Üsküp notları...
Priştina’dan ayrılıp şirin bir Osmanlı şehri olan Prizren yoluyla Makedonya sınırına ulaştık. Kalkandelen (Tetovo)’da Harabadibaba Tekkesi’ni ve Paşa Camii’ni ziyaret ettikten sonra Makedonya’nın önemli bir teşkilatı olan Merhamet’in Kalkandelen şubesinde dostlarla buluştuk. Harp yıllarının komutanlarından, şimdilerde milletvekili olan Hayrullah Messini ve Balkanlarda bilhassa son zamanlarda önemli hizmetlere imza atan Adnan İsmaili ile birlikte geç vakte kadar sohbet ettikten sonra otuzu aşkın kişiden mürekkep heyetimizle Üsküp’e doğru yola çıktık...
Üsküp... Yahya Kemal’in ‘kayıp şehri’... Yıldırım Bayezid yâdigârı, evlâd-ı Fâtihân diyarı...
Şimâle karşı vatanın bir müdafaa kalesi gibi kurulan Üsküp’te İslâmiyet âdetâ tecessüm etmiş ve şehrin her köşesine Müslüman kimliği kazınmıştır. Halkın deyişine göre ya Bağdat’ta evliyâ fazladır yahut Üsküp’te...
Şimdilerde Avrupa’nın da kimliğini açığa çıkartan minareler, ince, uzun ve heybetli duruşlarıyla Üsküp’ün kelime-i şehâdeti gibi yükseliyorlar.
Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal’i anlattığı Bozgunda Fetih Rüyası’nda Yahya Kemal’in dilinden şu soruyu sorar: “Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün Üsküp niçin bizim değil?” ve devam eder: “..biz Üsküp’te olmasak bile, Üsküp bizim içimizde yaşayacaktı.” “Üsküp’ün Yıldırım Bayezid devrinden beri değişmemiş bir zihniyeti vardı. Üsküp halkı karakterli, dinine bağlı ve efendi bir milletti. İnsanları Murad-ı Sâni devrinin canlı birer resmi gibiydi. Seciyeleri ve sıhhatleri demir gibi olan bu ihtiyarları gören bir İstanbullu, Naima Tarihi’nden fırlamış zannederdi.”
Maalesef ki mübârek Üsküp kaybedilmiştir.
Şimdi, dövünme değil, hatıralardan kuvvet alıp hayalleri gerçekleştirme zamanı.
Taşköprü’nün tüm heybetiyle bekçilik ettiği Vardar Nehri Müslüman kanıyla kırmızı aktığından beri, Osmanlı mirası Burmalı Camii yerle bir edildiğinden beri, Anadolu ve İstanbul bu coğrafyaya alâkasız kaldığından beri Üsküp daha bir mahzun...
Bosna’daki felâketle yeniden gündemimize geldi Balkanlar. Aliya İzzetbegoviç merhum Anadolu gençlerine yepyeni bir ufuk ve heyecan verdi. Balkanların büyük mücahidi Aliya İzzetbegoviç sadece Bosna’da değil, tüm Balkanlarda gençliğin en mühim ilham kaynağı, diriliş ve direniş timsali oldu. İmanın, ahlâkın, mücadelenin, ferasetin, sabrın ve sebatın sembolü oldu Aliya merhum.
“Bizler on bir sivil toplum kuruluşu, ondan aldığımız ilhamla mücadele ediyoruz” diyor Adnan İsmaili. Sembollerin ve kimlik unsurlarının ön plana çıktığı Balkanlarda Müslümanlar, bugün, var olma ve değerlerini ve değerlerine sahip çıkacak nesilleri koruma savaşı veriyorlar. Bu vesileyle önemli hizmetler yapan Merhamet, Ensar, Köprü, Horizon derneklerini tebrik ediyoruz.
Makedonyalı Müslümanların sorunu ülkenin % 60’ı bulan Hıristiyan nüfusunun sayısı değil, Müslüman nüfusun maddî-manevî zenginleştirilmesi. Karşılaştınız mı bilmiyoum, bugünlerde manasız bir anket dolaşıyor internet dünyasında. Bendenize de e-mektupla atmışlar. “Is Macedonia Hellenic?” sorusuna verilen “evet” veya “hayır” cevaplarının sayısı toplanıyor. Elbette, nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan olan Makedonya için hem de internet ortamındaki bu anketin sonucu baştan belli. Mühim olan bu anketten ne çıktığı değil, Makedonya’daki varlığımıza sahip çıkmak, oradaki Müslüman nüfusa destek olmak, omuz vermek... Anketten Makedonya Müslümandır cevabı çıksa tüm meseleler çözülecek mi sanki! Lüzumsuz işlere, kolaycı zaferlere çok meraklıyız maalesef!
Osmanlının bölgeden çekilişi ile birlikte âdetâ nisyana terk edilen Balkanlar, hamdolsun son yıllarda yeniden hatırlanıyor. Türkiye bölgeye yeniden dönüyor.
Genç cumhuriyetler olan Makedonya ve şimdi Kosova’yı ilk tanıyan ve ilk büyükelçilikler açan ülke olmakla beraber Türkiye’nin bölge ülkeleri ve halklarıyla da çok boyutlu ilişkilerini geliştirici adımlar atması bölge halkı için büyük memnuniyet vesilesi oluyor.
Üsküplü dostlarımızın da dediği gibi Türkiye’nin bölgeye alâkası bir lütuf gibi görülmemeli, bunun bir mecburiyet olduğu bilinmeli! Bu alâka, hem vefâ ve kardeşlik göstergesi, hem de Türkiye’nin istikbalinin Balkanlardan geçtiğinin farkına varmak demek. Nasıl ki geçmişte Rumeli, Osmanlıyı cihan devleti haline getirdi, Fatih cennetmekânın vaktinin çoğu bu topraklarda geçti. Öyle de bir kez daha aynı topraklar Türkiye’yi Avrupa ve Dünya gücü haline getirebilir.
Üsküplü merhum Şeyh İsmail Efendi’den, İstanbul’da yaşayan talebesi Câvid Saraçoğlu’ndan ve zor zamanlarda Üsküp’te koşan ve konuşan mücahidlerden de bahsedecektim; yerimiz kalmadı, başka vakte inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.