Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ortak değerlerimiz önemli referansları mızdandır

Ortak değerlerimiz önemli referansları mızdandır

Demokratik açılım hususu, milletimizin önüne çıkmış önemli bir fırsattır. Bu fırsat tepildiği veya anlaşılmadığı takdirde, yıllardır ülkeyi sömüren güçlere yeni bir fırsat daha verilmiş olacaktır. Eğer bu mesele tam anlaşılamazsa; ne terör biter ne de teröre harcadığımız bütçenin sonu gelir. Demokratik açılım, terörün bitmesi için acil ve kesin yollardan biridir.
UTESAV’ın Haliç Buluşması’nda çok ufuk açıcı düşünceler dile getirildi. Toplantının açış konuşmasını yapan genel başkan İsrafil Kuralay; “Milli birlik projesinin başarı ya da başarısızlığının hepimizin sorumluluğu altında olduğunu” söyleyerek, bu sürecin tamamlanması için kanaat önderlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve aydınların ‘ortak değerler’, ortak tarih algısı ve kardeşlik duygusu çerçevesinde hareket etmeleri gerektiğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ortak değerlerimiz, sorunların aşılmasında ve barışın tesis edilmesinde en önemli referans çerçevesidir. Farklılıkları bir arada tutan, toplumsal mutabakatın en güçlü olduğu alan değerlerimizdir. Toplumu birbirine kenetleyen, manevi bağların ve değerlerin ışığında adalet duygusunu tesis eden, bir üst dil ve birlik duygusu geliştirmek zorundayız.
Süreçle ilgili yaşanan bilgi eksiklikleri, yanlış anlamaları ve önyargıları arttırdı. Konunun tarafları ile etkin bir iletişim kurulamadı. Demokratik açılım süreci bir devlet projesi olmasına rağmen, kamuoyunda ve siyasilerde AK Parti’nin projesi olarak algılandı. Açılım sürecinin isimlendirilmesi konusunda da bir karmaşa yaşandı. Kimileri Kürt açılımı derken, Hükümet demokratik açılım, milli birlik projesi gibi farklı adlandırmalar yaptı. Bu da kamuoyunda farklı algılamalara ve karmaşaya yol açtı.”
İsrafil Kuralay’ın bu ifadelerinden sonra “Haliç Buluşması”na katılanlar söz aldı ve düşüncülerini dile getirdiler. Bütün konuşmaların sonunda ise ortak bildiri yayınlanarak şu görüşlere yer verildi.
“Demokratik açılım sürecinin başarıya ulaşması ve demokratikleşmenin tam olarak tesis edilmesi için yeni ve sivil bir Anayasa gereklidir.”
“Türkiye, yüzyıllarca camisi, havrası ve kilisesi ile farklı kültürleri adaletli bir şekilde birlikte yaşatma modelini ortaya koymuş ve dünyaya örnek olmuştur. Türkiye’nin kimliklerle ilgili bir sorun yaşıyor olması, değerlerimizden ne kadar uzaklaştığımızın bir göstergesidir. Toplumumuzda benzerliklerimizi daha çok vurgulamalıyız. En önemli bütünleştirici konu değerlerimizdir. Açılım sürecinde bu konu üzerinde daha fazla durmalıyız.”
“Açılım sürecinin doğru işleyebilmesi ve farklı toplumsal kesimleri bu konuda aydınlatabilmek için yeni bir iletişim stratejisine ihtiyaç var. Açılım sürecinde sanatçılar, kanaat önderleri, sivil toplum ve farklı toplumsal kesimlerin desteği alınmalıdır.”
“Açılım sürecinin adlandırılmasında bir bütünlük yok. Konuyu ekonomik ve siyasal bir restorasyon olarak görmek yeterli değil. Toplumu birbirine bağlayan milli ve manevi değerler sürecin temel bir parçası olarak görülmelidir. Demokratik açılım sürecinde geliştirilecek iletişim stratejisi, akıl ve yüreği bir araya getiren bir strateji olmalıdır.”
Doğuda asıl problem işsizlik ve yatırım eksikliğidir. Koruculuk ve aşiret sistemi kaldırılmalıdır. Bölgede işsizlikle mücadele için küçük atölyelerin kurulması sağlanmalı ve hayvancılık desteklenmelidir. Son dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne önemli yatırımlar yapıldı. Bu yatırımlar devam ettirilmelidir. PKK ve partisinin, bölge halkının sekülerleşmesi ve değerlerinden uzaklaştırılmaları için büyük çaba sarf ettiği bilinmektedir.”
“Muhafazakâr kesimin açılım sürecinde yapılan beyin fırtınası toplantılarında olmaması büyük bir eksikliktir. Muhafazakâr kesim sorun çözme konusunda yeterli değil. İyi niyeti, bilgi ile taçlandırmak gerekiyor. Sorun çözme kabiliyetimizi nasıl geliştireceğimiz üzerinde durmalıyız.”
Evet, Haliç Buluşması’nın sonuç bildirgesi bu kadar değildi elbet, daha uzayıp gidiyordu ama en can alıcı kısım son iki paragrafta yatıyor bana göre. Dünden beri söylemeye çalıştığım; “Eli koynunda sivil toplum örgütleri” derken her ne kadar ağırlıklı olarak sol ve materyalist kesimleri kastettiysem de suya sabuna dokunmayan bir kısım sağ cenahtaki örgütleri de kastettiğimi söylemeliyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi