Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Ahmet Er’in kitabı: Hâtıralarım ve Hayatım: -2-

Ahmet Er’in kitabı: Hâtıralarım ve Hayatım: -2-

Ahmet Er Hâtıralarım ve Hayatım isimli eserinin 76. sayfasında şöyle bir açıklama yapıyor: “Prof. Afet İnan’ın evinde, İsmet İnönü’nün başkanlığında, Fikret Kuytak (Kurmay Albay ve MBK üyesi) ve arkadaşları bir toplantı yapmışlar. Alb. Fikret Kuytak, bu toplantıyı, bana şöyle anlattı: İsmet İnönü, iktidara gelince bizlere senatörlük verecek. O toplantıda hazır olan arkadaşlarla, bu teklifi kabul ettik. Ben bu arada Hukuk Fakültesini bitirir, avukatlık stajımı da tamamlarım. İnönü’nün bu teklifini size de açıklıyor ve kabul etmenizi rica ediyorum.“ Ben, kendisine şöyle cevap verdim:
“Albayım! Biz Ankara’ya, Hukuk Fakültesi’ne kaydolmaya, avukatlık stajı yapmaya gelmedik. Sizin bana teklif etmiş olduğunuz bu siyasî rüşveti, kulaklarım duymamış olsun.”
Yanından ayrıldım. Ekim ayının başlarında bir MBK toplantısında Ecevit’in Ulus gazetesinde savunduğu Tabiî Senatörlük fikri ele alındı. O toplantıda şunları ifade ettim: “Bu, siyasî bir rüşvettir. İsmet Paşa’nın, iktidarı elimizden almak için bize karşı siyasî bir oyunudur. Bu, bizim yeminimize de aykırıdır. Biz, millet önünde, hiçbir karşılık beklemeden, millete hizmet edeceğimize yemin ettik. Onun için Tabii Senatörlük diye bir şey kabul edilemez.
Halk Partisi ve onun genel başkanı İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı Gürsel’in ifadesiyle, iktidara gelebilmek için, gerdeğe girecek damat gibi hırslıydı.”
1960 darbesinden sonra kurulan 38 kişilik Millî Birlik Komitesi içinde, CHP zihniyetli subaylar, İsmet İnönü’nün Tabii Senatörlük rüşvetini kabul etmeyen arkadaşlarını komiteden söküp atmak istediler.
Böylece MBK ikiye bölündü: İktidarı hemen CHP’ye teslim etmek isteyenlerle, iktidarda 4 yıl kadar kaldıktan ve Türkiye’nin çok önemli meselelerini çözdükten sonra yeni iktidarı seçimle belirlemek isteyenler, birbirlerinden ayrıldılar.
Türkeş, Yassı adaya hapsedilen DP lider kadrosunu İsviçre’ye göndermek, onlara geçimlerini sağlayacak maaş bağlamak, seçim şartları hazırlandıktan sonra, yurda dönmelerine fırsat vermek istiyordu. Ama Tümgeneral Cemal Madanoğlu ve arkadaşları, MBK’dan Türkeş grubunu tasfiye etti. Acaba Türkeş ve arkadaşları DP lider kadrosunu Yassıada’dan alarak İsviçre’ye gönderseydi ne olurdu? Bu sorunun cevabını 1960 yılında, Hava Kuvvetlerimizde vazifeli “Deli Remzi” diye bilinen bir yüzbaşı Ahmet Er‘e aynen şöyle açıklıyor:
“Eğer 14’ler, yani sizler, diğer grubu tasfiye edip yurt dışına sürseydiniz ve Yassıada’yı da boşaltmaya kalksaydınız, ona fırsat vermeden Yassıada’da binaların altına döşediğimiz tahrip kalıplarıyla -hapisteki bütün insanlarla beraber- binaları havaya uçuracaktık.” (Sayfa 99-100)
13 Kasım tasfiyesinden sonra, bir sarhoş binbaşı, Ahmet Er’i evinden alarak cipe bindirir. Bolu yoluna çıkarlar. Cip bir kumsalda durur. Gerisini Ahmet Er’in kitabından veriyorum:
“Cipten indik. Bu kumsalda silahlı askerler vardı. Araçların farları yanıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, bizi orada kurşuna dizip, cesetlerimizi, Erzurum Palandöken’in eteklerine gömeceklermiş. Fakat sonradan vazgeçmişler. Bu vazgeçmenin sebebi, merhametlerinden değil, korkularındandır.” (Sayfa 112)
Ahmet Er’in Hâtıralarım ve Hayatım isimli kitabını, bütün askerî okullarımızda okutmak lâzım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi