Başarıya ceza âdetten midir?
Eğitim sistemimizle ilgili temel meseleler halledilmediği için tartışmalar da uzayıp gidiyor. Elbette, çözüme ulaşmak için tartışmaların devam etmesi faydalı, ama çözüm yerine çözümsüzlüğe odaklanmanın da bir faydası yok.
Meslek liseleri de tartışma konularından biri. Bütün dünya meslek eğitimine ağırlık verirken, biz bu konuda da günün şartlarına uygun adımlar atamıyoruz. Meslek liseleri arasında en çok tartışılan da; bilindiği üzere imam hatip liseleridir. İmam hatip liselerinin, diğer meslek liselerine göre yaygın olması ve de yoğun talep görmesi bu liseleri tartışmanın odağına çekiyor.
“28 Şubat süreci”nin keyfî uygulamalarından biri olan ‘katsayı farkı’ da bu tartışmaları alevlendirmişti. Neydi katsayı uygulaması? Üniversiteye giriş imtihanında, genelde meslek liseleri kendi meslekleri dışında ve özelde imam hatip lisesi mezunları ‘imam’lık dışında bir mesleği seçmek isteyince bu sistem o öğrencileri ‘ceza’landırıyordu. İlk bakışta masum gibi görünen bu uygulama, kökten yanlış ve imam hatip lisesi mezunlarının üniversite eğitimini sınırlayan ve hatta engelleyen bir karar idi.
Başlı başına bir ‘yasak’ olan bu ‘katsayı farkı uygulaması’nı savunanlar diyorlar ki, “Madem bu okulu tercih ettin, mezun olunca sadece ‘imam’ olabilirsin!” Madem öyle, üniversiteye giriş imtihanı niçin yapılıyor? Maksat, bilenler ile bilmeyenleri birbirinden ayırmak değil mi? İmtihana girip, soruları doğru cevaplandıran öğrencileri sırf ‘meslek lisesi mezunu’ diye cezalandırmak, onların doğru cevaplarını ‘sıfır’ ile çarpmak ve bunu da ‘eşitlik ve adaletin gereği’ diye millete dayatmak kabul edilebilir mi? Edilemez ve zaten edilmedi...
Tabiî ki imam hatip liselerinin milletin arzu ve isteklerine ne kadar cevap verebildiği, ne ölçüde günün şartlarına cevap verdiği ayrıca tartışılabilir ve tartışılmalıdır. Ama bu Türkiye’deki ‘din eğitimi’ni engellemek için değil, aksine ‘daha anlaşılır ve faydalı’ hale getirebilmek için yapılmalıdır.
Pek çok defa ifade edildiği gibi, bir defa daha hatırlatalım ki, ‘veli’lerin imam hatip lisesini tercih etmelerinin sebebi çocuklarının ‘imam’ olmasını istemeleri değildir. Elbette bu sebeple tercih edenler de vardır, ama asıl tercih sebebi; çocukların ‘tehlike’lerden korunarak eğitimlerine devam edebilmeleridir. Bunun yanında, bir yandan ‘fen’ ilmini tahsil ederken; öte yandan da ‘din ilmi’ni tahsil edebilme imkânıdır. Mevcut sistemde bunun ne kadar yapıldığı elbette tartışılmalıdır, ama tercih sebebinin bu olduğu bilinmelidir. İmam hatiplere gösterilen ilgiden rahatsız olanlar biraz da bu gerçekleri düşünmelidirler.
İmam hatip liselerinin önünü kapatmak isteyen ‘yasak’çılar, yapabilmek uğruna diğer meslek liselerini de atıl hale sokmuşlardır. Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Doğanay bu ‘yara’ya parmak basarak şöyle demiş: “Büyük harcamalar yapılmış, dev laboratuvarlar, Dünya Bankası’ndan alınan büyük bir borç yükü karşılığı teknik araç ve gereçlerle donatılmış bu tesisler yıllarca boş bekletilmiş, milletimizin vergilerine değer atfeden kimseler bile bu sorunu görmezlikten gelmişlerdir.’’
Prof. Dr. Doğanay şunu da söylemiş: “ÖSS sınavlarında başarılı olanların, üniversite okumalarının yolu kesilmemelidir. Emek karşılığı elde edilmiş bir puanın bir kısmını silmek, ya da elde edilmemiş bir puana belli bir miktar keyfi olarak eklemek hem etik değil, hem de ‘anayasal eşitlik’ ilkesine aykırıdır.’’ (AA, 3 Aralık 2009)
AB üyeliği yolunda ilerlemeye çalışan bir Türkiye, başarıyı cezalandırıyor olmakla övünebilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.