Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

“Sen de Başkasına Anlat” ve “Duru Türkçe”

“Sen de Başkasına Anlat” ve “Duru Türkçe”

Bu hafta iki kitabımız var paylaşacağım. Her iki eser de Samanyolu Televizyonu spiker ve programcılarından Asım Yıldırım’a ait. “Sen de Başkasına Anlat” adlı eser Timaş Yayınları’ndan, “Duru Türkçe” isimli kitap ise Yakamoz Yayınları’ndan çıkmış.
İlk eserimizin adı olan “Sen de Başkasına Anlat”ın isteğine uyarak öncelikle kitaptan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum:
“Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir ve evlerinin küçük olduğunu söyleyerek, Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip, oraya gitmesini salık verirler.
Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir’in bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, yer içer, dinlenir. Şakir de ailesi de hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır.
Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükret” der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Şükrediyorum ama hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer.” Derviş, Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür.
Birkaç yıl sonra, Derviş’in yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir’den söz eder. “Ha o Şakir mi?” der köylüler, “O iyice fakirleşti. Şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”
Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider. Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak, selden hiçbir zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmaya başlar. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkârıdır.
Şakir, bu kez Derviş’i son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş, vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: “Üzülme ve unutma, bunlar da geçer.”
Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir, Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine zengindir. Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: “Bu da geçer.”
Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır. “Bu da geçer.” Derviş; “Ölümün nesi geçecek?” diye düşünür. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortada ne tepe vardır ne de mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz kalmamıştır.
O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda ümidini tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmamasını hatırlatsın. Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge Derviş’i bulup yardım isterler.
Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır; “Bu da geçer.”
Hikâyemiz burada bitti ama benim de yerim bitti. Kitapta böyle ibret verici o kadar çok hikâye var ki; hakikaten sadece okumakla kalmıyor, insan başkalarına da anlatıyor. Herkesin elinin altında bulunması gereken “iyilik hapı” gibi bir şey. Diğer eser “Duru Türkçe”ye gelince, adı üstünde “Duru Türkçe” işte. Dilimizdeki doğruları ve yanlışları öğrenmek isteyen herkes için başucu kitabı.
Eserler hakkında bilgi için: Timaş: 0212 511 24 24
Yakamoz: 212 222 72 25

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi