Kendimle yaptığım anket
Bugünlere gelene kadar öyle çok anket saçmalıkları dinledik ki, aklımız heder oldu...
En fazla beni isyan ettiren, anketlerde çıkan sonuçların düzmece olmaları veya aldatılmalarımız...
Ülkemin insanları arasında dikkat çeken sorulardan birisi şu:
“Hangi kuruma daha çok güveniyorsunuz?”
Hiç değişmez cevap sandığından çıkan yazmalar...
Ben doğduğumdan beri birinci sırayı işgal eden kurum hiç amma hiç değişmez... Mübarek sanki Anayasa’nın ilk maddeleri...
En çok TSK’ya güven çıkar...
Siz onu bir de başka türlü sorsanız ya?
Yani deseniz ki: “Türk ordusunun içindeki darbecileri, cunta mensuplarını, demokrasiyi ve hukuku tanımayanları seviyor musunuz?”
Bakalım alacağınız cevabın yüzdesine...
Ordu ortak değerimizdir... Kendi evlatlarımızı veya o evlatlarımızdan teşekkül eden Türk ordusunu sevmemek mümkün mü?
Ben kendime sordum ve bugünkü ordumuzun yönetici komutanlarına hiç güvenmiyorum...
Birinci sebep:
TSK bana güvenmiyor, ben de onlara güvenmiyorum...
Vatandaşın bir kısmını “akredite” güvenilir, bir kısmını güvenilmez gören zihniyete ben niye güveneyim ki?
Türk subayları evlatlarımızı diri verip ölü aldığımız zamanlarda çalarlar kapılarımızı... Hanımlarımızın, kızlarımızın başörtülerine ancak şehit cenazesi başında ses çıkarmazlar...
Açık söyleyelim... İrtica heyulası sizce nedir?
Bilemezsiniz, açıklayamazsınız... TSK’ya göre, namaz kılan, hacca giden, oruç tutan, sakal bırakan erkekler... Başı açık, bacakları açık olan, içki içen, dans eden kadınlar dışında kalanlar... Yani başı yazmalı, eli kınalı kadınlarımız...
Hukukçulara verilen brifinglerde anlatılanları bilmiyor muyuz?
“Birinci tehdit irtica” diye yönlendirmeye, şartlandırmaya çalışan her kim ise ben ona asla güvenmem...
Korkak yalakalar elbette “güveniyoruz” demek zorundalar... Onlara ot verseniz de yerler, et verseniz de...
Güya, TSK, basını bilgilendirme toplantıları düzenler... Amma solcusu, fikirsizi davet ederler, bu vatanın esas sahiplerini, yani dindar görünenleri bilgilendirmezler...
Sevilir mi böyle bir ayrımcı kurum?
Şimdi süratle yükselen bir kurum daha var:
Yargı...
Yargıyı demeyelim de yargıçların malum kesimini yükseltme çabası içinde kimi görüyorsunuz?
Elbette TSK’yı...
Yansızlık, tarafsızlık şarkıları söyleyenler, esasında laikçiliğe taraf olan, inançlılara kılınç çekenlerdir...
Arkalarında silahlı güçler olduğu için pervasızdırlar...
“Deprem ilahi ikaz” diyeni hapse tıkan hukukçuya güvenmek ahmaklıktır.
Brifing almak için ön safa geçip görüntü veren hukukçulara ben asla güvenmedim, güvenmem...
ADD’lileri “onlar Atatürkçü” diyerek, yargılanmalarının etik olmayacağını beyan edene güvenelim mi?
Ben güvenmiyorum...
Hukukçuluğu kenara itip, politika dehlizinde gezinenlere güvenmek bence hatalıdır...
Mesela: Sabih Kanadoğlu hukukçu mu? Hani şu 367 saçmalığının mimarı?
Ya, “solcu olmayan adam bile değildir” buyuran eski Anayasa Mahkemesi başkanına güvenmek enayilik değilse nedir?
“Militan Hukuk”un mimarına güvenmek solcu militanların vazifesidir...
Yüksek mahkeme başkanı iken dışarıdan Ecevit tarafından C.Başkanı seçilen zat güvenilecek birisi mi? Aşırı solcular için elbet... Zaten hep onları köşe başlarına getirmedi mi?
Daha eskilere gidersek: “Allah’ı insanlar yarattı” diyen Yargıtay başkanına ve onun haleflerine niye güvenecekmişim?
Ben kendi kendime sordum ve haysiyetimi gölgelememek için de güven duymadığımı açıklamak gereğini hissettim...
Ne gerçek bizim, ne düş bizim oldu hayret
Ne bahar bizim, ne kış bizim oldu hayret
Var mıydık, yok muyduk şu yalancı dünyada?
Ne ayak bizim, ne baş bizim oldu, hayret...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.