Şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak
Şeytanın ve yardımcılarının işi; insanlara vesvese verip ümitsizlik ve şaşkınlığa düşürüp azdırmak, isyana teşvik etmek ve hakikat yolundan saptırmaktır. Gerçek mü’min, ona değil; Hakk’a tâbi olmak, Allah’a sığınmak durumundadır. “Ne zaman, şeytandan bir dürtü seni dürtüklerse hemen Allah’a sığın, çünkü O, işitendir, bilendir. Müttakîler, kendilerine şeytandan bir vesvese iliştiğinde Allah’ı hatırlarlar ve hemen gözlerini açarlar. Şeytanların kardeşleri ise onları azgınlığa çeker, sonra da hiç mi hiç yakalarını bırakmazlar”1 âyeti bu hakikati belirtir.
Eûzü-besmele ile Allah’a sığınan, O'nu anan, O'na dayanan, O'nun adıyla hareket eden, O'ndan yardım isteyen, elbette sonsuz merhamet ve kudret sahibinin korumasına mazhar olur. Bu hakikati Allah; “Siz beni anın ki ben de sizi anayım” 2 diye haber verir. Allah’ı anmak; sonsuz bir güce dayanmak, korumasını kazanmak demektir. Peygamberimiz de (asm), “İçerisinde Allah anılan evlerin misâli ile içerisinde Allah zikredilmeyen evlerin misâli, diri ile ölünün misâli gibidir” 3 buyurur. Bu, dirençli ve güçlü olmak demektir. Güçlü olan, vesvesecilerin aldatıcı fısıltılarına kanmaz.
Birgün Allah Rasûlü’nün (asm) yanında iki kişi birbirine sert sözler söylerler. Biri diğerine aşırı kızdığından kıpkırmızı kesilir. Hz. Peygamber (asm) bir söz bildiğini, bu sözü kızgın birisinin söylediğinde o hâlinin ondan gideceğini ifade eder ve “Eûzu billahi mineş-şeytanir racîm” (Kovulmuş, lânetlenmiş şeytandan Allah’a sığınırım) 4 der. Öfkesini yenenin, hem öfkelendiği kimseye, hem o şahsın şeytanına, hem de kendi şeytanına üstün geleceği haberi verilmiştir.5
Peygamberimiz (asm), kudsî bir hadîste Allah’ın (cc) şöyle buyurduğunu haber verir: “Kim beni tanıyan ve ihlâsla ibâdet eden bir kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilân ederim. Kulum, kendisine yapmasını farz kıldığım ibâdetlerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. O kulum, sünnetlere devam etmek suretiyle de bana yaklaşmaya devam eder. Öyle olur ki artık ben onu severim. Sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden birşey isterse, onu veririm. Bana sığınırsa onu korurum...” 6
Allah’a sığınma, aynı zamanda O'na olan itimadın, tevekkülün/güvenin ifâdesidir. İstiâze eden birisi bilmekte ve inanmaktadır ki, Allah’ın her şeye gücü yeter. İsterse kendisini şeytandan korur, onun bütün tesirlerini kırar.
Dipnotlar:
1- Kur’ân, A’râf, 200.
2- Agk, İsrâ, 152.
3- Buhâri, Daavât 66; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 211.
4- Buharî, Edep 76.
5- İbn-i Hacer, 10/535.
6- Buharî, Rikak, 38.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.