Nasıl oluyor Kılıçdaroğlu?
Şu Viyana, tarihimizin dönüm noktasıdır.
Viyana bozgunu Merzifonlu Kara Mustafa paşanın başını yedi. Şimdi de Kılıçdaroğlu’na kökten bir yuh çekince CHP eklem yerlerinden sallanmaya başladı.
Kılıçdaroğlu sayesinde CHP Tunceli’de birinci dereceden deprem kuşağı.
Kimse kalmadı....
Ah Viyana ah...
Sözde Kılıçdaroğlu Başbakan’a dersini verecekti.
Dersim oldu!
Alevi kesim hoş kör değil, sağır değil...
Seni alkışlarken de gördüler, çark ederken de.
Öymen açılımı, resmi ideoloji sergilerken karşısına dağ gibi alevi engeli dikildi.
“Analar ağlamadı mı?..”
Anadır, hangi ortam ve şartlarda olursa olsun ağlar.
PKK’nın da anası anadır, Dersim’in de anası anadır...
Milletin anasını ağlattınız...
Dersim’de kesilen kelleler, kutsanmış devletin asli göreviymiş gibi bir sunuş!
Böbürlenme...
Materyalist ve de ruhsuz eserlerinizle övünebilirsiniz.
Dersim’le övünün, 27 Mayıs katliamları ile övünün, hep övünün...
Terörü kimlerin beslediğini bu halk çok iyi biliyor, yıllar öncesi terörist başının mahkeme ilamını saklayanları da biliyor.
Hem de Öymen’in söylediklerinde gocunacak ne var ki, adam ittihatçı paşa dedesinin hatıralarına sahip çıkıyor. Çıkamaz mı?
Kazı, altından daha ne hatıralar çıkar...
Ergenekon hatıraları: Danıştay hakimini öldürt, suçu masum insanların üzerine at.
Müzeye bombayı yerleştir, masum çocukları katlet, yine suçu irticaya yükle.
Değil mi ya, resmi ideoloji diyorsak asmalı-kesmeli bir asaleti olmalı.
“Nice kelleler gidecek”
Kafa değil, kelleler, fazlası ile gitti bile.
1945’lerin “devlet gücü” dedikleri şef yönetiminin payidar olması için her yapılan mubah oluyordu. Devlet yapmışsa doğrudur.
Muğlalı olayında kelle hesabına kurşuna dizilen Kürtler de hoş insandı.
Kitap okuyorlar diye hapsettikleriniz de insandı...
İnsanı konuşuyoruz, CHP’nin ülkede estirdiği baskıcı rejimi değil.
Dersim’de elli bine yakın alevinin katledilmesini adamlar üstün devlet politikası olarak açıklıyorlar. Övünç kaynağı şanlı tarih!
Çok yaşa Neron...
O yüzden uyutulmuş Tunceli yıllardır CHP’ye oy veriyor. Kamer Genç gibileri tabii senatör gibi seçip gönderiyor. Vefa borcu!
Bu nasıl bir borçsa?
Dedeni katlettirene sandıkta oy kullanmak!
Onun rozetini, onun simgelerini yakanda taşımak nasıl bir duyguysa?
Kemal Kılıçdaroğlu’na bu soruların benzerini medya mensupları havaalanında sorduğunda onun tavrı başkaydı.
Dönüşte Başbakan’a dersini verecekti.
Kendisi gittiği yurt dışında (Viyana’da) hemşerileri tarafından bir güzelce yuhalanınca dersini almış oldu. Bundan daha kıyak ders olamazdı.
“Analar ağlamadı mı?”...
Dersimli’nın anası elbetteki ağladı. Şeyh Sait olayında değil anaların ağlaması, bir aşiretin tüm fertleri topa tutularak katledildi.
Menemen katliamı farklı değildi.
Şeyh Sait olayında teğmen olarak bulunan emekli bir albay bana anlatmıştı:
“Topları söküp yağlayınca bastık tetiğe... Havada uçuşurken Mevlana müziği çalan kafa-kolları görmeliydiniz. Güya şeyhe mermi işlemezmiş...”
Psikopat değilseniz övünün, eserlerinizle övünün.
Yeraltından bakın ne naneler çıkıyor, planlar, projeler, katliam destanları çıkıyor.
Ve biz şimdi sınıfa girmiş gibi karşımızdakilere ders vermeye hazırlanıyoruz:
“Analar ağlamayın, ölen ölür kalan sağlar sizindir”...
(“Türklerin de açılıma ihtiyacı var” diyen Abdülmelik Fırat’ı rahmetle anıyorum).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.