Acemi bülbül bu kadar öter!
Başka ne desek ki, övgüler mi yağdırsak!..
“Dağbaşını Duman Aldı” marşını mı söylesek…
Sahnelere bakıyoruz, sayın Başbakan’ın PKK konusundaki tutum ve davranışlarıyla, bu konuda uzman kesilenlerin yedikleri haltlar örtüşmüyor.
Danışmanlar yetersiz, terör konusundaki bilgiler kafi gelmedi.
Kaş yaparken az kalsın göz çıkıyordu…
Daha önceleri de bu köşede yazmıştım, terörü söndürmek için iktidarın içerisindeki havalar değişik, kimileri bu konuda “halkı muhatap alırız” derken, kimileri de doğrudan İmralı’yı adres gösteriyorlardı. Yüzdük ve de kuyruğuna kadar geldik…
Gelenlerin ne dediklerine bakalım:
“Liderimiz çağırdı biz de geldik”.
DTP yetkilileri ne diyor?
“Dağdan inenleri sen mi çağırdın?”
“Söke söke alıyoruz”.
Kim haklı, kim haksızlıktan ziyade, terörün hangi aşamada seyretmekte olduğunu okumamız lazım. İki ileri bir geri hesabına durak neresidir?
Başka bir deyişle, terör geriledi mi ilerledi mi?
Bu kadar cephaneliğin tüketilmesine karşı kaç tane terörist imha edildi?
Hani cesetleri, cenazeleri?
Kimseler ölmesin ama sonuçta zafer kimin?
İbrelere bakarak konuşalım.
Terörün Meclis’e kadar uzanan boyutu var mı, yok mu?
Kanlı terör onbinleri ister gönüllü olsun, ister silah zoru ile olsun gözünün içine baka baka meydanlara topluyor mu, toplamıyor mu? Hem toplanan bu kadar insanın sonuçta nerelere akacağını düşünenimiz kaç kişidir?
En vahimi, adamlar örgüt üyesi olduklarını söylemelerine rağmen mahkeme tarafından serbest bırakıldılar mı, bırakılmadılar mı?
Bu da şu demek olmaz mı? İki telefon görüşmesine organize suç örgütüne dahil edilenler içeride, kanlı örgüt üyesi olduklarını bangır bangır haykıranlar dışarıda.
Bu nasıl adalet demezler mi?
O zaman bütün bunlar ne demek oluyor?
Şu demek oluyor: Ekranlarda seyretmekte olduğunuz bazı profların ifadelerinden anlaşılıyor ki, sıra af yasasına gelecek. Hem de bu af Öcalansız olmazmış.
Sonrası: Kürdistan’a hoş geldin!
Bu gözler şunu görüyor:
İttihatçıların Osmanlı’ya yaptıkları ihanetin bir benzeri de Kürt açılımında oynanıyor. Yok dildir, yok okuldur, yok özerkliktir derken, sıra Kürdistan bayrağına gelecek. O bayrak, şüphesiz Kürt halkı ile Türk halkının menfaatlerine değil, aksine Osmanlı’yı bölüp parçalayıp Ortadoğu’yu filen işgal eden kafirlerin işine yarayacak.
Güneydoğu’daki petrol kuyularının zenginliği, Siyonist kafirin yüreğini kan gibi tutuyor, ey Müslüman halk haberiniz olsun.
Bu aşamada ülke manzarasındaki gafletin uykusunu çekenlerin başında, iktidarın acemileri gelse de muhalefet onlardan aşağıya kalmıyor.
Sayın Baykal’a bakıyoruz, çözüm adına tutarlı hiçbir tarafı yok. İşin, popülist politika tarafında. AK Partisi beceremezse acaba kaç oy daha kazanırım.
Dostça söyleyeyim, kazanamazsın, çünkü bu millet bir asırlığına seni muhalefet ağacında kuruyemiş gibi sallandırmaya mahkûm etti.
Sallan dur, salla başını al maaşını.
Tâ ki üzerinde yıllardır taşıdığın milletin inanç bütünlüğüne karşı tabuları kaldırıp, bir iğrenç çaput gibi yere atıp üzerine de basmadığın sürece.
Halktan özür dile, geç köşe başına otur…
MHP ise, bu reyonda söz söylemeye hakkı olmayan tek partidir.
Esti gürledi, sonunda önüne gelen Öcalan’ın idam fermanını çekmecesinde saklamanın ve de koskocaman bir adayı, terörist başına köşk gibi hediye etmenin hesabını, vebalını versin.
En vahimi, yıllarca Türkçülük yap, ülkede ırkçı unsurları karıştır, şimdi de meydanlara çık bağır: “Devletin başına Devlet gelecek”.
Gelsin, gelmesin demiyorum, ama o Meclis’teki başörtüsü olayında dik dursaydı gelsin, Öcalan’ın idam konusunda yine dik dursaydı gelsin.
28 Şubat darbesinde, İmam Hatip Okulları ile sekiz yıllık bayat eğitim sisteminde adam gibi dik dursaydı; yine gelsin ve de helali hoş olsun.
Gele gele geldik hasılat toplamaya.
Bu hasılatın içerisinde hesap sormak da var, çözüm üretmek de var.
Bana göre hükümet, niyet ve abtes değiştirme hesabına, etrafındaki acemileri bir kenara çekip, işe yeni baştan Kürt halkı baz alınarak başlamalıdır.
En önemli açılım, Kürt halkı ne olup bittiği konusunda uyandırılmalı.
Bu Marksistlerin işe vaziyet etmeleri halinde, gideni iğne ucu ile arayacaklarını, pişman olmanın çok geç olacağını anlatmak lazım.
En önemlisi, İslâm bir millettir, milletin başına milletin efendileri layıktır, bunu en azından o kardeşlerimize duyurmalıyız.
Kürtlerin de yüzlercesi, binlercesi vahdet zemininde çare arayışı içerisindedir. Birleşelim, bir olalım, gür olalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.