Rüzgâr Gibi Geçti 2009
Pek de rüzgâr gibi geçmedi, fırtınalı geçti. Koca bir yılı devirdik ve 2010’a aynı şeylerle ayak bastık. 2010, devlete ve millete kast eden Ergenekon ve benzeri oluşumların temizliğiyle geçeceğe benziyor.
Esas görmemiz gerekenlerden biri hepimizin bir yaş daha ihtiyarladığı ve sona biraz daha yaklaştığıdır. Mesela “Geçtiğimiz yılı nasıl geçirdik” diye kaç kişi muhasebe yaptı ve hayatında irili ufaklı ne gibi değişiklikler gerçekleştirdi bilmiyorum ama eğer böyle yapanlar varsa, yeni takvim yılına onları tebrik ederek başlamak isterim.
İnsan kendisini en az günde bir kere sorgulamalı. İnsan olmanın gereğidir bu anlayış. Kendisini sorgulamayanlar, başkalarını sorgularlar, kendisini yargılamayanlar, başkalarını çok rahat yargılar, hüküm verir ve verdiği hükmün de uygulanmasını ister. Bu da bir hastalıktır.
“Aynı yargılamaları ve hükümleri kendi nefsine karşı ver” denilse, ilk direnci kişi kendisi gösterir. Günümüz insanı genelde kendisini hatadan münezzeh sayar. Suçlu ve hatalı olan hep karşısındakidir, kendisi doğru ama diğerleri yanlıştır.
Konuşurken yanlışlardan başlanır söze. Birbirimize hep yanlışları aktarırız. Doğruları, iyileri, güzellikleri görme yetimizi kaybetmişizdir. Oysa Müslüman kimlikli bir insanın, birinci sırada gelen esas bir gündemi vardır. Her iman sahibi Müslüman, “Allah’a kul olabilme” gündemiyle yaşamayı seçmedikçe, başka yaşamların kölesi olacaktır.
Kendi adıma şöyle diyeyim; “Dünyadaki gündemle ilgilendim, Türkiye’deki gündemle ilgiliyim. Bu konuda çok çaba sarf ediyorum, hemen her meseleye dair dinlediklerim, okuduklarım, konuştuklarım, yazdıklarım var. Kendimce sorumluluğumu yerine getiriyorum, bundan öte de bir şey yapamam, gücümün yettiği her yerde varım.”
Bu düşünce benim uhrevi anlamda bir işime yarar mı? Yaramaz. Doğru abdest alabildim mi? Doğru namaz kılabildim mi? Doğru ibadet edebildim mi? Haydi bunlar Allah ile kul arasındaki ilişki, bunları da yaptım diyelim. Peki, insan ilişkilerinde ve Allah’ın ısrarla üzerinde durduğu “kul hakkı” konusunda hangi kriterlere uyarak günlerimi, aylarımı ve yıllarımı geçirdim? İşte bu sorulara cevapta çuvallayanların başında gelirim.
Kötü bir oyunun içerisindeyiz, “kul ve insan” olmayı beceremiyoruz. Bu oyundan kurtulmalıyız. Derdimiz, düşüncemiz bu olmalı. Dünyada ya da Türkiye’de olup biten olayların tamamına baktığımızda, insan hak ve özgürlüklerinin gasp edildiğini görür ve kavgaların temelinde gasp edilen hakların geri alma mücadelesine şahitlik ederiz.
Bu kötü oyundan kurtulmak için öncelikle “kul ve insan” olmayı becermeli ve şu sorulara mutlaka cevap bulmalıyız.
“Ömür sermayesini nerede, kim için, nasıl harcadık? Bu harcamayı kimin rızası için ve hangi ölçülere göre yaptık?”
Dünyada kime bağlandıysak, neye bağlandıysak, kimi ne kadar nasıl sevdiysek, dünyada kimlerle hemhal olduysak ve kimlerin dediğine uyduk ve hangi düşüncelerle yaşadıysak, kıyamet günü de o insanlarla birlikte olacak ve haşrolacağız.
Her insan, kendi tarifini yapmalı ve bu dünyada kimlerle, hangi işlerle meşgulse, öteki dünyada da karşısına çıkacak kişiler ve sermayesi onlar olacaktır. Oysa tüm aklıselim insanlar bilir ki, Yüce Yaratıcı her anımızı bilmekte, görmekte ve duymaktadır. İnsanoğlunun bununla yetinmeyeceğini bildiği için bir de her nefesimize şahitler vermiştir.
Yani biz insanoğlunun yalnız kaldığı hiç vaki değildir. Uykularımız bile şahitlerle doludur. Yarın huzur-u mahşerde ömür hesabını verirken, yüzümüze karşı iddianame okunduğunda, itiraz edecek boşluk ve yanlışlık olmayacak. Belki kendilerine çok güvenen ve bu dünyayı yalanla dolanla, hırsızlıkla, gaspla, akla hayale gelmedik şekilde geçirenler, orada da kurtulacaklarını zannedecekler ama kaçış olmayan yerdir mahşer.
Memleketimizde güven ve istikrarın olması adına hiç olmazsa ahiret gününe iman edenlerin, tabii başta ben de olmak üzere, uykularımız dâhil, bütün ilişkilerimizde, “hesap gününde ne derim” diye hareket etmesidir. İşte o zaman hem kendimize hem çevremize faydalı oluruz. Hekimoğlu İsmail der ki; “Müslümanlar bankalara güvendikleri kadar birbirlerine güvenseler her şey değişir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.