YOLU AÇMADAN YOLA ÇIKMAK

YOLU AÇMADAN YOLA ÇIKMAK

Kavga, Kürt’leri aynı millet çerçevesi içinde gören veya oraya dahil etmek isteyenlerle bu çerçeveden koparmak isteyenler arasında cereyan ediyor.Kürt sorunu dediğimiz esas mesele budur.

AKP hükümetinin açılım adı altında yapmak istediği, Kürt’leri bu çerçevenin içine alma amacından ibaret. En azından bugün için böyle görünüyor. Bunun içinde çerçevenin biraz genişletilmesi gerek.

Çerçeve dediğimiz şey, yeni bir Millet tarifidir.

Kürt’lerle Türk’ler arsında din,tarih, kültür ve medeniyet bakımından hiçbir fark yok.Hatta doğu’daki bazı unsurların Batı’daki bazı unsurlardan daha çok Türk kültürüne yakın oldukları söylenebilir.

Tek fark,dil ve diyalekten kaynaklanıyor.

Kürt’leri aynı millet çatısının dışına çıkarmak isteyenler buradan yola çıkarak, farklılaştırmak istiyorlar. Dili bir farklılaştırma, milli bütünlükten koparma aracı olarak kullanıyorlar.Millet tarifinin çerçevesi genişleyecekse bunun en önemli boyutu, dil ile ilgili boyutu olacaktır.

Yani dil, hem bütünleştirici olmak isteyenlerin hem de bölücülerin üzerinde çalıştıkları ortak alanı temsil ediyor.

Kürtçe’nin hangi amaca hizmet edeceği- Kürtçe ile ilgili- yapılan araştırmaların akibetine bağlı. Bir çok dilci Kürtçenin bir sınır dil olduğunu, Farsca, Arapça ve Türk’çenin melezlenmesinden ortaya çıkan bir dil olduğunu söylüyor.Gerçekten de az buçuk Kürtçe bildiğim için bir çok kelime ve kavramın Türkçede bulunduğunu, oradan Kürtçe’ye geçtiğini biliyorum.Kelimelerin kökenine inmek,Kürtçe ile ilgili tartışmalara da bir açıklık getirecek,buy meseleyi art niyetle kullanmaya çalışan bölücülerin elinden kurtaracaktır. Kürt meselesinde ilk araştırmacılardan biri olan Rus Minorski, 40 lı yıllarda Türkiye’de katıldığı bir sempozyumda Kürtçe’deki 64 kelime hariç bütün kelimelerin menşeini bulduğunu ve hepsinin diğer dillerden apartılma olduğunu söyleyecektir.Ancak aynı yazar bütün ömrünü Kürtlerle Türkleri ayrıştırmak için harcamaktan da imtina etmeyecektir.

Bugün Kürtçe ve Kürtlerle ilgili araştırmalar neredeyse eski Marksistlerin tekeline geçmiştir.Geçmişte çok kıymetli eserler veren ve hepside bilimsel çalışmaların eseri olan kitaplar yazan, yazarlar sistemli bir şekilde unutturulmuştur. Buna Mehmet Eröz’ü, Fahrettin Kırzıoğlu’nu, M.Şükrü Sekban’ı, Tuncer Gülersoy’u,Ahmet Buran’ı ,Bahaettin Ögel’i örnek gösterebiliriz.Hayatını ilmi çalışmalara adayan bu değerli bilim adamı, yazarların çalışmaları bilinçli bir şekilde unutturulmuş,Kürtlerle ilgili tek sesli, tek taraflı bir lobi yaratılmıştır.Bugün İslami hassasiyetleri olan Kürtçüler bile bu yazarlara resmi ideolojinin uzantısı gibi bakmakta, Marksist, ateist, yazar-Böler esnafını kendine daha yakın hissetmektedir.

Hükümetin hamlesi doğru ama zamansızdır. Zira, böyle bir açılım yapmanın yolu önce önündeki engellerin, takozların kaldırılmasından geçmektedir.Mecliste sağlanan çoğunluğun, konu Anayasa yargısına intikal ettiğinde bir anlam ifade etmediği görülmüştür. Hükümet böyle bir düzenlemeyi meclisten geçirse bile, Anayasa ile ilgili boyutları da olacağından AYM den geçirmesi son derece zordur.Hükümet yolu temizlemeden arabayı yola çıkararak,önceden yapması gereken işleri sona bırakarak işleri de zora sokmuştur.Temennim, bu bütünleştirme hamlesinin, bazı derin, yargısal müdahalelerle, bölünme hamlesine çevrilmemesidir.Derin bir el, MHP’yi her türlü iş birliği imkanından uzaklaştırarak hükümetin elini zayıflatmıştır.Hükümeti yalnızlaştırarak iş yapabilme imkanını zayıflatan bu derin planın başarıya ulaşması halinde Hükümetin bu açılım hamlesinin altında kalması da mümkündür.Çok ihtimalli bir denklemin ortasındayız. Hangi ihtimalin galip geleceğini siyasi aktörlerin basireti,ön görüsü ve tedbir zekası belirleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi