Rauf Denktaştan dinlediklerim
Rauf Denktaş, dün, rahmet-i rahmana kavuştu. Yürekli devlet adamlarımızdan biriydi. 88 yıllık ömrü, büyük çilelerle, büyük hizmetlerle geçti. Gerçi iki defa, Kıbrıs Devlet Başkalığına seçildi ama Kıbrıs Türkü bir başka seçimde, onun yerine Marksist Leninist bir kimseyi de oturttu. Rauf Denktaşın ve milletimizin büyük hüsranlarından biri de herhalde budur. Rauf Denktaşı derin bir hürmetle ve rahmetle anarak, kendisinden dinlediklerimi burada özetlemek istiyorum:
1976 yılında Ankara Televizyonunda çalışıyordum. Genel Müdür Prof. Dr. Şaban Karataş idi. Bana yeni bir vazife verdi:
-İslam Konferansının 7.si bu sene İstanbulda yapılacak Kıbrısa git! Kıbrıstan İslam Konferansına, başlıklı canlı bir program hazırla! dedi. Nisan ayının ilk haftasında Kıbrısa gittim. Tabii olarak Rauf Denktaşla da makamında görüştüm. Bana anlattıklarını olduğu gibi milletimize de duyurdum. Tesbitlerini ömrüm boyunca unutmayacağım. Siz de benim yerimde olsaydınız, büyük ürpertilerle dolup taşardınız. Merhum Denktaş diyordu ki:
... Kıbrıs çıkarmasının başından sonuna kadar Allah bizi korudu. Allah bizimle beraberdi. Kıbrıs Harekâtı, sabahın çok erken saatlerinde başladı. Yanıma Osman Öreki alarak bizim kumandanlarımızın bulunduğu çadıra koştum. Çıkarma hakkında bize bilgi verdiler. Ayrılmak istediğimizde bizi arabamıza kadar uğurlamak istediler. Ben çadırdan ayrılmamaları için ısrar ettim. Fakat onların misafirseverlikleri ağır bastı. Birlikte arabamıza kadar yürüdük. Çadırdan 15-20 metre kadar ayrılmıştık ki, oraya bir havan topu isbet etti. Biz kumandanlara gitmeseydik veya onlar çadırda kalsalardı, harekâtın daha ilk saatinde, bütün kumanda heyetimizi kaybederek büyük bir felaketin içine düşecektik.
Mücahitlerimizin bulunduğu bölgeye gitmek için Kumanda Merkezinden ayrıldık. Bir süre sonra, sağımızdan-solumuzdan, altımızdan üstümüzden kurşunlar geçmeye başladı. Aman ne oluyoruz? derken anladık ki, arabamız yanlışlıkla, Türk Birliğiyle Yunan Birliğinin savaş alanının tam ortasına girmiş. Yara almadan oradan da geçtik. Allah bizi korudu. Allah bizimle beraberdi.
Bir süre yol aldıktan sonra, gördüm ki silahlı kuvvetlerimizin paraşüt birlikleri, yavaş yavaş Kıbrıs toprağına inmektedirler. Arabamızı durdurdum. Paraşütçülerimizle görüşmek, hal-hatır sormak istedim. Bir teğmen veya üsteğmen yere inmişti. Paraşütünü toplayıp yanına koymuştu. Arkadaşlarının inmesini bekliyordu. Onun yanına yaklaştım. Beni tanıdı ve tekmil verdi:
-Bir şeye ihtiyacınız var mı? Size nasıl yardımcı olabiliriz? diye sordum
-Hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Bir endişe de duymuyoruz. Çok huzurluyuz. Çünkü bu ovada bizi, belki on bin, belki yüz bin şehidimiz, beyaz atlar üstünde, kar beyazı kıyafetleriyle karşıladılar! diye cevap verdi. Gözlerine dikkatle baktım. Acaba hayal mi görüyordu? Vehimli miydi?
-Efendim dedi ben müsbet bilimler okudum. Gördüklerim katiyyen hayal değildi. On binlerce şehidimizi, sizi karşımda gördüğüm gibi gördüm.
Rauf Denktaş dedi ki: Böyle durumlarda Radyoevinin yerini derhal değiştirmek lâzımmış. Çünkü jetlerimize, vuracakları hedefleri göstermek için radyo yayınlarının çok büyük önemi varmış. Biz bunu bilmiyorduk. Rum kuvvetleri, Radyoevimize bomba yağdırmışlar. Bir havan topu, çatısına düşmüş. Üçüncü ve ikinci katları delerek birinci kata inip orada kuzu gibi kalmış. Patlasaymış felaketimiz olacakmış. Patlamamış. Çünkü Allah bizimle beraberdi!..
Şimdi siz de, Rauf Denktaşın aziz ruhu için bir Fatiha okur musunuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.