Varlığa bakışımızı doğru çizgiye çekelim
Şeytan ile nefsimizin bizi maskaraya çevirmesinin sebeplerinden birisi; varlığa ve dünyaya olan çarpık bakışımız, yanlış değerlendirmemizdir. Şeytan bizi dünyanın cazibedâr, maddî, fânî yüzüyle aldatmaya kalkmaktadır. Eğer bakışımızı rayına oturtabilirsek; duygularımızın kontrolünü de ele geçirebiliriz. Bunu nasıl başarabiliriz?
* Kâinata, varlığa mânây-i harfî ile bakmak gerekir. Yâni, bir cümledeki harflerin, kelimelerin şekline, maddî yapısına, rengine değil, onların anlamına bakmak, kimin niçin yazdığına, yarattığına bakmak gerekir.
* Yaratılanları alabildiğine, ancak Allah hesabına sevmeli.
* Ene/benlik, ego kendisine mânây-ı ismiyle baksa, kendisine hıyânet eder.
* Dünya, kâinatın kalbi, imtihan ve hizmet yeridir.
* Allah, dünyayı bir bayram yeri gibi yapmış, bütün güzellikleri ve isimleri ve sıfatlarını onda tecelli ettirmiştir.
* Dünyanın üç yüzü vardır. Ahiretin tarlası ve Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği yüzü sevilmeli; kendisine, maddeye bakan ciheti ilgiye değmez. Bekaya/sonsuzluğa giden yol, fani dünyadan geçiyor.
* Dünya, âhiret âleminin bir fihristesidir, bir nümûnegâhıdır ve Allah’ın Samedânî mektubudur. O mektupları okumak için buradayız.
* Dünya, ahirete giden vasıtanın bekleme salonudur. Ona neden dalıyoruz ki?
* Zamanın en dehşetli, en büyük musîbeti, dünyayı âhirete severek tercih etmektir.
* Dünya âhiret hesabına sevilmelidir.
* Din ile dünya avına gidilmemelidir.
* İnsan dünyayı sırtlanırsa, altında ezilir. Maddî cephesini ayakları altına alırsa rahat eder.
* Gaddar dünya, bir üzüm yedirir, yüz tokat vurur.
* Dünya mutluluğu, dünyaya Kur’ân dürbünüyle bakmak, dinin emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından uzaklaşmakla elde edilir.
* Dünyadaki lezzet, dünyevî lezzeti terk etmekle olur.
* Dünya ve içindekileri Allah hesabına sevilirse değer kazanır, lezzet verir. Aksi halde, ni’metler soldukça insan da onlarla beraber solar...
* Dünya saadeti, meşrû dairedeki keyif ile elde edilir.
* Dünyayı bedenen, cismen değil, kalben terk etmek gerekir.
* Sırf dünya için yaratılmadık ki, bütün vatktimizi ona sarf edelim.
* Dünya, mü’minin zikirhane-i Rahmanî’sidir.
* Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır. Misafir, ev sahibine tâbidir ve beraberinden getirmediği şeylere bağlanmaz.
* Dünyanın bütün güzellikleri Cennetin yanında bir hiçtir. Katrilyonlarca rakamın sonsuzun yanında ne değeri olabilir ki!
* Dünya, ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değil. İnsan, yatırımlarını, asıl vatanına, devamlı kalacağı mekâna yapmalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.