Bu da “Sırp” açılımı
Belgrad
Fenerbahçe’nin bir “Sırp” futbolcuyu ithal etmesinden dolayı “vatana ihanetle” suçlandığı günlerden, bakın nerelere geldik...
Daha düne kadar Bosna’daki vahşetinin intikamını almaya yeminli olduğumuz Sırplarla, bugün “karşılıklı güven ve işbirliği”ne dayalı sağlam, kalıcı ilişkilerin temellerini atıyoruz.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le birlikte çıktığımız Sırbistan turunda, acayip bir hava gördük.
Sırplar bizi, mutlaka birlikte hareket edilmesi, iyi geçinilmesi zaruret arz eden dört müttefik arasına almışlar.
Rusya, ABD, Çin ve biz.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadic’in, en güvenilir partnerlerden biri olarak övgüyle bahsettiği Türkiye, bu ülkenin kalkınma hamlesinin en önemli motorlarından biri olacak...
Bu ülkeyle, karşılıklı vergi indirimleri ve serbest ticaret anlaşması daha önce halledilmişti.
Gül ziyaretinin hasılatı olarak da, otobanlar, organize sanayi bölgeleri, havaalanı genişletme, askeri havaalanını sivile dönüştürme gibi hamlelere “Türk” imzasının atılmasına karar verildi.
Bizim TİKA, Sırplar tarafından “illegal örgüt” kategorisinde değerlendiriliyordu, bu ziyaretle “yasal” statüye kavuşmuş oldu.
Okullar, çocuk yuvaları, yaşlı evleri, turistik yaya yolları, Osmanlı’dan miras eserlerin restorasyonu, üniversiteye Türk Dili ve Edebiyatı bölümü vesaire...
TİKA bu işleri, tıkır tıkır yürütecek...
Nüfusu yalnızca 7 milyon 200 bin olan bu ülkeden Türkiye’ye her yıl 200 bin civarı turist geliyormuş.
Türkiye, “Sırp” turist sayısını arttırmanın yanı sıra, bu ülkeyi her yıl tatminkâr sayıda Türk’ün ziyaret etmesini arzu ediyor.
Bunun için de, iki ülke resmi havayolu şirketlerinin, acentelerinin vesaire entegre çalışma yürütmelerine yönelik adımların birbirini izlemesi beklenmekte.
¥
Sırplar değişiyor, biz de değişiyoruz...
Bu değişim anaforu, acayip noktalarda buluşturuyor devletlerimizi.
Mesela;
“Dinlerarası diyalog” alanındaki en büyük müttefiklerimizden biri de, Sırbistan oluyor.
Bu böyle,
Cumhurbaşkanları, onbeş dakikalık “ortak basın toplantısı”nda tam dört kere “Dinlerarası diyalog” kavramını kullandı.
¥
Laik Türkiye ile “Ortodoks Devlet” Sırbistan bu alanda nasıl bir işbirliğine gidebilir?..
Şöyle:
Bugünkü Sırp yönetiminin, “Sancak” bölgesinde faaliyet gösteren Müslüman temsilcilerinin “bazılarıyla” problemi var.
Bu “bazılarının” bir mezhebi akımın himaye ve tesiriyle, “farklı” yönelimler içine girdiklerini ve bundan dolayı da ciddi mânâda rahatsızlık verdiklerini söylüyorlar.
Devlette en az bizim Genelkurmay Başkanı kadar etkinliği bulunan “Sırp Patrikhanesi” ile bizim Genelkurmay Başkanı’ndan çok daha etkin bir pozisyonda olan Sırp Patriği Pavle, Sancak Müftüsünü asla ve kat’a benimsemiyor. Öte yandan Belgrad’daki müftü ile Sancak’taki müftü arasında çekişme var. Bizim Diyanet ve Patrikhane Belgrad müftüsüne daha yakın duruyor.
¥
Avrupa Birliği yolunda emin sayılabilecek adımlarla yürüyen ve tam üyeliği Türkiye’den çok önce elde etmesi beklenen Sırbistan’ın halihazırdaki yönetimi, “din” unsurunun öne çıktığı bir “çatışmadan” endişe ediyor.
Böyle bir çatışmayı önleyebilecek yegane ülke de mal’ûm, Türkiye.
Türkiye’deki Köşk-Hükümet-Dışişleri sacayağının, Sancak bölgesindeki Müslümanlar üzerinde büyük etkisi var.
Bugünkü AB yanlısı yönetimin kurulmasını, “Sancak Müslüman Politikacılarını” ikna etmek suretiyle sağlayan Türkiye’den şimdi de, orada faal olan “farklı bir mezhep etkisi”ni kırması bekleniyor.
Ya da en azından, “AB yolunda” sıkıntı meydana getirebilecek gelişmeleri engellemesi.
¥
Balkanlar’da, “Sırpların” kesin olarak karşı çıktıkları modellerin ayakta kalması mümkün görülmüyor.
Aralarında birtakım pürüzler olmakla birlikte, Rum, Rus, Sırp Ortodoks hattında, özellikle “Müslümanlarla” karşı karşıya gelinen durumlarda, tam bir güç birliği var.
Öte yandan;
Türkiye, Balkanlar’da Boşnakların bir kez daha “büyük bir sıkıntıyla” karşı karşıya kalmasına yol açacak bir gelişmeye mahal vermemek için elinden geleni ardına koymuyor.
“Sırp açılımı” Balkanlar’da bizim de çok büyük sıkıntılar içine düşeceğimiz son derece olumsuz gelişmelerin yaşanmasını engellemeyi, öncelikli hedef olarak belirleyen bir adım.
Sırp kaynaklı bir tehdidin önlenmesinin ancak, “kültürel ve ekonomik alandaki işbirliğinin hızla geliştirilmesiyle” mümkün olabileceği düşünülüyor.
Deniz bağlantısını tamamen kaybetmiş ve donanmasını satılığa çıkartmak durumunda kalmış Sırbistan’ın bugünkü yönetimi de, Avrupa Birliği yolculuğunun “Balkanlar’ın yeniden karışmasından dolayı” kesintiye uğramasından endişe ediyor.
Balkanlar’ın yeniden karışmaması için de, Türkiye’nin desteği “kritik öneme” sahip.
¥
İmparatorluk mirasçısı olmak böyle bir şey;
Yüzyıllar boyunca yönettiğiniz Sırplara insanlık tarihinin en büyük “soykırımına” imza atmış olsalar da sahip çıkmak, mecburen sizin işiniz oluyor.
¥
“Açılım”dan “açılım”a koşmak mecburiyetinde kalıyorsunuz, aldığınız riskin her geçen gün büyümesi de “tarihteki büyüklüğünüzün” mirası.