Müftü mahya asma memuru mudur?
Camiye bayrak asacaklar, cemaat karşı çıkacak...
“Ne mutlu Türk’üm diyene” asacaklar, Türk olmayan diğer unsurlar karşı çıkacak.
“Cumhuriyet fazilettir” asacaklar, cumhuriyet karşıtları karşı çıkacak.
Sonrası malum, cepheleşme...
Habervaktim’in elde ettiği resmi yazı 24 Eylül 2009 tarihli.
İstanbul Valiliği, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yazıyor, Vakıflar Genel Müdürlüğü yazıyı İbrahim Özekinci imzası ile aynen müftülüğe iletiyor.
Yazının mahiyeti, cumhuriyet bayramı kutlamaları nedeniyle camilere asılacak bayrak ve mahyalar hakkında.
Proje rotaryen localarından kotarılmış.
Angutlar zannediyorlar ki bu halk hiçbir şeyden anlamıyor.
Ne verirsen yutar, yutar görünür de yutmaz..
Anlamadan yutsa bile bir gün gelir çıkarır, hem de üzerinize çıkarır.
Asıl düşündürücü neden Diyanet?
Bakarsınız o mahfilleri dolaşıp gelen yazıyı minberde hatip okuyor. Hem de öylesine, kafa kol kırarak. Mustafa Kemal adını okur, arkasından “İslam bizi geriletiyor, Hıristiyan olalım” diyen Mustafa Kemal’in arkadaşlarına da, cemaati dua ettirir. İşte çarpıklık buradan itibaren başlar ki görüp de başımızı yana çevirdiğimiz tüm çirkinliklerin altında yatan nedenlerin sırrı burasıdır. Çarpık düzen ve bu düzenin mimarlarına dua ettirilen cemaat...
Nasıl istiyorsak Rabbim de öyle veriyor...
Ben şunu söylüyorum:
Müslüman’ın demokratik cumhuriyetle hiçbir zaman alıp vereceği olmamıştır, ama İslam’ı tehlike sayan rotaryenin faşist cumhuriyeti ile her zaman kavgalıdır...
Söylediklerimi bu minval üzerine inşa ettiğinizde o zaman işin yıkıcı kısmı değil de eleştiri kısmı daha net anlaşılır. Ben de iyice anlaşılsın diye dikte ederek söylüyorum:
Müslüman’ın mabedi rotaryenin cumhuriyet evi, ya da resmi ideolojisinin kutsama yeri değildir. Mabedin devleti de, ırkı da olamaz.
Amerika’daki cami veya kilise ne ise Türkiye’deki de odur.
Amerika’daki camiye nasıl ki Amerikan bayrağı asılamazsa, Türkiye’deki kiliseye de Türk bayrağı asılamaz. Masum ve de tarafsız bölge varsa işte mabetler.
Din evrenseldir, mabetler evrenseldir...
Bunu da bir an için geçelim. Bayrak kanununda bayrağın nerelere asılacağı yazılıdır. Aynı şekilde reklam ve afiş gibi yazıların da asılacağı yerler bellidir. Hiç kimse canı istediği yere ne bayrak, ne reklam veya mahya asamaz...
Hele de mabetlere hiç asamaz.
Mustafa Kemal isteseydi “Ne mutlu Türküm diyene” mahyasını sağlığında Sultanahmet’in ta tepesine astırırdı, astırmadığına göre size ne oluyor?
Dedim ya, ortalık karışsın, cepheleşmeler olsun.
İşin garibi; rotaryenin saman altından yürütmekte olduğu suya karşı Diyanet’in hiçbir görevlisinden tepki gelmiyor. Kuzu kuzu camilere bayrakları asıyorlar.
Biliyorsunuz, bu bayrak asma işini Çölaşan çıkardı, Diyanet uyguladı.
Bakarsınız ki minbere çıkan hatip eline ne verilmişse okur, demez ki “Bana okutmak istediğiniz yazının mahiyetinin Kur’an’la, sünnetle bir alakası olmadığından ben bunu okuyamam, okuyacak bir başka hatip bulun.”
Hadi onunki ekmek davası...
Diyanet demez mi “Bu camiler resmi ideolojinin evi değil, Allah’ın evidir, burada yalnız ibadet edilir. İbadetin milliyeti, resmiyeti, devleti, ideolojisi olamaz.”
Diyanet İşleri Başkanı sayın Bardakoğlu.
Akademisyen ve de bilgili, bu bilgileri ona hatırlatmamız bana fazladan geliyor ama bakıyoruz ki hep susuyor....
Ne var ki susuyor?
Cemaat de haklı olarak şaşırmış durumda. Cuma hutbesini minberde okuyan kişi Diyanet’in resmi görevlisi. Okuduğuna göre doğrudur deyip boyun eğiyor.
Manzaramız ilginç:
Mustafa Kemal ve arkadaşları adına okunan hutbe, rotaryenin mahyaları, Çölaşan’ın isteği üzerine çekilen bayraklar... Ve biz içeride Cuma namazı kılıyoruz.
Er kişi niyetine...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.