Cüneyt Arvasi

Cüneyt Arvasi

Enerji devletleri...

Enerji devletleri...

1973 Yom Kippur savaşında ABD’nin İsrail’e verdiği destek karşısında iyice bunalan Arap dünyası petrol ambargosunu denedi...
Petrolün varili 3 dolardan 12 dolara çıktı...
ABD bu işten büyük zarar gördü ve İran deneyimi de üzerine tüy dikince Ortadoğu petrollerine zorla el koyma politikalarına ağırlık verdi...
Önce şeyhlikler ve diktatörlükler marifetiyle yoğunlaşan bu siyaset en sonunda Ortadoğu’nun bizzat işgal edilmesine kadar uzandı...
Bu politikalar zaman içinde çeşitlendi ve etki sahasını genişletti... Elçibey zamanında Azerbaycan petrollerinde Amerikan şirketinin payı yüzde yirmilerde iken, Aliyev’lerin “aile şirketi” döneminde bu oran yüzde elliyi geçti...
Bu yüzyılda, batının ekonomik refahını sürdürebilmesi, enerji arz güvenliği ile doğrudan bağımlı hale geldi...
2050’ye kadar tahmin edilen iki enerji senaryosu var... Önce, fosil yakıtlarının kullanımı artacak ve bu arada doğalgaza olan talepte büyük bir artış gözlenecek...
Bilahare enerji sistemlerinde yeni teknolojiler, yakıt hücreleri ve temiz enerji kaynakları devreye girecek... Bizim meşhur bor madenleri hikâyesi de bu geçiş döneminden sonra gündeme gelebilecek...
Bu senaryolar üzerinde oluşturulan politikalar birbirinden bağımsız değil... Aralarında kabaca 30 yıllık bir geçiş süresi var... Şimdi gözlendiği kadarıyla tek bir enerji dağıtım şebekesinin siyasi inşası devam ediyor...
Doğudan batıya doğru çizilen enerji nakil hatları etrafında bir ittifak oluşturuluyor ve bunu koruyacak olan enerji diplomasisi, enerji orduları ve enerji rejimleri üretiliyor...
Bu siyasetin bir izdüşümü de, Kafkasya ve Türk cumhuriyetlerinin de dâhil edildiği bu coğrafyanın merkezinde duran Türkiye’de gözleniyor...
Türkiye’de hız kesmeden devam eden siyasi kırılmaların, dünya enerji talebi ile çok yakın bir ilişkisi var...
Çünkü Türkiye’ye biçilen bir rol var... Belki de enerjinin İsviçre’si gibi bir şey...
Bütün komşularıyla sıfır problemle çalışan ve devraldığı enerjiyi sorunsuz şekilde aktaran bir santral oluşturuluyor...
Bu yüzden soğuk savaş döneminde devlette, özel sektörde ve medyada batı tarafından oluşturulmuş bir yığın teşkilatın yine batı desteği ile temizlendiği bir süreçten geçiyoruz...
Gelecek 25 yılda dünya enerji tüketimi yüzde 50’nin üzerinde artacak...
Hesaplamalara göre şu andaki enerji ihtiyacının yüzde 73’ünü ithalatla karşılayan Türkiye’de bu oran, 2020 yılında yüzde 80’lere yükselecek...
Türkiye, yeni dönemde bu politikalara tam uygunluk gösteren açılımları görülmemiş bir hızla uygulamaya başladı...
İç çatışma alanları kurutulmaya çalışılıyor, yeni dış ticaret kapıları açılıyor ve uluslararası enerji sermayesine daha fazla kolaylıklar gösteren yatırım teşvikleri açıklanıyor...
Devlet değişiyor, siyaset değişiyor ve kurumlar dirense de, huzursuzluk artsa da değişim hız kesmiyor...
Açılım dediğiniz şeyin motorunda, batının hayat kaynağı olan enerji meselesi de var...





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Arvasi Arşivi