Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Ne olsa yaparız abi

Ne olsa yaparız abi

Sorduğunuz zaman alacağınız klişe cevap gerçekleşti…
Büyüklü-küçüklü ne olsa yapıyoruz artık…
“İMF’ye hayır”ı bir nebze anladık, fakat “Munzur’a baraj istemezük” sözünü anlamamız imkânsız…
Cumhuriyetçi(!) Alevilerimiz Tunceli Munzur vadisinde toplanmış, bas bas bağırıyorlar:
“Munzur çayı üzerinde baraj istemezük…”
Demokrat(!) Kürt Alevilerimiz “okullarda din dersi istemezük” diye feryat ediyorlar…
Öbür taraftan, “dedeler de imamlar gibi maaşlı memur olsunlar” talepleri hayli arttı…
Dedeler???
Meğer hepsi de Evladı Resul imişler…
Hz. Muhammed soyundan gelenlerin din dersine muhalefet etmesi pek akla yatkın olmasa da bizim Aleviler iddialı…
“Alevi çalıştayı” ne gibi yavrucuklar doğuracak, yakında görürüz…
“Cemevine evet, camiye hayır” Yeniçeriliği akla ziyan gelişmelere gebelik yapmaktadır…
Estağfurullah efendim büyüklerin arabasını durdurmak niyetinde değiliz… Gerekirse çöktüğü çamurdan çıkartmakta birbirimizle yarışırız…
Demek istediğim o ki:
Pamuk ipliğine bağlı olarak gerçekleştirdiğimiz, düğün bayram yaparak alâyı vâlâ ile dünyaya ilan ettiğimiz “Ermeni açılımı” ne sonuç verecek, ilerde görürüz…
Erken yumurtladık, erken kuluçkaya yattık…
Hele civcivler çıksın da aklımızın arka ucunu görelim…
İnşallah biz yanılırız…
Çünkü her barış iyidir… Her dostluğun faydası vardır…
Endişelerimiz, “Munzur’a baraj istemezük, okullarda din dersi istemezük, cami sayısı kadar da cemevi isterük, dedelerimize maaş verilmesini şiddetle isterük” tezatlarıdır…
Ne yazık ki biz tezatlarla uyumayı severiz…
“Kürt açılımı” bilahare, “demokrasi açılımı” yapılınca hayret ettik…
Meğer her şey açılıma bağlı imiş…
Baykal’ı tanırsınız…
En muhalif arkadaşları ile “çarşaf açılımı” yapmıştı…
Umutlananlar oldu…
Baykal ve arkadaşlarına özel ödüller vermeye niyetlenenler çıktı…
Sonrası malum:
“Başörtüsü”nü mahkemeye taşıdılar… Açılımı kapatımla noktaladıkları için teşekkür borçluyuz CHP’ye…
Az kalsın aldanacaktık…
Gazete okuyanlar aynel açık görüyorlar…
Fransa’nın Eifel Kulesi, ışık oyunları ile kırmızı beyaza dönüştürülmüş…
Öyle sevindik ki kalbden gidiyorduk az daha…
C.Başkanı Gül bile şereflendirmeye gitti “Türk günü”nü…
Fransa C. Başkanlarının ağzı ile Nuh da deniyor, Peygamber de…
Dedikleri şu:
“Türkiye’yi Avrupa içinde istemezük…”
Lahana-turşu her tarafı kokutuyor, hâlâ o kokuyu almıyoruz…
Hemen şunu belirtmeyelim…
Ben AB’ye katiyen taraftar olmadım… Hiç olmayacağıma söz veririm.
Fakat, Türkiye’ye yapılan zenci muamelesinden dolayı üzgünüm…
Sarkozy’den Merkel’e, sıra sıra hergele dizilmiş önümüze…
Geçit vermeyecekler… Bunu anlamamak için fazla iyimser veya biraz anlayışsız olmak gerek…
Israrla AB kapısı önünde beklememize üzülmemek elde mi?
C.Başkanı Gül ne derse desin, ciddiye almayın siz… O, askerimizi överken ben utandığımdan yerin altına giriyorum…
Askerin tavrı belli… Solda olmayanı, İslâmi özellikler taşıyanı bir türlü dost görmez… Akreditasyon ve eşi başörtülü olanlar anlamalı artık diyorum… Amma maalesef sözümüz yerde kalıyor…
Mesela “Kürt açılımı” ne halde? Emine Ayna ve Aysel Tuğluk Kandil’e mi güvenir, Türk hükümetine mi? Asıl mesele burada işte…
==============
Gün olur, ilkbahara döndürür karakışı
Gün olur, damla damla eritir karataşı
Gün olur, halk üstüne hakan olur haydutlar
Gün olur, ak gerçeğe çevirir kara düşü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi