Memlekette iyi şeyler oluyor hem de çok
“Bardağın dolu tarafına bakmak” sözü meşhurdur, hemen herkes bu ifadeyi kullanır, lakin nedense pek çoğumuz yine bardağın boş tarafına bakarız. Hâlbuki dolu tarafı işe yarayacaktır, fakat o kısma bakamayız, keşke bakabilsek.
Madem büyük kısmımız bardağın dolu tarafına bakamıyor -bunların içinde ben de varım-, o zaman boş tarafına bakanların safından çıkıp, dolu tarafa bakanların yanına geçeyim ve bakayım nasıl oluyormuş dolu tarafa bakmak.
Allah’a şükür, fırsat buldukça işim gereği, Anadolu’nun hemen her yerini dolaşıyorum. Gelirken giderken, pek çok şey öğreniyor ve bir sürü yeniliklere şahit oluyorum. Yani iyi şeyler görüyorum, iyi insanlarla tanışıyor, konuşuyor ve halleşiyorum. Yanlış anlaşılmasın, iktidar tarafgirliği falan yapmıyorum ama hükümetin çalıştığını da görüyorum.
Şimdi bunları söyledim diye bardağın boş kısmına bakanların neler diyeceğini tahmin ediyorum. Olsun, desinler, kötü söz sahibine aittir ve iade ediyorum. Cenab-ı Hak, Müslüman erkeğe ve kadına; “su-i zannı” yasaklamış, “hüsn-ü zannı” emretmiştir. Ben “hüsn-ü zan” ile hareket edenlerin yani bardağın dolu tarafına bakanların yanındayım.
Evet, meramıma döneyim. Pazar günkü, “Osmanlı Vakıflarla Ayakta Kalmıştır” başlıklı yazımı okuyanlar hatırlayacaklardır. “Vakıf medeniyettir” demiş ve bu medeniyetin sayesinde, her türlü fitne ve fesada rağmen ayaktayız manasında ifadeler serdetmiştim.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nü ne kadar tanırsınız bilemem. 1980’lerin ortasında “Vakıflar Haftası” diye bir hafta başlatılmıştı, ben de bu haftaların içinde bulunmuştum. O yıllarda vakıfların hizmetlerini takip edebiliyordum ama son yedi sekiz yıldır hiç izleme imkânım olmadı. Genel Müdür Yusuf Beyazıt’ı gıyaben tanıyor ve çok başarılı bir bürokrat olduğunu sıkça duyuyorum. Vakıflarla ilgili bütün bilgim bu kadar.
Yukarıda da söyledim ya, üç aydır kısa aralıklarla Anadolu yollarındayım. Daha önce görmediğim tarihi mekânların ortaya çıktığına şahit oluyorum. Hararetle ve heyecanla; “Nedir, neresidir, kim yaptırmıştır” diye sorduğumda karşıma hep, Vakıflar Genel Müdürlüğü çıkıyor. Sadece tarihi camiler değil, çarşılar, hanlar, kervansaraylar, hamamlar ve medeniyete beşiklik eden bütün eserlerimiz restore ediliyor.
Bu güzellikleri kaç kişi görüyor, kaç kişi biliyor acaba? Genel Müdür Yusuf Beyazıt, her gün kanal kanal dolaşsa, gazetelerin kapılarını aşındırsa, hangi faaliyeti haber olur merak ediyorum. Ama magazin programlarına konu mankenliği yapan bir hatunun ayak bileği, gece kulübünden çıkarken burkulsa, 24 saat flaş haber olarak geçer mi, geçmez mi?
Öte yandan neredeyse 100 yıldır ihmal edilmiş bir medeniyet gün yüzüne çıkarılıyor, Anadolu toprakları yeniden tarihle buluşuyor, ceddimiz tarafından her kırk kilometrede yapılan hanlar, kervansaraylar, hizmet verecek noktaya geliyor. Bunun için derim; “Memlekette güzel şeyler oluyor, hem de çok güzel” diye.
Böyle güzellikler bardağın dolu tarafına bakınca görülüyor. Vakıfları anlatan şiirimsi bir metni paylaşarak, 100 yıldır tahrip edilen ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce son 6 yılda “tahripten” kurtarılıp, “tamir” ettirilen eser sayılarını dikkatlerinize sunmak istiyorum.
“Vakıf eserleriyle geçmişte büyük bir medeniyet kurduk. İnancın mabedi, medeniyetin köprüsü, insanlığın ölçüsü olduk. İçilen bir yudum soğuk suyun çeşmesi olduk. Yolda kalanın evi, yola çıkanın güvencesi olduk. Gökte uçan bir kuşun kanadı olduk. Semaya huzurla kalkan ellerin mekânı olduk. Gülümseyen yüzlerin, mırıldanan duaların, sevgiyle bakan gözlerin sebebi olduk. Olmaya da devam edeceğiz.”
Elde edebildiğim rakamlara göre bugüne kadar toplam 1111 vakıf eski eserinin bakım ve onarımını gerçekleştiren Vakıflar Genel Müdürlüğü, kaybolan medeniyetimizi yeniden ihya etmiş. Vakıflar nezdinde devrim sayılan bu çalışmalar, vakıf eserlerinin üzerindeki ölü toprağını kaldırıp, milletimize yaraşır bir hale getirmiş. Takdir ve alkışlamak gerekir. Daha da tahripten tamire geçecek çok eserimiz var.
Vakıf eserlerini her gördüğümde; “Bunları paylaşmak, duyurmak, anlatmak bir vatandaş olarak boynuma borçtur, benim de bu işte bir tuğlam olmalı” diye düşünmekteydim. Sanırım düşüncemi hayata geçirdim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.