'Bu günde, Müslümanlığın sertâcı'
İrfan Mektebi dergisi (www.irfanmektebi.com) Mart sayısında, vefat yıldönümü olması münasebetiyle Bedîüzzaman Hazretleri’ni kapak yapmış. Merhum Ali Ulvi Kurucu’nun Tarihçe-i Hayat’a yazdığı mukaddimenin önemli bir kısmı da dosyaya dahil edilmiş. Bu muhteşem mukaddimenin yeterince okunmadığı kanaatindeyim ben de.
özellikle günümüz insanı, Bedîüzzaman Hazretleri’ni çok iyi anlamaya muhtaç. Zira Bedîüzzaman, âkif merhumun “Kur’ân’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm’ı” ifadesinde billurlaşan ulvî gayeyi bihakkın îfâ etmiştir. Milletimizin Kur’ân’ın hakikatleri, harfleri ve lisanı ile bağlarının koparılmak istenmesine rağmen ortaya koyduğu hizmet tarzıyla bütün karanlık planları boşa çıkartmıştır.
Başlıktaki ifade üstad Bedîüzzaman Hazretleri’nin en önemli talebesi Husrev Efendi’ye âit. Bedîüzzaman Hazretleri’ni en iyi tanıyan ve tanıtan şahıs Husrev Efendi idi. Husrev Efendi’yi de en iyi tanıyan ve tanıtan şahıs Bedîüzzaman Hazretleri idi.
Bu iki zâtın aralarındaki irtibat ve îman ve Kur’ân hizmetinde omuzdaş olmaları Allah’ın bu asır insanlarına büyük bir ihsanıdır. Husrev Efendi, Bedîüzzaman Hazretleri’ni her zaman büyük bir ‘mürşid’, ‘üstad’, ‘hâmî’, ‘hoca’, ‘müceddid’ olarak tavsif etmiş ve ömrünün sonuna kadar ona göre hareket etmiştir.
Bedîüzzaman Hazretleri ise Husrev Efendi’yi sıradan bir talebesi gibi değil; tüm talebelerine numûne-i imtisal kabul ettiği elmas kalemli, altın başlı bir dava arkadaşı, Risâle-i Nurlarda ‘tebdil’, ‘tadil’, ‘ıslah’ yetkisi verdiği bir ehl-i kemâl ve hayatında ve mematında davasını emanet edebileceği bir hayru’l-halef olarak telakkî etmiş ve ömrü boyunca da bu tavrı hiç değişmemiştir.
Husrev Efendi’nin Hazret-i üstâdın ve Nûr Talebeleri’nin teveccühleri karşısında üstâdına ve da’vâ arkadaşlarına karşı hürmetkâr ve ihlâslı tavrı hiç değişmemiştir. Onun Hazret-i üstâd’a yazdığı mektupları hem Risâle-i Nûr’un kıymetinin ifâde edildiği veciz rağbetnâmeler, hem talebelerin üstadlarına ve Risâle-i Nûr’a nasıl bir tavr-ı hürmet içerisinde olması gerektiğini gösteren âdâbnâmeler, hem de Kur’ân’ın sâhilsiz ummânından coşkuyla akan Nûr Risâlelerinin beşer rûhundaki te’sîrâtına şehâdet eden ihlâsnâmeler hükmündedir. O devamlı, “Kur’ân-ı Azîm-ül Bürhan’ın bahr-i ummanında medfûn defineleri, Risalet-ün Nûr ve Mektubat-ün Nûr ile meydana çıkarmıştır” diye tavsîf ettiği Hazret-i üstâd’a karşı sâir nûr talebelerine de örnek olacak yüksek bir tavr-ı hürmet ve hadsiz bir minnettarlık içerisinde idi. Hazret-i üstâdı şu mısralarla tavsîf etmişti: “Bu günde, Mele-i âlânın Arzda medâr-ı süruru./ Bu günde, sekene-i Arzın Mele-i âlâda medar-ı iftiharı./ Bu günde, Habibullâhın medar-ı nazarı. /Bu günde, Müslümanlığın sertâcı.”
Husrev Efendi, üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin vefâtından sonra Hazret-i üstâd’ın ve Risâle-i Nûr’un çizgisinden hiç şaşmadan, üstâdının manevî mirasını tahrip ve tahrif etmeden hizmetine devam etmiş ve hem kendi yerine hem de Hazret-i üstâdın yerine muvaffâkiyetli hizmetler îfâ etmiştir. Böylelikle Risâle-i Nûr’un neşriyle Anadolu’ya sökülüp atılmayacak bir sûrette yerleşmesini te’mîn etmiş, aynı zamanda, Hazret-i üstad’dan tevârüs ettiği nûrânî hizmetini hiçbir manevî kire bulaştırmadan, siyâsî fitnelere âlet olup lekedâr etmeden; Hazret-i üstâd’ın te’sîs ettiği Risâle-i Nûr hizmetinin özünden, rûhundan, künhünden katiyyen uzaklaşmadan, bid’alara taraftar olup bid’akâr mihraklara en ufak bir taviz vermeden istikbâle nakletmiştir. Bu cihetle olsa gerek ki Hazret-i üstad onun için seneler önce “Türk milletinin mânevî büyük bir kahramanı ve bu vatanın bir halâskârıdır ve Türk milleti onun ile iftihar edecek bir hâlis fedakârıdır.” demiştir.
Husrev Efendi’nin şu ifâdeleri onun Hazret-i üstâd’a karşı tavrını çok açık bir şekilde göstermektedir: “üstâdım! Hakkınızda, hatırınıza gelmeyen nimetlerin en güzeliyle dünyevî ve uhrevî mes’ud olmanızı her vakit için dua etmekteyim.” “Kur’ân-ı Mübîn’in nurlarının ahz ve neşri husûsunda, sevgili üstâdımız, şahsiyetinizi vâsıta kılmasından dolayıdır ki, sizi bize veren Cenâb-ı Hakk’a minnettarlığımızı tahdîd edemeyiz.” “Sevgili üstâdım! Allah sizden hem ebediyen razı olsun, hem de her bir hayırlı işinizde muvaffak etsin, duasıyla Cenab-ı Hakk’a müteşekkir olduğum halde size olan minnetdarlığımı arzeder ve damenlerinizi öperim, muhterem efendim hazretleri.” “Sevgili üstâdım, size medyunuz, Risâlelere medyunuz. Bizi size ve Risâlelere ulaştıran Cenab-ı Hakk’a medyun u müteşekkiriz ve hâmidiz.”
Duamız o ki, Cenâb-ı Hakk bizleri bu mücâhid ve muhterem üstadlara talebe eylesin.
İrfan Mektebi’ni de bu kıymetli çalışmasından dolayı tebrik ediyorum.
(irtibat ve abone tel: 0212 472 60 32 - 0505 488 24 37)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.