‘Bomba’ gibi gerçekler
Muhtemel bir grip salgını sebebiyle bütün dünya çareler arıyor. Hastalığa sebep olan ‘virüs’ü mağlûp edebilmek şu an için en önemli konu. Bir yandan ölümleri azaltmayı hedef alan bu gayretler sürerken, bir yandan da ‘Nasıl daha fazla insanı öldürebiliriz?’ diye silâhlar, bombalar üretiliyor. Bu çelişkiyi görünce, ‘insan’ın ‘insanlığa’ yaptığını ‘virüs’lerin bile yapamayacağını söylemek mümkün.
Önümüzde, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan iki ayrı ‘dünya savaşı’nın gösterdiği bir tablo var: Daha fazla bomba üreterek ‘dünya barışı’nı sağlamak mümkün değil. Üretilen her bomba, potansiyel bir ölümdür. Buna rağmen ülkeler silâhlanma yarışını sürdürmeye de kararlı görünüyorlar.
Birleşmiş Milletler gibi uluslar arası kuruluşlar ‘dünya barışı’nı temin için kurulmuş, fakat üyeler arasında adil davranılmadığı için en azından bu gün için hedefe ulaşılamamış. Bir an için bütün dünyada silâha harcanan imkânların ‘insan’a harcandığını düşünsek, aç ve açıkta bir insan kalır mıydı?
Bazı ‘ifsat şebekeleri’nin ülkeleri silâhlanmaya sevk etmesine rağmen, insanlığın vicdanı bu yarışın sona erdirilmesi noktasında mesafe alıyor. Bunun örneklerine Irak, Afganistan ve Filistin katliâmlarında şahit olduk. Ülkeleri yönetenlerin aksine ‘vicdan’ sahibi siviller, silahların susması ve insanlığın ölmemesi için çok defa meydanları doldurdular.
Bütün dünyayı meşgul eden sıkıntılardan biri de ‘nükleer bomba’ üretilmesiyle ilgili çalışmalardır. İnsanlığı tehdit eden bu üretimde Amerika ‘bir numara’lı üretici konumunda. Başka pek çok ülke de bu silâha sahip. Komşumuz İran’ın da bu silahı üretmek için çalıştığı iddia ediliyor ve üretimi engellemek için uluslar arası ‘baskı’ kurulmaya çalışılıyor. İran’ın nükleer silâh üretip üretemeyeceğini elbette bilmiyoruz, ama ‘Sen üretme’ diyenlerin depolarının nükleer silâhlarla dolu olması inandırıcılıklarını ortadan kaldırıyor. Hiç kimse “Bu silâha sadece ben sahip olabilirim, sen olamazsın” deme hakkına sahip değil. BM’de sözü geçen devletler bu temel kuralı göz önüne almadıkları için tartışma sürüp gidiyor. Oysa çare basit: Bu silâh insanlık için zararlı ise hiç kimse, hiç bir ülke üretmemeli, üretememeli!
İran Atom Enerjisi Komisyonu Başkanı Dr. Ali Ekber Salihi, nükleer bomba üretimiyle ilgili iddiaları cevaplandırırken şöyle demiş: “Çok sevdiğim Türk halkına bütün samimiyetimle açılıyorum. Nükleer bomba üretmiyoruz. Çünkü hem haramdır, hem de menfaatimize değildir.” (Hürriyet, 23 Ekim 2009)
Nükleer bomba üretiminin ‘fıkhî’ yönünü uzmanlara havale edip şunu söyleyebiliriz: ‘Niyet’leri okuma imkânımız olmadığına göre ‘söz’leri değerlendirmek durumundayız. Nükleer silâh üretimine bu cepheden bakabilmek doğrudur. Gelişen hadiseler insanlık vicdanının da hadiseye bu noktadan baktığını ortaya koyuyor. Bomba atarak değil, ancak kalpleri fethederek hüküm sürmek mümkün olabilir. “Sulh-u umimi” de ancak bu şekilde temin edilmez mi?
Keşke insanlar birbirini öldürmek için değil, yaşatmak için gayret gösterse...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.