Kurtlar Vadisi Gladio... Özal, nasıl öldürüldü?
Filmi izledikten sonra, ağzımdan çıkan ilk söz; “Bu film çok konuşulur, çok tartışılır” oldu... Gerçekten de, bu film çok tartışılır... Verdiği “mesaj”larla çok tartışılır, “1993’ten bu yana yaşadığımız olaylara tuttuğu ışık” dolayısıyla çok tartışılır... “Müzik kalitesi”yle konuşulur, “görüntü”leriyle konuşulur, “tipleme”leriyle konuşulur... Ve elbette, “İskender Büyük” rolünü oynayan Musa Uzunlar’ın performansı ile konuşulur... Hasılı kelâm bu film; hem çok konuşulur, hem de çok tartışılır!..
Efendim, “Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutacak” önemli olayları konu edinen “Kurtlar Vadisi Gladio” filminin “gala”sı önceki akşam, Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı...
Yönetmenliğini Sadullah Şentürk’ün yaptığı, senaryosunu Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener ve Cüneyt Aysan’ın yazdığı, başrolünü Musa Uzunlar’ın oynadığı filmin galasına biz de davetliydik... Filmi; Haber Müdürümüz Nazif Karaman’la birlikte izledik...
Hemen sağımdaki koltukta ise, “Kurtlar Vadisi Pusu”da, “Psikopat Cevat’ın adamı” olarak bilinen ve “yakmak lâzım ağam” replikleriyle öne çıkan “Yılmaz” yani Bekir Aslantaş vardı...
Kendisiyle, uzun süre sohbet imkânımız oldu.
ÖMER LÜTFİ METE’YE VEFA
Filmin konusuna geçmeden önce, Pana Film yöneticilerini kutlamak istiyorum... Filmin gösterileceği gün vefat eden Ömer Lütfi Mete’yi anıp, rahmet dilediler...
Çünkü, merhum Ömer Lütfi Mete; vefat edene kadar “senarist” ve “danışman” olarak “Kurtlar Vadisi”ne epey katkıda bulunmuştu... Pana Film de; “gala”da, onu unutmadı ve henüz film başlamadan önce sahneye çıkan Raci Şaşmaz, yaptığı kısa konuşmada; Ömer Lütfi Mete’nin kitapları ve öğütleriyle vatanın nasıl sevileceğini öğrendiklerini ifade ederek dedi ki;
“Ömer Lütfi Mete, bu gala gecesinde bizi bırakarat gitti. Gitmek için de özel bir gün seçti. Onun burada olup, bu filmi izlemesini çok isterdim.
Ama inanıyorum ki, o zaten şu an aramızda ve bu filmi kendisine ithaf ediyorum.”
Sadece bu da değil;
Öğrendim ki;
Ömer Lütfi Mete’nin dünkü cenaze törenine “Polat”, yani Necati Şaşmaz başta olmak üzere Pana Film yöneticileri de katılmış ve hatta tabutunu omuzlamışlar ki, bu “vefa” duygusu çok hoşuma gitti.
ÖZAL ÖLMEDİ, ÖLDÜRÜLDÜ!
Bunu da böylece ifade ettikten sonra, artık “filmin konusu”na geçebiliriz... “Sinemalarda bugün gösterime girecek film”in konusu, özetle şöyle:
“Bir derin devlet ajanının, yıllar boyu hizmet ettiği Gladio ile hesaplaşma öyküsü...
İskender Büyük, derin devlet adına sayısız eylemde bulunmuş emekli bir istihbaratçıdır.
Karanlık geçmişi nedeniyle sanık sandalyesine oturtulduğunda; yanında baronun gönderdiği genç ve tecrübesiz avukat Ayşe'den başka kimse yoktur.
Yargılanmasına göz yumanlarla hesaplaşmaya karar veren İskender Büyük, tüm bildiklerini bir bir anlatmaya başlar.
İskender'in karanlık geçmişinin sayfaları arasında ülkeyi yerinden sallayacak gerçekler gizlidir.
Bu şok gerçeklerin işaret ettiği tek adres ise ‘Gladio’dur.
Anlattıklarıyla Gladio’nun ikinci adamı Fuat Aras'ı saklandığı yerden çıkarmaya karar verir.
Ancak bu yolun sonunda İskender Büyük'ü hiç tahmin etmediği başka bir sürpriz beklemektedir.
Yine bir oyunun parçası olmuştur.
Üstelik bu defa oturtulduğu yer, konuşma şansının olduğu bir sanık sandalyesi dahi değildir.”
Glaido yapılanması ve Türkiye’de 1993’ten bu yana yaşanan olaylara Glaido’nun etkisinin anlatıldığı filmde merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ve Glaido’nun entrikaları anlatılıyor.
Filmde Özal’ın ölmediği, öldürüldüğü; İskender Büyük tarafından mahkemede itiraf ediliyor.
Görev, Glaido’nun Türkiye’deki 2 numarası tarafından veriliyor. Özal’ın zehirlenmesi için zehirli portakallar, kasalarla Köşk’e sokuluyor.
Özal, koşu bandındayken içtiği “portakal suyu”ndan dolayı yere düşerek hayatını kaybediyor.
Bu arada, “zehirlenen bir adam”ın, ambulansa konularak “hastane hastane dolaştırılması” da ayrıntılarıyla veriliyor!..
O sahneleri izledikten sonra;
Özal’ın “ölmediğini” tam aksine “öldürüldüğünü” görüyorsunuz!..
Tabiî, bu bir senaryo!..
Ama, gerçeğe çok yakın bir senaryo!..
TAZIYA TUT, TAVŞANA KAÇ TAKTİĞİ!
Filmde, “PKK ve terörist başı Abdullah Öcalan’ın, Gladio ile ilişkileri” de anlatılıyor...
“Gladio’nun 2 numarası olan Fuat Aras”, bir yandan “İskender ve arkadaşları”na “Apo’ya suikast” talimatı verirken, bir yandan da Apo’ya telefon açıyor: “Orayı hemen terk et!”
Yani; “tazıya tut, tavşana kaç” taktiği!..
Apo, suikasttan, “o telefon” sayesinde kurtuluyor!.. İskender’in arkadaşları ölüyor, İskender ise, kendilerine kurulan tuzaktan canını zor kurtarıyor!..
Zaten, “Gladio ile hesaplaşma” da bunun üzerine başlıyor!.. O güne kadar “vatan için savaştığını” zanneden İskender, o günden sonra “Gladio’nun elinde bir oyuncak” olduğunu anlıyor!.. Ama yine de, “Özal’ın öldürülmesi” konusunda verilen talimatı yerine getiriyor!
Çünkü, “Gladio’nun iddiası”na göre; Özal, “Kerkük ve Musul’a girecek, bunun karşılığında Kürtlere federasyon verecek”tir!..
Bu ise, Gladio’nun işine gelmemektedir...
Çünkü Gladio; “Uyuşturucu ve petrol kaçakçılığı”ndan çok büyük paralar kazanmakta, bu paralar da “2 Numara’nın kasası”na akmaktadır...
O halde, “Özal öldürülmeli”dir!..
Hem de, “vatansever”(!)ler eliyle!..
Evet, “vatan ve millet için savaştıklarını sanan tetikçiler” eliyle!..
Tabiî, o “tetikçi”lerden bazıları da öldürülmelidir!.. Tıpkı, “Cem Ersever’in öldürülmesi” gibi!..
Çünkü, Cem Ersever de “bir derin devlet ajanı” olmakla birlikte, sonunda “vatan” için değil, “Gladio” için savaştığını, “onlar tarafından kullanıldığını”, dahası “uyuşturucu ve petrol kaçakçılığından elde edilen paralarının Gladio’ya aktığını” tesbit etmiştir!..
O halde, ortadan kaldırılmalıdır!..
Cem Ersever’in öldürülmesi, tarihe “faili meçhul cinayet” olarak geçse de, film diyor ki, “faili malûm!”
GLADİO, AHTAPOT GİBİ... HER YERDE!
Filmde, dikkatimi çeken 2 mesaj vardı:
Gladio bir ahtapot gibi, her yerdedir!..
“Kara”da vardırlar, “Hava”da vardırlar, “Deniz”de vardırlar!..
O kadar “her yerde”dirler ki;
“4 yıldızlı general” olarak karşınıza çıkabilirler...
Ya da; bir “avukat, işadamı, gazeteci veya yargı mensubu” olarak!..
Her yerdeler ve herkesi kullanıyorlar!..
Filmi izlerken, “gazetelere yansıyan manşetler” geldi gözlerimin önüne!..
Hani, “cunta plânları”nda, “kamuoyu oluşturma ve kamuoyunu yönlendirme taktikleri” vardı ya!..
Hani, “seçilmiş yayın organları”nda yayınlatılması plânlanan “haber”ler vardı ya!..
Hani; “haber” ve “yazı”larda;
¥ “Türban takmaya zorlanan bir genç kızın Güzin Abla’ya yazması...
¥ Cemaatten yardım amacıyla toplanan paralarla tarikat şeyhinin lüks hayat yaşaması.
¥ Türkiye dinci bir toplum haline geliyor, Arap ülkelerine daha fazla benzemeye başladı.
¥ Öğretmenlere göre eğitim hızla dinselleşiyor.”
Dedirtilecekti ve gazeteler de, bunları aynen “dikte edildiği” gibi haber yapıp, yazılar yazmışlardı ya; işte onlar geldi gözlerimin önüne!..
O an, kendi kendime dedim ki;
“Gladio, gerçekten her yerde!”
“PKK ile ilişki kuran” onlar, “Öcalan’ı kurtaran” onlar, “uyuşturucu ve petrol kaçakçılığını yöneten” onlar, “birçok kişiyi kullanan” onlar ve “tekerlerine çomak sokanları ortadan kaldıran” onlar!..
Bir “ahtapot” gibiler!..
Kolları her yerde!..
“Türkiye’deki koruma-kollama iddialı tüm darbeler ve 28 Şubat Süreci, onların eseri”dir!..
“ABD’den icazet” almışlar ve darbe yapmışlardır!
“Gladio’nun 2 numarası, Fuat Aras adlı bir profesör”dür de, “1 Numara” kimdir, bilinmiyor!..
İskender Büyük öyle diyor ya;
“Adı John mudur, George mudur?!?
Bir Numara’nın kim olduğunu ne bileyim ben?!?”
TÜRKİYE’NİN BAŞI BELÂDAN KURTULMAMALI
Filmde, bir “mesaj” daha vardı:
“Türkiye’nin başına dünya kadar belâ sarılmalı ki; Türkiye, dünyanın başına belâ olmasın!”
Peki, bu belâları kim saracak?..
Elbette Gladio!..
“Gövdesi ve kolları Türkiye’nin her yerinde” olan ama “başı dışarıda” olan Gladio!..
İyi de, nasıl temizlenecek bu Gladio!..
İskender, “ihbar” ve “itiraf”larıyla, bir yol açtı!.. “Darbeci Baro ve avukatları” engellemek istese de, “duyarlı hakim ve savcı”lar konuya el attı!..
Yani, “dosya” açık, dâvâ sürüyor!..
“Filmin sonu”nu görmek için,
Galiba “ETÖ Dâvâsı”nın sonunu bekleyeceğiz!..
Çekimleri İstanbul ve Antalya’da gerçekleştirilen “Kurtlar Vadisi Gladio” filminin “The End”ini öğrenmek için, galiba, gözlerimizi “Silivri”de devam eden mahkemeye çevirmemiz gerekecek!..
Ben, filmi böyle okudum...
Bakalım, sizler nasıl okuyacaksınız!..
Kafanıza silâh mı dayadılar?
Başta Genel Başkan Deniz Baykal olmak üzere CHP kurmayları, “Onur Öymen ve Kılıçdaroğlu krizi”ni aşabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar... “Bu iş kapandı” diyorlar... Öymen’e sahip çıkıp; bu olayın, “yandaş(!) medya” tarafından abartıldığını, tartışmaların da “Hükümet’in işine yaradığını” söylüyorlar!..
İyi de, “yandaş(!) medya” ne yaptı ki?..
Onur Öymen’in kafasına silâh dayayıp; “Terörle mücadelede Dersimvari yöntemler uygulanması” gerektiğini, zorla mı söyletti?..
Ne yaptı “yandaş”(!) medya?.. Çiğli Belediye Başkanı Ensari Bulut’un cenaze törenine katılan Önder Sav, Kemal Anadol, Hakkı Süha Okay ve Yılmaz Ateş’i, “cenaze töreninden bir saat sonra” bir araya getirip; “Haydi eğlenin, kahkaha atın da, fotoğrafınızı çekelim” mi dedi?..
Ne yaptı “yandaş”(!) medya?.. Şahin Mengü, İsa Gök, Mehmet Sevigen ve Gürsel Tekin’i oyuna getirip; “Darbeci baro avukatları” ile “Taksim’de kol kola” yürümelerini mi öğütledi?..
Bunları yapan da sizsiniz, “medyaya malzeme” olan da!..
Şimdi kalkmış, “yandaş(!) medya”ya yükleniyorsunuz!..
Sanki, kafanıza silâh dayadılar!..