Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bugün seçim olsa?..

Bugün seçim olsa?..

AK Parti’nin yerel seçimden bu yana geçen yarım senelik süre içinde 7-8 puanlık bir oy kaybına uğramış olmasını, gerçekçi bulmuyorum.
AK Parti’yi yüzde 31’e bağlayan bir tanınmış araştırma şirketinin, CHP’ye yüzde 28 “vermiş” olması da anketin inandırıcılığını büsbütün ortadan kaldırıyor.
CHP’nin bu kadar kısa süre içinde büyük bir tırmanışa imza atmasının “reel” sebebi yok; bize ulaşan bilgiler ve gözlemlerimiz de “Geçen seçimde vermedik ama bu seçimde oyumuz CHP’nin” diyen büyük kitlelere işaret etmiyor.
Bir başka tanınmış şirketin -Eylül 2009- araştırmasından da, AK Parti yüzde 42, CHP ise yüzde 22 ile çıkmıştı.
Aynı şirketin son araştırması, “Açılım” sürecindeki bazı olumsuz görüntülerin AK Parti’de bir miktar kan kaybına yol açtığını gösteriyor.
Ancak bu 3-4 puanla sınırlı bir kayıp.
CHP’nin kazancı da 1-2 puandan ibaret.
Bu 1-2 puanın çok daha fazlasının Mustafa Sarıgül’e gitmemesi için de sebep yok!..

AK Parti’nin yüzde 47’lik zaferinde “Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananların” ve bilhassa da “27 Nisan saçmalığı”nın büyük rol oynadığını biliyoruz.
Bununla birlikte, anket şirketlerinin en az yüzde 10’luk bir paya sahip olduğunda ittifak ettikleri “sağlık alanındaki atılımlara” da dikkat çekmek gerek.
Bu alanda önceki dönemlere nispetle bir hayli rahat durumdaysak da, sokaktaki vatandaş “katkı payı”nın kendisine yansıtılan bölümünün gittikçe artmasını tepkiyle karşılıyor.
Elektriğe zam yapılması ve doğalgazın büyük ölçüde zamlanacağına dair beklenti, “Bu işleri biz ayarlamıyoruz” dense de AK Parti’yi tehdit etmekte.
“Açılım”ın fiyaskoyla sonuçlanma ihtimalinin “birinci tehdit” olarak öne çıktığı da hepimizin malûmu.
Bunlar AK Parti açısından olumsuz işaretler.
Bu partiyi olumlu yönde etkileyebilecek gelişmelere bakacak olursak:
“Küresel ekonomik krizden çıkış”ın sinyalleri ulaşmaya başladı.
ABD’nin, üçüncü çeyrek büyüme oranını yüzde 3.4 olarak ilan etmiş olması, durgunluktan çıkışın güçlü işareti olarak değerlendiriliyor.
Bu ülkenin “krize karşı mali destek harcamaları”nın sadece üçte birlik bölümünün gerçekleştiği de biliniyor.
Geriye kalan üçte ikilik dilimin kullanılması ve bugüne kadarki mali destek harcamalarının etkisinin görülmesi ile krizden çıkışın daha da hızlanacağına dair beklentiler var.
Bu trend, Türkiye’yi de AK Parti’nin arzu ettiği yönde etkileyebilir.
Hükümetin “seçimde en fazla istifade edilecek zamanlamayla gerçekleştirmeyi planladığı” IMF ile anlaşma ise “bir seçimi daha kurtaracak” birtakım ataklara imkân verebilir.
Hesap o ki;
AK Parti seçimlere kadarki 1-1.5 yıllık süre içinde “açılımdaki sıkıntılar” ve “ekonomik kriz”in ana unsurlarını oluşturduğu “olumsuz” tabloyu tersine çevirecek ve en azından son yerel seçimlerdeki oy oranının bir miktar üzerine çıkarak yüzde 40’ı yakalayacak.
AK Parti şu anda bu oy oranının 3-4 puan altında.

MHP’nin durumu merak konusu.
Anket sonuçları, bu partinin şu anda yüzde 16 ile 19 arasında bir yerlerde olduğuna işaret ediyor. “Açılım” sürecinin MHP’ye bir miktar oy getirmemesi “şu an için” mümkün değil.
“Şu an için” diyorum zira;
“İhanet suçlamasıyla oy toplamaya çalışan” Sayın Bahçeli’nin seçimlerde büyük başarı elde etmesi; ancak “PKK’nın çok kan dökmesine” bağlı.
“Açılım” süreci (dış desteğin iyice devreye girmesiyle) PKK’nın büyük ölçüde etkisizleştirilmesine bağlanacak olursa, işler Türkiye için “iyiye”, MHP içinse “kötüye” gider!..
Bu partinin oy oranı hakkında bir tahminde bulunmamı talep eden çok sayıda okuyucum var.
Onlar için, “yüzde 17-18 aralığını” işaret edebilirim.
Bu oranların “açılım” sürecinin ve PKK etkinliğinin seyrine göre çok büyük değişikliklere uğrayabileceğini tekraren ifade etmiş olayım.

Son anketlerin “yüzde 6’nın biraz üzerinde” bir oya sahip olduğuna işaret ettiği Saadet Partisi’nin de ilk genel seçimde, AK Parti’nin seyriyle bağlantılı bir sonuç elde edeceği söylenebilir.
Numan Kurtulmuş, taraflı tarafsız hemen herkesin “birikimine” ve “dürüstlüğüne” saygı duyduğu bir Lider.
Bu kanaatin getirisi olur.
Kurtulmuş “darbe belgesi”nin sahte olmadığının ortaya çıkması üzerine “TSK’ya ve Genelkurmay Başkanı’na tarihi bir görev düşüyor: Bu belgenin arkasında kimler varsa, sonuna kadar üzerine gidilmelidir” demişti.
Bu güçlü bir tepki…
Bununla birlikte, Saadet’ten “Millet hakimiyetine kasteden meş’um girişimlere” karşı daha yüksek perdeden çıkışlar yapmasını bekleyen çok geniş bir kitle var.
Saadet’in gidişatına ilişkin gözlemlerim, yüzde “6”nın şu anki gerçek tabloyu yansıttığını gösteriyor.
Bu aralık, Saadet için “dip seviye” olarak değerlendirilebilir.
Bundan sonra her yapacakları üzerine koyar.

Rahmetli Muhsin Başkan’ın partisi BBP’nin yüzde 2’lik bir desteğe sahip olduğu söyleniyor. Bu gerçeklerden çok da kopuk bir tahmin değil. Cindoruk’un “Yeni 28 Şubat Partisi”nin de yüzde 2’lik bir desteği varmış. (Bu parti, “Ergenekon yandaşlığı” ortak paydasında birleştikleri CHP ile “seçim işbirliği”ne gidebilir!)
Unuttuklarımızı da katarak toparlayacak olursak;
AK Parti’nin abartıldığı kadar olmayan ve durdurulabilmesi de gayet mümkün olan bir kan kaybı var.
Normal tarihi birkaç ay geriye çekişin ötesine geçen bir “erken seçim”in AK Parti’nin işine gelmeyeceğini düşünüyorum.
Malûm sebeplerden dolayı, vekiller de bunu istemezler.

Bu arada;
“Dış konjonktür” en azından bir dönem daha AK Parti ile “devamı” gösteriyor gibi.
“1.5 senenin” dış konjonktür için de çok uzun bir süre olduğunu hatırlatarak bitirmiş olalım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi