Mülkün gerçek sahibi

Mülkün gerçek sahibi

İslam dininde iktisat, tasarruf vardır, ancak ‘malı yığıp biriktirme’ yoktur. İnsanlar yığdıkları mallara değil rızıkları, nimetleri adalet, hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren Yüce Allah'a güvenip dayanırlar. İman edenler her konuda olduğu gibi, maddi konularda da yalnızca Allah’a tevekkül ederler; buna karşılık O da onlar üzerindeki rahmetini, bereketini artırır. İnfak ibadetindeki bu bereket bir ayette şöyle ifade edilir:

"Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir."(Bakara Suresi, 261)

İnsanın yok olacak şeylere tutkuyla bağlanması ve yaşamının merkezine/hedefine koyması ne kadar akılsızca davranıştır. Yok olacak dünyevi malları sahiplenerek, hayır yolunda kullanmayan, biriktirdikçe biriktiren, saydıkça sayan kişinin alacağı karşılık, "... O, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir."(Hümeze Suresi, 2-6) ifadesiyle bildirilir.

Dünya hayatında mala duyulan sevgi, "Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir. Muhakkak o, mal sevgisinden dolayı çok katıdır."(Adiyat Suresi, 6-8) ayetiyle bildirildiği gibi insanların sapmalarına neden olabilir. Ellerindeki malı kendilerinin kazandığını zanneden, bu nedenle büyüklenen ve kendilerini müstağni gören kişilerin duydukları bu hırs ve sevgi kalplerini katılaştırır ve onları din ahlakından uzaklaştırır.

Allah’ın kimseye nasip olmayan büyük bir mülk verdiği Hz. Süleyman’ın, mal sevgisinin kaynağını şu sözlerle ifade ettiği Kur’an’da haber verilir:

"Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..."(Sad Suresi, 32)

Hz. Süleyman, sahip olduğu muhteşem mülk nedeniyle Allah'ı övgüyle yüceltmiştir. Samimi inanan insanlar mal ve mülke farklı açıdan bakarlar ve sahip olduklarının Allah’tan geldiğini, yine O’nun dilemesiyle gideceğini bilirler. Bu bilinçteki mümin, kendisine mal verildiğinde büyüklenmez, kibir ve gurura kapılmaz, şımarmaz. Malları kaybetme korkusu da yaşamaz. Allah'ın vermiş olduğu tüm nimetlere şükreder ve hepsini O'nun rızası için O'nun yolunda kullanır.

Hz. Süleyman "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin."(Sad Suresi, 35) ayetiyle bildirildiği üzere, hoşnutluğunu kazanmak ve O'nun yolunda harcamak için Allah'tan büyük bir mülk istemektedir. Bu ayetle müminlerin Allah yolunda harcamak için büyük bir zenginlik isteyebileceklerine işaret edilir.

Mal ve mülk sevgisiyle yaşayanlar Allah'a kulluk etmek için yaşamak yerine, mal biriktirmek için yaşarlar. Dünyevi olan her şeyin birer imtihan vesilesi olduğunun bilincinde olan müminin ise, sahip oldukları nedeniyle Allah'a olan saygısı, korkusu ve sevgisi daha da artar.

Hz. Süleyman da, benzersiz bir güce sahip olmasına rağmen, her zaman Rabb’ine karşı derin bir saygı içinde olmuş ve dine hizmet etmiştir. Allah'ın sonsuz kudretinin bilincinde, mallarını sırtlarına yüklenmeyip binek olarak kullanan insanlar kurtuluş yollarına doğru yol alırlar. Ve umulur ki binekleri onları Rabb’lerinin hoşnutluğuna ulaştıracaktır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi