Genelkurmay'ın sürprizlerine alışmalıyız
Genelkurmay’ın hem sürprizlerine alışmalı, hem de ona güvenmeye devam etmeliyiz.
Halkın, harekâtın durdurulması üzerine yaptığı yorumları dinliyorum. Biraz hayal kırıklığına uğramış gibiler ama askerin ne yaptığını bildiği konusunda şüpheleri yok.
Son günlerde, özellikle Amerikalıların Türkiye’ye gelip gittiği ve telefonla müdahil olduğu günlerde, önce Genelkurmay Başkanı’nın, sonra da onun yansımaları gibi, diğer sorumlu zevatın çektiği restler halkın hoşuna gitti. Zaten öyle söylüyorlar. Bizim de başımızı dik tutacağımızı görmekten doğan bir iftiharları vardı, onun bozulduğuna üzülüyorlar.Bu özlemi çok dikkate değer buluyorum.
***
Genelkurmay Başkanlığı ve arkadaşları bir yıldır bizi hiç umutsuzluga düşürmediler. Doğruyu söylemekten de hiç kaçınmadılar. Yaşar Paşa’nın “Türkiye, tarihinde bugün olduğu kadar büyük tehdit ve tehlikelere maruz kalmadı” lâfının üzerinden çok geçmedi.
Teröristlerin kimler tarafından beslendiğine dair yaptığı üstü kapalı açıklamalar da unutulmadı. Kuzey Irak’a girmenin PKK’yı temizleme operasyonundan ibaret olmadığına dair de çeşitli açıklamaları olmuştu.
Bu son operasyonda PKK’nın belinin büküldüğü anlaşılıyor. Kalpgâh tabiri de bunun için kullanılmış olmalı. Teröristlerin kalpleri de denilebilecek ZAP bölgesinin, yani kalp evinin temizlenmiş olduğu anlaşılıyor. Ama Türk Genelkurmayı bu işi terörist avı olmaktan öte, büyük bir bölgesel siyasetin veya stratejinin bir parçası olarak gördüklerini böylece hissettirmiş oldular. “Asker siyaset yapmasın” ezberi böylece bozulmuş oluyor. Askerin, yerine göre siyasetin en incesini yapabileceği gibi bir manzara var gözümüzün önünde. Hem de, anlaşılan mânâdaki küçük siyaset hesaplarının içine dalmaya tenezzül etmeden. Bu küçük hesapları liberallere bırakmış olmalılar.
***
Evet, Başbakan biraz tuhaf bir duruma düştü ama ne yapalım, öyle. Sabah hazırladığı konuşmayı, akşam değiştirmek zorunda kaldı. Eh, ne yapalım, biz de sabah yazdığımız yazıyı akşam, akşam yazdığımız yazıyı da sabah değiştirmek zorunda kalıyoruz.
Ben harekâtın devam etmesinden yana olanlardandım, ama artık şehit haberlerini, yüreğimi tutarak beklemeyeceğim için de rahatladım. Onların savaştığı koşullar hem çok zordu hem de baş edilmeyecek kadar zor değildi.
Şimdi, bölgedeki öbür hassas bölgelere kulak vermeliyiz. İran’a, çin’e, Rusya’ya... Afganistan’a diyecektim, Yaşar Paşa’nın bu konuyu “Hayır oraya gönderilecek askerimiz yok” diyerek kapattığını hatırlayınca vazgeçtim.
Sonuç olarak, Genelkurmay’a güvenmeli ve onun sürprizlerini de yadırgamamalıyız.