Serdar Arseven

Serdar Arseven

Cumhuriyet... Darbecilerimiz ya da İçimizdeki Sırplar!..

Cumhuriyet... Darbecilerimiz ya da İçimizdeki Sırplar!..

Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’le birlikte çıktığımız iki günlük Sırbistan seferi, son derece ilginç ve rahat bir devlet adamını; Boris Tadic’i yakından gözlemleme imkânını verdi bize.
Ve siyasi hayatı boyunca onunla birlikte çalışmış olan Sırplarla uzun uzun konuşma imkânını..
¥
Son derece sıkıntılı bir ülkeyi yönetmekte Cumhurbaşkanları Tadic.
Memlekette Sırp Kasap Karadziç’in vahşetini bile yeterli bulmayan milyonlarca sapık var.
Aşırı ulusalcı Sırplar (bizdeki Ergenekoncuların muadilleri), oy kullananların yarısına karşılık geliyor.
Patrikhaneleri, illegal faaliyet merkezi;
Türk-Boşnak-Arnavut Müslümanlara yönelik nefret dalgası buradan yayılıyor.
Tam mânâsıyla şer odağı;
Sancak ve Belgrad Müslümanlarının arasını bozmayı hedefleyen -bünyelere özel olarak yetiştirilmiş casuslar sokmak, zayıf karakterlileri satın almak dahil- her türlü entrika burada hazırlanıyor.
Okul kitaplarında Osmanlı vahşeti (!)ne dair uydurma metinler var.
Sırp kavminin Boşnakları hele Arnavutları yok etmedikçe rahat, huzur bulamayacağı telkin ediliyor küçük beyinlere.
¥
Tadic, bu yapıya -en azından görünüş ve söylem bakımından- zıt bir lider tipi.
“Patrikhane”nin-ırkçı çevrelerin tepkilerine rağmen, “Karadziç manyağı”nın yaptıklarından dolayı, “özür” beyanında bulunuyor.
Boşnakların bazı anlaşmalara zorlandığı modellerin başarılı olamayacağına her vesileyle vurgu yapıyor.
Bizdeki bazı devlet adamlarının dahi çekine çekine “Bölgesel güç” olarak değerlendirebildiği Türkiye’nin aslında “Küresel güç” olduğuna...
Ve bugünkü dünyanın hiçbir meselesinin Türkiye’siz çözülemeyeceğine işaret ediyor.
Ülkedeki kesif Arnavut düşmanlığı ile karşı karşıya gelmeyi göze alamasa da, Boşnak-Türk düşmanlığına karşı çıkabiliyor.
¥
Sırbistan, deniz bağlantısını kaybetmiş bir ülke.
Kıyısı kalmadığından, donanmasını da satışa çıkartmış!..
Doğru dürüst bir şey üretmiyor, yolları bakıma muhtaç, adam gibi otobanları yok.
Bizde orta çapta belediyelerin bile kurabildiği organize sanayi bölgeleri için bile dış desteğe muhtaçlar.
Refah içinde yaşaması gereken bir Avrupa ülkesinin, böylesine köşeye sıkışmış, en küçük yatırımlar için bile ona buna el açar hale düşmüş olmasının sebeplerini değerlendirmiş Tadic...
Ve vardığı nokta;
“Baskıyla, zulümle bir yere varılamayacağı” olmuş.
Hayır, “Tadic iyi adam” demiyorum.
Fırsatını bulduğunda, Müslümanlara kan kusturmak için elinden geleni yapmayacağına dair bir kanaatin de sahibi değilim.
Lâkin, hükümeti kurduğu günden bugüne kadarki tavırları, Müslümanlarla uğraşmanın hiçbir şey kazandırmayacağına, aksine Sırbistan’ı daha da sıkıntıya sokacağına inandığını gösteriyor.
Gönüllü gönülsüz bilemem;
Sırp Cumhurbaşkanı, dünyadaki değişim rüzgarlarına uyumlu olarak “açılım” üstüne “açılım” yapıyor.
Askeri havaalanlarını sivilleştirme işini bile Türkiye’den talep etmesi, katliamın özrünü dilemesi, “eski ve şiddete dayanan politikaların ülkesine büyük zararlar verdiğini” dile getirmesi...
Onu farklı, Sırbistan’ı sıkışıp kaldığı yerden çıkartma iddiası olan bir devlet adamı haline getiriyor.
¥
Sırbistan’dan dönüş yolunda, bunları düşündüm.
Demek ki...
Orada, böyle bir adamı “Müslüman Politikacı” desteği ile de olsa iktidara taşıyabilecek kadar Sırp var.
Demek ki, Sırpların arasından bile, “Bugüne kadar yapılanların doğru, faydalı olup olmadığının” muhasebesini yapabilecek adamlar çıkabiliyor.
¥
Bunları düşündüm...
Ve Türkiye’yi...
Daha on beş yıl önce bir soykırıma imza atmış bulunan Sırplar’ın “aşağı yukarı yarısı” olanın bitenin, ne kazanılıp ne kaybedildiğinin muhasebesini yaparken...
Gittiği her yere huzuru, barışı, refahı götürmüş bu ülkenin bazı devlet adamları, nasıl oluyor da bu kadar “hesapsız” ve de “kitapsız” olabiliyor!..
Nasıl oluyor da, darbeciliğin, darbe himayeciliğinin
“vatana ihanet” olduğunun farkına varmıyor.
Nasıl oluyor da...
Cumhuriyet gibi “millete hakimiyetini” tarif eden bir idare biçiminin ilan yıldönümü dolayısıyla yayınladığı “metinde” bile, millete kafa tutabiliyor, göz dağı vermeye yeltenebiliyor...
Nasıl oluyor da; bazı Sırpların bile (en azından görünüşte) vazgeçtiği “İslam Karşıtlığı”nı, vatandaşlarının kahir ekseriyeti Müslüman olan bir memlekette pervasızca sürdürebiliyor.
Nasıl oluyor da, “İstiklal Zaferi”mizin simgesi olan “Başörtüsüne” cephe alabiliyor!..
¥
Bazı Sırplar bile “Sırplıklarından” utanmaya başlamışken...
Bizdeki bazıları, nasıl oluyor da...
Bu kadar “Sırp”laşabiliyor!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi