Vazife aşkı ve Hekimoğlu İsmail
Yakından takip ettiğim yıllarda Hekimoğlu İsmail’i hiç boş oturup, kişiselliğe ya da nefse dayalı dünyalık meseleler üzerinde konuşurken görmedim. Konuşunca hayrı söyler, hayrı söylediğinde de anlaşılmayacaksa susar ve düşünürdü.
Hekimoğlu İsmail’in konuşması da tebliğdir, susması da. Bildiği en iyi yol; “iyiliğe, güzelliğe, doğruya hizmettir.” Başka yol bilmez. Bilse de gitmez. Gittiğinde ömrünün o kısmının boşa harcandığına inanır.
TSK’da görev yaparken, mesleği ile ilgili olarak ABD’ye kursa gönderilir. Genelde insanlar herhangi bir yabancı ülkeye gidince, kendisini daha özgür hisseder ve iş dışındaki fırsatları değerlendirir. Hekimoğlu İsmail de böyle bir görevle yurtdışına çıkınca arkadaşları her gece bir yere davet ederler ama kabul etmez. Birisi sorar: “Neden bize katılmıyorsun?”
Hekimoğlu cevaben; “Size katılıyorum ya işte, bakın kursta beraberiz, çok güzel şeyler öğreniyoruz, Allah bize her yerde kendisini gösteriyor ve bizi görüyor. Şimdi sizin gittiğiniz yerlere gelsem, önce kendi vicdanıma hesap vermem lazım. Benim oralarda ne işim var? Devlet beni özel zevklerim için göndermedi. Kursa gönderdi; çalışıp, çabalayıp, bir şeyler öğrenerek, devletimin hizmetine sunmam için gönderdi” der ve gelemeyeceğini belirtir.
“İkincisi; Allah’a karşı mahcup olurum. Allah bana ‘Ey Ömer Okçu, bugün kendin ve benim için ne yaptın? Hangi hayırlı bir işin ucundan tuttun ve hayırlı hizmetlerde bulundun? Namaz kılıyorsun, abdest alıyorsun, namazda bana sözler veriyorsun, dualarda isteklerde bulunuyorsun, haydi bakalım, hangi sözlerini yerine getirdin’ derse ne diyeceğim?”
Hekimoğlu’ndan bu sözleri duyan arkadaşları kendisine; “Sen kafayı yemişsin” diyerek yalnız bırakır ve eğlence âlemine dalarlar. Tabii kimsenin özel hayatı kimseyi ırgalamaz. Hekimoğlu da arkadaşlarına karışmaz, arkadaşlarının da kendisine karışmasına razı olmaz. Bu özelliği, sadece belli zamanlar için geçerli değildir. Benim bildiğim kadarıyla bütün ömrü böyle geçmiş ve halen de rahatsızlığına rağmen böyle yapar.
Geçtiğimiz yıllarda birlikte İstanbul dışına konferansa gitmiştik. Menzile varınca bir teklifte bulundu. Dedi ki; “Sen araba kullandın, yoruldun, hakkın geçti, otele git istirahat et, ben de bir dershaneye gidip istirahat edeyim.” “Ağabey” dedim; “Birlikte geldik, Allah izin verirse birlikte döneceğiz. Neden ben ayrı yere siz ayrı yere?” diye sordum.
“Bak kardeşim” dedi, “Sen belki dershanede rahat edemeyebilirsin. Şimdi ben dershaneye gidince orada uzanıp yatmayacağım. Gençler vardır, onlarla sohbet edeceğim, onlar soracak, ben cevaplayacağım. Orada da hizmet bekliyor. Allah bize bu imkânları yatalım veya saklayalım diye vermedi, insanlarla paylaşın, dayanışın, görüşün, tanışın diye verdi.”
“Peki ağabey o zaman niye beni bu hizmetten mahrum ediyorsunuz” diye mukabele edince, “Seni zorlamış olmamak için, özgür iradenle hareket etmen için müsaade ediyorum. Yoksa birlikte olursak daha mutlu olurum, haydi o zaman vazifeye devam” diyerek, dershane aramış, bulmuş ve gençlerle sohbet etmiştik.
Evet, söz konusu Hekimoğlu İsmail olunca, insanın yazacağı ve konuşacağı çok şey oluyor dostlar. Son durumundan da haber vereyim. Hastaneden çıktı, Anadolu yakasında oğluna yakın bir evde istirahat ediyor, yazılarını dikte ettirerek yazdırıyor, kolundan tutularak ayağa kalkabiliyor. Sohbet ediyor, okuyor ve çalışmaya devam ediyor.
Hekimoğlu İsmail’in bu şartlardaki çalışmasına, gayretine, hizmet aşkına bakınca şahsen ben utanıyorum. Hekimoğlu İsmail, “kaybetmekten” hiç korkmadı. “Kazandıran Allah kaybettirir de” diyerek her ortamda şükretmekten ve çalışmaktan asla vazgeçmedi.
Bu arada Türkiye’nin kültür radyosu Burç FM, Hekimoğlu İsmail’e bir şükran ifadesi olarak “Hekimoğlu İsmail Konuşmaları” adıyla bir program kuşağı başlattı. Yapımcı ve sunuculuğunu bana teklif ettiler, ben de seve seve kabul ettim.
Programın bu gece 22.30’da yayınlanacak ilk bölümünde, oğlu Osman Okçu’nun gözüyle Hekimoğlu İsmail’i konuşacağız. Her hafta Salı gecesi 22.30’da yayına girecek programda, Hekimoğlu İsmail’i farklı konuklarla, kişiliğini, yazarlığını ve hizmetlerini hatıralarla konuşmayı sürdüreceğiz inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.