Yaklaş-koklaş-uzaklaş taktikleri
Komşularımızdan bir grupla, müsait günlerde apartman bahçesindeki kameriyede toplanır, sohbet yaparız...
Elhamdülillah içimizde fanatik partili yoktur... Her parti hak ettiği derecede tenkitlerimizi alırlar...
3 gün önceydi... Emin arkadışımız bana dönerek: “Bir günlüğüne AKP yerine AK Parti yazmanın zamanı gelmedi mi?”
Sebebini sorduğumda:
Başbakan Erdoğan’ın görüşmek için randevu aldığı CHP Başkanı Deniz Baykal’a görüşmeme resti çektiğini hatırlattı...
Samimiyetsiz şekilde yaklaşıp ve yakın zamanda uzaklaşacakları malum olan taraflar arasındaki iplerin kopartılması basit bir siyasi oyun değildi...
Başbakan Erdoğan, kameralı lidere, /Görüşmüyorum seninle... Git bildiğin yere, huyu huyuna, suyu suyuna uyan kimselerle görüş/ restini çekti...
CHP sırtüstü yuvarlandı muhataplıktan kovulma çukuruna...
AKP daha önce de bazı güzel işler yapmıştı... Ben yine de onlara AKP diye hitap etmiştim...
Bu sefer bir defalığına tavrımı değiştirdim...
AK Parti oluverdi AKP...
CHP ise yine CuHaPa... Yine acayiplikler odağı...
¥
Azerbaycan bize dost olur mu?
Olabilir!..
Ancak, Aliyev hanedanlığı yönetimde bulundukça, pamuk ipliğine bağlı bir dostluk...
Azerbaycan halkı hop demeden dolmuşa atlayan bir toplum...
Gittikleri yerde “Çırpınırdı Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına” mısralarını vird edinenler bugün Türk bayraklarını Türk şehitlerinin kabrinden aşağı indiriyorlar...
Gazetemiz yazarı Mehmet Doğan bu hususta iki gün önce güzel bir yazı yazmıştı...
Ben Azeri dostlarımıza güvenemez durumdayım...
Nedenine gelince:
Azerbaycan’da gerçek ilim, fikir, edebiyat ve siyaset adamları çıkmasına rağmen son zamanlarda bir yozlaşma hasıl oldu...
Ne zaman ki Ebülfeyz Elçibey’i indirip, yerine komünistlikte irtifa alan bir Haydar Aliyev iş başına geldi, Azerbaycan başkalaştı...
Azerbaycan halkı maalesef Elçibey rahmetlinin hassasiyetlerini kaldıramadı...
Elbiseleri eskidiğinde Türkiye’ye gelerek takım elbiseler giydirilen Sovyet Komünist Parti üst düzey üyesi Haydar Aliyev, tertiplerinin, yani Süleyman Demirel’in koyduğu su ile dönen bir değirmene benzerdi...
Bir seyahata çıkacağı zaman, Demirel’in “Darbe yapılacak, gitme” uyarısı üzerine, geri dönüp OMON Polis teşkilatını topyekûn katletmişti...
Daha sonra hal ve hareketleri değişmişti...
Öleceği zaman oğlu Aliyev İlham’ı yerine, haşa, halife tayin etti...
İlham Aliyev ipleri eline alınca boş durmadı... Üstü kapalı diktatörlük uygulamaları başlatıldı...
Ermenistan’la protokol hadisesini, verilen teminatlara rağmen kollanmak istedi...
Ermeni askerleri geliyor, dendiğinde ayakkabısını ters giyip kaçan Azeri mavracıları şimdi Türkiye’ye kafa tutuyorlar...
Ben şahsen Ermenilerden pek hazzetmem... Çünkü, ta Sultan Hamid Han zamanında tıynetleri malum olmuştu...
İlham Aliyev Ermenilerle sık sık görüşüyor... Nedendir acaba Türkiye genel bir politika gereği Ermenistan’a yaklaşınca Türkiye’ye düşman kesiliyorlar?
Bu iş, saz, söz teganni ile değerlendirilemez...
Bir Elçibey, Bahtiyar Vahabzade, İsa Kamberov, Mehmet Aslan gibi dost insanlar hep harcandılar...
Söylentiler doğruysa Rusya elini sokmuş meseleye...
Hayatı boyunca çok az sürelerle hür olabilmiş Azeriler vesayet altında bulunmaktan zevk mi alıyorlar?.. Ya da İlham’ını babasından alan İlham Aliyev, Ruslaşma yoluna mı girmek istiyor?
Türkiye artık bu muğlak dostluğa bir son vermeli... Yılkı atı karakterlilerin yularını kesip bırakmalı derim... Karadeniz yine çırpınır, yine Türk bayrağını özleyenler, gözleyenler olabilir... Amma onlar önce çakma liderleri dehlemeli... Meselenin özü burada...
===================
İlham sana babandan hediyedir bir düşün
Ve sebebi aslisi ne diyedir bir düşün
Ben çok haltlar yemiştim, orda, burada ötede
Sen benden daha fazla ye diyedir bir düşün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.