbakan'ı hedef alan şu cümlelerini, üzerindeki polemik üslubunu kazıyarak bir millet tanımı olarak okuyalım: ''Ama sen milleti ırk zannediyorsun. Yanlışlığın burada. Cahiliye döneminin kavmiyetçiliğine takılı kalmışsın. Aradan geçen bin yılda biz ülkemizin güzelliklerinde bir milletle buluştuk. Aramızda ortak geçmiş, ortak dil, ortak vatan, ortak kültür, ortak paydalar oluşturduk. Bunlardan senin haberin yok."
Polemik hararetini bu cümlelerin üzerinden alınca, Cumhurbaşkanı'nın tarif ettiği "tek millet" karşımıza çıkmıyor mu? MHP lideri "millet"i ırka dayandıran yaklaşımı dışarıda bırakıyor. Anadolu'ya özgü ve bin yaşında olan bir milletten bahsediyor. "Ortak geçmiş"ten, "ortak vatan"dan, "ortak kültür"den ve bilcümle "ortak paydalar"dan çıkan bir "millet"i referans alıyor. Bu tanımda realiteye uymayan tek ortak payda dil. Farklı dil konuşanları, bu ortak paydalara dayanan milletin içine dahil edecek bir formül geliştirmek, tutarlılığını muhafaza edebilmek için MHP'nin başarması gereken bir "iç açılım" sadece. MHP için dil dışında bir sorun olmadığı anlaşılmıyor mu? MHP liderinin bu millet tanımı bize şu soruyu sorma hakkı veriyor: "Bütün bu ortak paydalara sahip olanları farklı anadilleriyle var olmak istedikleri zaman bu millet tanımının içine nasıl yerleştireceksiniz?"
"Türk olmak"ın Türk milliyetçileri için dayanılmaz bir ağırlığı var. Her birey etnik kökeninin rol aldığı tarihten ister istemez etkileniyor. Yüzlerce yıl Türklerin "unsur-ı aslî" olarak yer aldığı bir devletin tarihinin, Türk etnisitesine mensup olanlara yüklediği bir sorumluluk var: Farklı olana sabırla, anlayışla ve hoşgörüyle yaklaşmak. Öbür taraftan korkularla ve endişelerle geçen ulus devlet içinde şekillenmiş yakın dönemin tecrübesiyle Türk varlığına, vasfına sahip çıkmak, onu yüceltmeye çalışmak çabaları duruyor. MHP'nin çözemediği çelişki ve dengeleyemediği iki unsur bunlar. Bu çelişkiyi somut bir karşılaştırma ile gösterelim: Bir İngiliz neden İngilizcilik yapmaz; bir Türk neden Türkçülük yapar? Sahi bir Türk neden Türkçülük yapar? Kime karşı ve niçin?
Sonuç: MHP liderinin bin yıllık "ortak paydalar" üzerine inşa ettiği "millet", demokratik açılım için referans olabilir. İçine "farklı dil"lerin kullanımını yerleştirmek kaydıyla. Kıssadan hisse: Demek ki polemik cümlelerine bile "yapıcı bir katkı" olarak bakmak mümkün..