Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kafes, aynı kafes… Sadece “Arslan”lar değişiyor!

Kafes, aynı kafes… Sadece “Arslan”lar değişiyor!

Hangisi yalan?.. Ve neresi yalan?.. Dersim’de mağaralara sığınan 13 Bin 160 insanın “fare gibi zehirlenerek”, sağ kalanların da “kıtır kıtır kesilerek” öldürüldükleri, 11 bin 818’inin de sürüldüğü mü yalan?.. Yine aynı Dersim’e “bomba” yağdıran “dünyanın ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen” adının “havaalanı”na verilmesi mi yalan?.. 3 Mayıs 1944’te tutuklanıp huzuruna çıkarılan merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye hitaben; “Ulan öküz Anadolulu” diye söze başlayıp, “Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var?.. Milliyetçilik lazımsa, bunu biz yaparız… Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz… Sizin iki vazifeniz var. Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek… İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!!!” diyen CHP’nin İl Başkanı ve aynı zamanda “CHP’nin Ankara Valisi” olan Nevzat Tandoğan adının Ankara’da bir “meydan”a verilmesi mi yalan?..
Örnekleri çoğaltmak mümkün!.. Ama, şu iki örnek bile; “halkın nasıl bombalandığını” ve “halkın nasıl aşağılandığını” göstermeye yeterlidir!..
Bugün; Dersim’i bombalayan Sabiha Gökçen’in ismi “havaalanı”nda, Nevzat Tandoğan’ın ismi de “meydan”da yaşıyor… Keşke, sadece “isim”leri yaşasaydı!.. Oysa, “zihniyet”leri de yaşıyor!.. Hem “CHP’de” yaşıyor, hem de “cuntacı askerler” arasında!..
İŞLE CİNAYETİ, YIK MÜSLÜMANLARA!
Herhalde farkındasınız… Bir “Kafes” tartışmasıdır gidiyor… Son birkaç günkü gazetelerde yer alan haberlere göre; “Genelkurmay bünyesindeki cuntacılar” tarafından hazırlanan “Kafes” adlı eylem plânında “hedef”ler ve “amaç”lar sıralanıyormuş!..
Gazetelerdeki haberlere göre;
Poyrazköy’deki silahların izini süren savcılar: “Deniz Kuvvetleri’ndeki cunta”nın gayrimüslimler üzerinden AK Parti’yi bitirmeye yönelik Mart 2009 tarihli Kafes Eylem Planı’nı deşifre etmişler!
Plan, Ergenekon’un tutuklu sanığı emekli Binbaşı Levent Bektaş’a ait bir film CD’sinin içindeki resimlerin arkasında gizlenmiş dosyada bulunmuş…
Plânın, Deniz Kuvvetleri’nde 41 kişiden oluşan Özel Operasyon Gücü Komutanlığı tarafından hazırlandığı ve Yarbay Ercan Kireçtepe’nin de imzasının bulunduğu görülmüş!.. Planda, Türkiye’yi kaosa sürükleyecek kanlı eylemler tek tek sıralandı. Gayrimüslimleri hedef alan birçok eylemle, hükümetin ve Türkiye’nin zor durumda bırakılmak istendiği görülüyormuş!..
İşte bu “eylem”lerden bazıları:
“Adalar bölgesindeki çeşitli mahallelerde bomba patlatılacak!.. Azınlık haklarını hararetle savunma konusunda ön plana çıkmış kişi/kişilere suikast düzenlenecek!.. Agos gazetesi civarı gibi belirlenen yerlere ses bombaları konacak!.. Adalarda vapur seferi düzenlenen iskelelerde bombalı eylemler düzenlenecek!.. Gayrimüslimlere ait mezarlıklara yönelik olarak sansasyonel eylemler icra edilecek!.. Tanınmış gayrimüslim işadamı ve sanatçılardan belirlenen bir ya da birkaçı kaçıralacak!.. Gayrimüslim nüfusun yoğun bulunduğu bölgelerde sık aralıklarla araç, ev ve işyeri kundaklanacak!.. İstanbul ve İzmir gibi gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı illerde de benzeri eylemler yapılacak!.. İcra edilen sabotaj, adam kaçırma, suikast eylemleri özel plan hücre lideriyle kurulacak koordineyi müteakip, belirlenecek irticai örgütler adına üstlenilecektir.”
İşin daha da vahimi;
Cuntacıların “azınlık”lara yönelik eylemlerde kullanacağı silah ve mühimmat listesinde, C-4’ten Uzi’ye, “bomba”dan Law’a kadar her şey varmış!..
Dahası; “Kafes Eylem Plânı”nın ekinde, “azınlıklar’ın ev ve işyerlerini gösteren bir harita” da bulunuyormuş ve bu haritada, “Türkiye’deki 939 gayrimüslim temsilcilerin yerleri” tek tek işaretlenmiş!..
Peki, “eylemlerdeki amaç” ne?..
“Özel Operasyon Gücü Komutanlığı tarafından Ergenekon Davası’nda tutuklu bulunanlara destek vermek, AKP ve yandaşlarının karşı psikolojik harp faaliyetlerini etkisiz kılmak, gündemi değiştirerek hedef saptırmak, teşkilatın moralini yükseltmek ve kamuoyunun desteğini kazanmak maksadıyla, gayrimüslimler üzerinde korkutucu propaganda icra edilecek ve söz konusu faaliyetlerin kaynağı kara propaganda ile AKP ve AKP’ye destek veren şer odaklarınca icra edilmiş gösterilecektir.”
“Plan” bu, “amaç” bu!..
HEPSİ YALAN, BU DA MI YALAN?!.
Bu haberler yayınlanır yayınlanmaz, Genelkurmay bir açıklama yapıp, “yalan” dedi, “böyle bir plân yok!.. Uydurma!.. Düzmece!”
Arkasından da, “planı yayınlayan gazeteler” hakkında “suç duyurusu”nda bulundu!..
Artık, bu tür “yalanlama”ları öyle kanıksadık, öyle normal karşılıyoruz ki!.. Malûm, varlığı Adlî Tıp tarafından belgelenen “ıslak imzalı belge” için de “yalan” ve “sahte” denilmişti!..
Her ne hikmetse; Genelkurmay, “bünyesindeki cuntacıları temizlemek” yerine, “yalanlama” yapmayı tercih ediyor!..
Hadi diyelim ki, son aylarda ortaya çıkarılan “tüm belgeler sahte”dir, “yalan”dır ve “böyle bir çalışma yok”tur!.. Peki, Diyarbakır’da yargılanan Şemdin Sakık’ın ifadesine “olmayan cümleler” ekletip, Akit ve Millî Gazete’yi “PKK yandaşı” gibi gösterten ve “2 gazetecinin işsiz kalmasına” yol açan “Bir orgeneral” de mi “sahte”dir, o da mı “yalan”dır?..
Farz edelim ki tüm haberler yalan, tüm belgeler sahte ve düzmecedir… Peki, hâlâ “Genelkurmay internet sitesi”nde tüm çirkinliği ile duran “27 Nisan e-muhtırası” da mı sahte?.. “O muhtırayı ben yazdım” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın sözleri de mi yalan?..
“Berbat bir Türkçe” ile kaleme alınan, son derece düzeysiz ve aynı zamanda “hukuk dışı” olan o metni “gazeteciler” mi kaleme aldı?.. O “Türkçe katili” metni Genelkurmay Sitesine koyanlar “F Tipi(!) örgütler” midir?..
DANIŞTAY CİNAYETİ DE Mİ YALAN?
“Farz etmeye” devam edelim…
Farz edelim ki;
“Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven” kod adlı “darbe girişimleri”nin hepsi “düzmece”dir!.. “Rahip Santaro cinayeti” de sahtedir, “Malatya Zirve Yayınevi’ndeki cinayet” de düzmecedir!.. Hatta, Hrant Dink cinayeti de; düzmece ve sahte bir “operasyon”dur!..
“Kafes” adlı plânda, bu cinayetler için “operasyon” ifadesi kullanılıyor ya!..
İyi ama, “Danıştay cinayeti”ni nereye koyacak, ona nasıl “düzmece” diyeceğiz?..
Yoksa, o da bir “operasyon” muydu?!?
Malûm, “Danıştay Cinayeti”nin tetikçisi Av. Alparslan Arslan da öyle demişti;
“Türban için yaptım!”
Bu sözü, geçtiğimiz günlerdeki bir televizyon programında yorumlayan Arslan’ın babası İdris Arslan, diyordu ki;
“Oğlum, Muzaffer Tekin’le tanıştıktan sonra çok değişti. Onunla birlikte Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’ne gidip gelmeye, toplantılarına katılmaya başladı. Alparslan’ın arkadaşlarıyla da zaman zaman konuşuyordum. Oğlum, Muzaffer Tekin’in kontrolü ve yönlendirmesi altındaydı. Alparslan’ın değişik tehditlerle korkutularak bu eylemde kullanıldığını düşünüyorum. Cinayeti oğluma işletip, Müslümanların üzerine yıkmak istiyorlardı… Amaçları buydu!”
ZİHNİYETTE DEĞİŞİKLİK YOK!
Görüyorsunuz ya;
Danıştay cinayetinin, “irticacıların işi” denilerek “Müslümanların üzerine yıkılmak” istenmesi gibi; eğer “azınlık liderlerine suikast” düzenlenmiş olsaydı, yine aynı taktik uygulanacaktı;
“İrticacıların işi!”
Deşifre edilen darbe plânlarından sonra, artık fotoğrafı çok daha net görüyoruz… Artık çok iyi biliyoruz ki; “devir”ler ve “kişi”ler değişse de, “zihniyet” ve “plân”lar hiç değişmiyor!..
Söyleyin Allah aşkına;
28 Şubat’ta Sincan’daki bir müsamereyi şeriat kalkışması olarak tarihe geçirmeye kalkan zihniyetin, 1930’larda Menemen’de 6-7 esrarkeşin cinayetini Cumhuriyet’e karşı ayaklanma olarak göstermeye çalışan zihniyetten bir farkı var mıdır?..
“6-7 Eylül olayları” için “muhteşem bir operasyondu” diyen “emekli general” ile “Hrant Dink cinayeti”ni “operasyon” olarak niteleyen “Kafes” zihniyeti arasında ne fark vardır?..
Bana kalırsa, “Kafes” aynı kafes!..
Sadece kafeslenen “Arslan”lar değişiyor!..
===========
Teğmen’e 9 yıl, Kırcı’ya idam!
Önceki gün ajanslardan geçen ve televizyonlarda “son dakika” anonsuyla duyurulan “haber” özetle şöyleydi:
“Elazığ’ın Karakoçan ilçesi Koçyiğitler Piyade Taburu’nda pimi çekilmiş el bombasını cezalandırma amacıyla onbaşı İbrahim Öztürk’ün eline verip, bombanın patlaması sonucu Öztürk’le birlikte 4 askerin şehit olmasına sebep olmaktan dolayı yargılanan Teğmen Mehmet Tümer’e 9 yıl 2 ay hapis cezası verildi.”
Haberden de anlaşılacağı gibi; “şehit” olan her er için “27 ay” hapis verilmiş!..
Yani, “bir erin canı, 27 ay hapis” kadar!..
Haberi okuyunca, Haluk Kırcı geldi aklıma…
Malûm, Haluk Kırcı, Ankara Bahçelievler’de “7 TİP’liyi öldürdüğü” gerekçesiyle, “7 ayrı idam”la yargılanmıştı…
Şimdi, “7 ayrı müebbet”ten cezaevinde yatıyor!..
İşte bunu anlayamıyorum… “7 TİP’li”yi öldürünce “müebbet hapis” veriliyor da, “4 askerin şehit olmasına” yol açan Teğmen’e niye “9 yıl hapis” veriliyor?..
“TİP’liler”in hayatı, “asker”lerden daha mı değerli acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi