Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Bir parti daha kapatan olduk!

Bir parti daha kapatan olduk!

Yaş kütüğümüze bu sonuncusunu da çakabiliriz.
Düşünsenize, 60 ihtilalini saymazsak bugüne kadar 25 parti kapatan ülkeyiz.
25 parti kapatan, beş darbe yapan demokratik(!) bir ülke...
Kürtler der mi ki “Madem DTP’yi kapattınız, oylarımız CHP ile MHP’nin olsun”.
Demeyeceğine göre, faydası!..
24’ün faydasını bu ülke görmedi, 25.’ye bakacağız, ya herro ya merro...
Bir hukukçu olarak partilerin hükmî şahsiyetlerine neden ceza verildiğini anlamış değilim.
Hukukun temel ilkelerinde “şahsilik prensibi” esastır...
Yoksa başbakan suç işledi diye devleti mi kapatacağız?
Anayasa Mahkemesi şüphesiz önüne konulan birçok delili inceleyerek karar verir. Verir de, geçmişte dağ gibi duran 367 “karar yeter sayısını” tersinden okuyormuş gibi “toplantı yeter sayısı” olarak kabul edince aklımıza binbir endişe gelmiyor değil.
Şimdi de mi acaba?
Bu karar da tersinden okunmasın?
Hadi kuruculara verilen siyaset yasağı neyse, daha radikal tutumlarını ortalıklarda sergileyenler cirit atarken Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’u siyasetten yasaklamanın anlamı ne?
Diyalog yolunu kapat, radikalcilere yol ver...
Olamaz mı?
Danıştay’ın başörtüsü konusundaki tutumu gibi devran değişince kararlar da değişmiyor mu?
Bana göre burada yine yara alan Müslüman Kürt halkıdır...
Dahası analardır...
Ahmet Türk ile Leyla Zana’yı Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevi’nde kaldıkları esnada bilirim. O zamanki duruşları ile şimdiki duruşları arasında epeyce fark var.
Öcalan da özerklik yerine “demokratik haklar” demeye başladı.
Demektir ki her şeyi şartlar oluşturuyor.
“PKK terör örgütüdür” diyebilecek kaç tane Güneydoğulu bulabilirsiniz?
O bölgede yaşamanın külfeti başkadır. Hem o kaosun ortamında bulun, hem de örgütün istediğini yerine getirmemek sanıldığı kadar kolay iş değil.
O bakımdan, her Güneydoğulu’yu Kürtçü olarak görmeye kalkışırsak yanılırız.
Bırakın Güneydoğu’yu...
1980 öncesi kapısına gelen teröriste haraç vermeyen kaç tane Ankaralı var aramızda?
Vermeyenler de çıkmıştır ama, ertesi sabaha ya arabası havaya uçurulmuş veya bir köşede sıkıştırılarak dersi verilmiştir...
Güvenlik olayı, veya taşları bağlamak meselesi...
Biz bunları hep yaşadık, fakat yetkililere bir türlü anlatamıyoruz.
İşte o yüzden, karakolunun önünde askerine sahip olamayan devlet zaafı çıkıyor karşımıza.
Görüyoruz, bir rütbeliyi korumak için etrafında kaç tane silâhlı dolaşıyor.
Can tatlı ise bunun eri-rütbelisi olur mu?
Bu kadar katliamdan sonra sormadan edemiyoruz:
Askere gönderdiğimiz çocukların hiç mi korumaları yok?
Yol güvenliği, saha güvenliği...
Hadi onu da geçtik...
Hani istihbarat?
Hani iletişim araçlarının dinlenmesi?
Devletin Başbakanı dinleniyor da iki tane terörist nasıl dinlenemiyor?
Bunca asker, bunca silah, bunca imkanlara rağmen terörist kapımızda yine can alıyor...
Özete gelirsek:
Parti kapatma yerine eylemleriyle bölücülüğe, şiddete yardım ve yataklık yapanlar yasaklansaydı, bir anlamı olurdu...
O zaman kimse kimseye soru soramazdı...
Şimdi ise soruyoruz: Yargı kararları sorun mu çözer, yoksa gündem mi oluşturur?.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi