“PKK’lıların mitingini izledim de!..”
Bir mağdure yazmış:
Müslüman yazarlara kızgınım.
Hepsine ama hepsine....
Dün gece oturdum, PKK’lıların Dıyarbakır’daki mitingini videodan izledim de.
Adamlar kendi kimliklerini kabul ettirdiler....
Biz ‘Dindarlar’ olarak bir başörtüsü için meydanları dolduramadık!..
¥
Bir başkası da şöyle diyor:
“Gasp edilen eğitim hakkını geri almak için eylem yaptığım okul önünde, bileğine kelepçe takılanlardanım!..
“Dağ”a çıkmayı aklının ucundan geçirmeyenlerden...
“Ovada” vurulanlardanım!..”
¥
PKK’lıların “dağdan iniş şenlikleri” bardağı taşıran son damla olmuş...
Bu anlaşılıyor...
Yukarıdaki mektubun değişik versiyonlarla kaleme alınmışlarına baktığımda, gündeme hiç mi hiç getirilmeyen bir incelik dikkat çekiyor.
Açık seçik ifade edeyim:
Bugüne kadar, Anayasa’ya, kanunlara filan saygılı davranan dindarlarımız, bugünlerde olup bitene baktıkça...
Dağdan inenlerin birer ‘özgürlük savaşçısı’ edasıyla girdikleri topraklarımızda, kanunlara kırk parende attıran yöntemlerle serbest bırakıldıklarını gördükçe...
Kahroluyorlar!..
O nezih, o nazik “Özgürlük için elele” eylemine katılmalarından dolayı evlerinden alınan, işkencelerden geçirilen, nezarethanelere, hapishanelere atılan bu insanlar...
Pervasızca sergilenen “PKK şov”a bir başka nazarla bakıyorlar!..
¥
Merhum Ali Fuat Başgil’ in, “Dört ayak üzerinde yürümeye alışabilirim ama haksızlığa asla!..” özdeyişine karşılık gelen bir durum var ortada.
Türküyle, Kürdüyle,
Arabıyla, Pomağıyla,
Abazasıyla, Çerkeziyle...
Yıllar yılı sabırla ve bazen de “İktidarda bizimkiler var, onlar nasıl olsa halleder, ortalığı karıştırmayalım” anlayışıyla bekleyip duran bu insanlar...
Olan bitenleri izledikçe...
Bir tuhaf oluyorlar.
¥
Dağdakinin “şımartıldıkça talep dozunu arttırdığı” bir süreçte...
Meşru taleplerinin sürekli olarak ertelenmesine, çıkmaz ayın son çarşambasına atılmasına tepki gösteren bu insanlar...
Bugüne kadar bırakın Anayasayı, kanunu;
bir “tüzük” bir “yönetmelik” maddesi bile çiğnememişler!..
Hak ve özgürlük taleplerini dile getirmek için gerçekleştirdikleri eylemlerde polis dahil hiç kimseyi rahatsız etmemek için her türlü özeni göstermişler!..
Hatta...
Havanın iyice yumuşaması için çiçek bile dağıtmışlar!..
¥
Peki bütün bu hassasiyetin, özenin karşılığı ne?..
“Ruhban okulunun” bile yer bulduğu” “Demokratik açılım”da, on milyonların taleplerine dair derde deva bir madde var mı?..
¥
“PKK Şov”u izleyen milyonlar, bugünlerde bunları sorguluyor...
“Açılım”a kendi açılarından bakan milyonlar, “Hasan almaz, basan alır!..” anlayışının değil de, “Hukuka-nizama uyan alır” anlayışının hakim olmasını talep ediyorlar...
Sayın Cumhurbaşkanı, Suriye seyahatimiz esnasında, “Çözümü terör geciktirdi” demişti...
Bu değerlendirmeye ben katılırım ama benim gibi düşünmeyenler de var...
Onlar diyorlar ki;
“Dağa çıkışlar olmasaydı, Kürtlerin talepleri gündemin kıyısında köşesinde bile yer bulmazdı.
Kürt sorununun varlığı kabul edilmezdi.
Bölgeye doğru dürüst kaynak gelmez, kimse faili meçhullerimizle ilgilenmezdi!..”
¥
Bu yaklaşıma asla ve kat’a katılmıyorum ama....
“Bugüne kadar kanuna, nizama saygılı olduğumuz halde niçin bizim taleplerimize kulak verilmiyor?” sorularına cevap bulmak da kolay değil!..
Cevabı olan “yetkili” varsa, buyursun versin!..