“Taksim’e Hoş Geldin”
Vallahi gençleri tebrik gerekir. Hay çok yaşayın emi. Ancak bu kadar olur muhalefet. Ancak bu kadar zarif ve etkili olur bir eylem.
Hay aklınızla bin yaşayın gençler. Haberleri izlerken yerlerde gezen moralimi bir anda ayağa kaldırdınız. Güldüm epey ağlanacak halimize.
İğne batmış balon gibi koca bir eylemin “fısss” diye havasını aldınız bir tek cümle ile, boşa çıkardınız koca bir çabayı, bir yanlışı bitiriverdiniz bir afişle.
Vallahi bravo.
Ön sıralarda CHP milletvekilleri, parti yetkilileri olmak üzere yürüyorlar avukatlar ve yandaşları. Şikayetleri ne?
Yargı siyasallaşmış!...
İyi ama o CHP neyin nesi, parti değil mi o? Ne geziyor aranızda?
Yahu adam hiç olmazsa “sağolun ama taktik gereği aramızda olmayın” demez mi CHP ye?
Demezler onlar. Pervasızdırlar. Öyle görmüşlerdir hep. Öyle de gideceğini sanırlar. Moğultay boşa mı almıştı adamlarını?
Ne diyordu bir paşamız? “Açarım telefonu valiye, derim diyeceğimi ve şak kapatırım. Sıkıysa yapmasın. Yapmasın da göreyim. Biz böyleydik yahu. Şerefsizim böyleydik yahu.”
“Biz böyleydik” ama, gel gör ki sökmüyor artık bu “korku salma” numaraları.
Bu kötü alışkanlık barolarda da var. Nedir bu baroların hali böyle? Bu yargının içler acısı hali nasıl düzelecek acaba?
Sonra nedir o afralar, tafralar. Askerin neyse silahı var. Ya sizin neyiniz var ki böyle bila pervasınız, anlamadık gitti. Aslında anladık da, neylersin ki her anladığımızı açıkça ifade edemiyoruz.
Hukuk, adaleti korumalı, hukukun üstünlüğü ilkesini hakim kılmalı, huzurunda herkes eşit olmalı, yansız ve tarafsız olmalı. Bunlar bir hukuk için olmazsa olmaz vasıflardır değil mi?
İyi de, ya bizim ülkede?
Turkiye'de hukukçular kendilerini önce devletin adamı sonra hukukun adamı olarak görüyor. “Vatan karşısında hukuk teferruat” anlayışı hakim maalesef.
Oysa vatan, asıl hukuk olmazsa tehlikelidir. Ne demek “adalet mülkün temelidir” sözü? Mülkün, yani memleketin, iktidarın temeli adaletse, o adaleti sağlayan da öncelikle mahkemelerdeki hakimlerse, yani yeni tabirle yargıçlarsa, demek onlar memleketi yıkabilirler de, ayakta tutabilirler de.
Bu kadar önemlidir adalet. Ve insanlar adaleti en fazla devlet ve güç karşısında bulmak isterler. Daha çok oralarda gereklidir çünkü. Fakat yargıçlar önce devlet diyorlarsa, önce devletin resmi ideolojisi ve siyaseti diyorlarsa, ne yapacak insanlar? Dağa mı çıkacaklar?
Bir yargıç, bütün dinlere ve ideolojilere karşı tarafsız olmalı. Buna devletin dini veya ideolojisi de girmez mi? Elbette girer, ama bu ülkede böyle olduğu söylenebilir mi?
Geçen bir hukukçu profesör önündeki bir kitaptan okudu. Birinci sınıf hakimlerle yapılan bir röportajmış kitap. Bir hakim diyor ki: “Ben önce devleti korurum. Devlet ve birey karşı karşıya gelirse, öncelikle devleti tutarım.”
Devlet dediği icranın başı hükümet mi?
Hayır! Derin ve egemen devlet. Devlet içindeki güçlü devlet. Kurucu iradenin sahipleri olan devlet.
Dilimin ucunda aslında ama, geveleyip duruyorum işte, siz anlayın artık canım. Başımı belaya sokmak istemiyorum. İşte önce onların hakları vardır, gerisi teferruat.
Böyle yargı olur mu?
Bundan adalet beklenir mi?
Tüm uyarıcıları, tüm algıları adalet sağlamak için değil de rejimi korumak için harekete geçen bir yargıdan ne beklenir?
Yakın tarihimizde yaşanan her türlü hak ihlali bu anlayıştaki hukukçuların gözlerinin önünde oldu. Tüm askeri darbelere davet en önce onlardan geldi. 28 Şubat’ta dakikalarca birbirini alkışlayan asker ve hukukçuları seyrettik televizyondan. Bunu bir şeref saydılar kendilerine…
Yüzlerini hep statükodan yana çevirdiler.Yıllardır milyonlarca insan dinlendi, fişlendi, hem asker, hem de emniyet ve mit ile. Yargıdan bir itiraz geldi mi?
Şimdi “yargı dinleniyor” diye avaz avaz bağırıyorlar.
Topu topu yargıdan 69 kişi dinlenmiş. Ama aynı gazete sayfasının yanında yazdığına göre başbakan ve bakanlar bile dinlenmiş veya fişlenmiş, fakat onlara kulakları kapalı.
Bu mudur adalet?
Dersim gündemde, Şeyh Said gündemde, istiklal mahkemeleri gündemde, faili meçhul cinayetler gündemde… yargı bunlar için ne yapmış?
Başörtüsü için, 411 için, 367 için hukukçular ne demiş? Tık yok…
Barolar “yasal dinleme aleyhine” yürümüş İstanbul’da. Taksim’de bir afiş yakalamış kendilerini.
Aman ne öfke o?
Suçüstünden kaynaklanan cinsinden mi?
Evet gençler, elinize sağlık, iyi yakaladınız, bir afişlik işleri varmış, onu da siz bitirdiniz.
Tebrikler.
www.cemalnar.com