Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Tahran’da yılın röportajı... Ankara’da yılın çarpıtması!

Tahran’da yılın röportajı... Ankara’da yılın çarpıtması!

Geçen hafta, gerek “Vakit” açısından, gerek “Türkiye” açısından son derece önemli gelişmelerin yaşandığı bir hafta oldu... Geçen hafta, “Vakit açısından önemli”ydi, çünkü Ankara Temsilcimiz ve yazarımız Serdar Arseven, bütün dünyanın konuştuğu ve dünya medyasının “röportaj” yapabilmek için peşinden koştuğu İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile “yılın röportajı”nı gerçekleştirdi... “Yılın röportajı” diyoruz, çünkü, “yazılı basın”ın Ahmedinejad’la gerçekleştirdiği böyle bir röportaj yok... İran Cumhurbaşkanı ile “çok önemli bir röportaj” gerçekleştirdiği için Serdar Arseven’i kutluyoruz... “Türkiye kamuoyuna mesaj verebilmek” için “Vakit’i tercih ettiği”nden dolayı da sayın Ahmedinejad’a teşekkür ediyoruz. Böyle bir “tercih”te bulunmasında, Vakit’in “sorumlu ve adaletten yana yayın yapması”nın etkili olduğunu söylemesi de, bizim için bir “onur”dur.
Bu röportajın, “Ahmedinejad’ın Türkiye ziyaretinden bir gün önce”ye rastlaması da önemlidir... Çünkü, Türkiye kamuoyu, “İSEDAK toplantısı” için “dün” Türkiye’ye gelen Ahmedinejad’ın, “hangi konuda ne düşündüğü”nü, gazeteniz Vakit’ten öğrenmiştir!.. Evet, “yazılı basın” olarak Vakit’ten öğrenmiştir... Çünkü Ahmedinejad, benzeri mesajları, TRT ve NTV kanalıyla da vermiştir!..
Sizin anlayacağınız; İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedijad’ın “İran Cumhurbaşkanlığı Sarayı”nda kabul ettiği 3 medya organı, Vakit, TRT ve NTV olmuştur!..

HANİ KONUDA NELER DÜŞÜNÜYOR?
Ahmedinejad’ın neler dediğini, dünkü Vakit’ten okumuş olmalısınız.
Özetle diyor ki;
* “Dünyanın temel meselesi; insanlığı köleleştirmek isteyenlerle bu köleleştirmeye karşı çıkanlar arasındaki mücadelede kimin kazanacağıdır... Bunlar, Türkiye’nin de, İran’ın da güçlenmesinden korkuyorlar... Onlara göre; bir tarafta efendiler ve beyler var, diğer tarafta köleler!.. Biz bunu kabul etmiyoruz!”
*“İnsanlık yükseldikçe, erdem yükseldikçe, ahlâk yükseldikçe Siyonizm alçalıyor, tükeniyor. Bir çağ kapanıyor, bir çağ açılıyor. Biten dönem, bütün dünyaya Siyonizmin sultası dönemidir. Bu dönem, yeni bir imar dönemidir.”
*“Bugün ABD halkı bile işgale karşıdır. Onlar değişim sloganına oy verdiler. Şimdi ABD değişimden bahsediyor. Ama değişim edebiyatta kalmamalı, kökten olmalı. Sayın Obama’nın bu değişime ayak uydurmasını temenni ederiz.”
*“Bugün, maalesef dünyadaki bilgi akışı ve iletişim hâlâ büyük ölçüde Siyonistler tarafından yönlendirilmektedir. Haberin, yönlendirme imkânlarının Siyonizmin elinde olduğu bir dünyanın huzura ermesi mümkün olmaz.”
*“Bugüne kadarki istilalar dünyaya ne verdi: Kan, gözyaşı ve açlık. Bir milyarı aşkın açın bulunduğu bir dünyada, başınızı yastığa koyduğunuzda rahat uyuyabilir misiniz?”
Bunlar gibi, nice “tesbit” ve “tahlil” var ki, Ahmedinejad’ın sadece “siyasi” değil, “kültürel” konularda da büyük bir birikime sahip olduğunu görüyoruz.
Röportajıyla, “farklı bir Ahmedinejad portresi” çizdiği için, Serdar Arseven’i bir defa daha kutluyor ve “haftanın diğer önemli konusu”na geçmek istiyoruz.

GENERALİN ŞOKA YOL AÇAN SÖZLERİ
Haftanın diğer önemli konusu; Genelkurmay’da düzenlenen “Haftalık Bilgilendirme Toplantısı”nda gündeme gelen “internet andıçları, ıslak imzalı belge ile Başbakanlık’tan verilen talimat” konusu ve bunlarla ilgili gelişmelerdi.
Malûm, 6 Kasım tarihinde yapılan ve kamuoyunda “bilgilendirmeme” toplantısı olarak yorumlanmaya başlanan “haftalık bilgilendirme toplantısı”nda, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, iki konu üzerine dikkat çekip, diyordu ki;
¥ “Bir muhbir tarafından gönderilen ve İrticayla Mücadele Eylem Plânı’nın orijinali olduğu iddia edilen belgedeki imzayı Genelkurmay Askerî Savcılığı 3 defa istedi ama gönderilmedi.”
*“Gerek Genelkurmay tarafından kurulan, gerek andıçlandığı iddia edilen internet siteleri, Başbakanlığın ilgili plan ve direktifleri çerçevesinde irticai ve bölücü tehdit unsurlarını izlemek üzere kurulmuş, işletilmiş internet siteleridir!..”
Tuğgeneral Çubuklu; internet sitelerinin 2007 yılında çıkan 5651 Sayılı yasa esaslarına göre yapılandırıldığını iddia ediyordu.
İşte bu sözler, Ankara’nın gündemine “bomba” gibi düştü...
Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu’nun, özellikle de “Başbakanlığın ilgili plân ve direktifleri üzerine...” sözü, Hükümet’te hareketli saatlerin yaşanmasına yol açtı.

CUMARTESİ GÜNKÜ YAZIŞMA TRAFİĞİ
Başbakanlık yetkilileri, 6 Kasım gecesi; gece yarısına kadar böyle bir direktif bulunup bulunmadığını araştırdı. Başbakanlık arşivinde konuyla ilgili herhangi bir talimat veya belgeye ulaşılamadı.
Bunun üzerine Genelkurmay yetkililerine konunun sorulmasına karar verildi.
Başbakanlık Müsteşarlığı tarafından 7 Kasım Cumartesi günü özel bir kurye ile Genelkurmay’a gönderilen yazıda bu işlemlerin hangi mevzuata dayanılarak yapıldığı, böyle bir mevzuat varsa buna dayanılarak bugüne kadar ne gibi işlemler yapıldığının açıklanması istendi.
Yazıda ayrıca; Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Çubuklu’nun “Başbakanlık’ın direktifi” sözüyle kastettiği emrin ne olduğu soruldu. Söz konusu belgeyi Genelkurmay’dan isteyen Başbakanlık, ayrıca iddia edilen direktif çerçevesinde şu ana kadar yürütülen bütün faaliyetlerin kendilerine bildirilmesini talep etti.
TSK sitesinden aynı akşam yapılan açıklama ise, internet andıcının “bu hükümetin işi” değil, 28 Şubat sürecinin ürünü olduğunu ortaya koydu. Açıklamada, “6 Kasım 2009’da yapılan toplantıda bir soruya verilen cevapta kastedilen direktif 2000 yılına aittir” denildi.
Bu “yazışma trafiği” ortaya koydu ki; Genelkurmay Adlî Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu’nun yaptığı, “bilgilendirme” değil, “yanıltma”dır, “kandırma”dır, daha da önemlisi “gerçeği karartma”dır!..

HÜKÜMET ZAN ALTINDA KALACAKTI!
Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, sözkonusu toplantıda; hem “Başbakanlığın direktifi”nden, hem de “2007’de çıkan yasa”dan söz etmekle, bir anlamda, işledikleri “suç”a, Hükümeti de dahil etmek istemiştir!.. Öyle ya; hem “direktif”, hem de “2007” tarihini aynı anda telâffuz ederek, bu konularda son derece “hassas” olan Hükümeti; “ona oy veren insanlar”ın gözünde “yıpratmak” istemiştir!..
Yani, denilmek istenmiştir ki;
“Sizler istediğiniz kadar bağırın!.. Bize bu emri ve direktifi Başbakanlık vermiştir!”
Böyle bir sözün, “hükümetin imajı”nı nasıl etkileyeceğini hesap edebiliyor musunuz?..
Ne diyecektir kamuoyu;
“Vayyy, Hükümet ikiyüzlülük yapıyor ha!.. Hem özgürlükçü ve demokrat görünüyor, hem de insanları fişleme talimatı veriyor!”
Bereket ki; “TSK karartması” çok çabuk deşifre edildi... Görüldü ki; “bu hükümet tarafından” verilmiş böyle bir “emir ve talimat yok”tur!..

TSK’NIN BÖYLE BİR GÖREVİ YOK!
İşin, bir diğer ilginç tarafı da;
“Görev ve yetkinin alındığı” iddia edilen 4 Mayıs 2007 tarihli “5651 Sayılı Yasa”da da TSK’ya verilmiş böyle bir “görev” yoktur!..
O yasada sayılan “internet suçları” arasında “irtica ve bölücülükle mücadele edilmesi” gerektiğine dair bir ibare yoktur!..
5651 Sayılı Kanun’un kapsamında “8 suç” vardır... Bunlar da, şu suçlardır:
*İntihara yönlendirme
*Çocukların cinsel istismarı
*Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma
*Sağlık için tehlikeli madde temini
*Müstehcenlik
*Fuhuş
*Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama
*25/7/1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlar...
Bunları, Cumartesi günkü Vakit’te tek tek açıkladık... Dedik ki; kanun kapsamında, “irtica ve bölücülükle mücadele” edileceğine dair bir ifade yoktur!.. Ve ayrıca; diğer suçlarla mücadele için “TSK’ya verilmiş bir görev ve yetki de yok”tur!..
Demek oluyor ki;
Bazı TSK mensupları, “durumdan vazife çıkarma”nın derdindedir!..

HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN!
Ama, gördünüz işte;
“Yalancının mumu”nun bile “yatsıya kadar” yandığı bir ülkede, Tuğgeneral Çubuklu’nun “yanıltma”sı; yatsıya kadar bile yanmamış, anında söndürülmüştür!..
Bu olay da ortaya koymuştur ki;
Göz göre göre “gerçekleri çarpıtan” böyle bir zihniyete, “darbe planının ıslak imzalı aslı” teslim edilemez!..
Öyle sanıyoruz ki;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da “askeri savcılık”tan kuşkuludur!.. Onların; “belgenin aslını imha etmesinden” endişe etmektedir ki, taleplere olumlu cevap vermemektedir!..
“Doğru” da yapmaktadır!..
“Gerçekleri çarpıtarak” Hükümet’i töhmet altında bırakıcı sözler sarfeden bir zihniyet, “belgenin orijinali”ne, Allah bilir neler yapar?..
Bize öyle geliyor ki;
Genelkurmay, ilk önce bu “güven sorunu”nu halletmelidir!..
“Milletin gözbebeği” olan bir kurumu “güvensiz” hale getirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur!..
Hiç kimse, “durumdan vazife çıkarma” peşinde koşmasın!.. Herkes, “görev ve yetki sınırları” içinde “kendi işini” yapsın!.. Bizim diyeceğimiz budur.
Selam, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi