BBP, MHP birleşme
Yazıcıoğlu ve arkadaşları MHP'den koptuğu günden beri BBP-MHP birleşmesi hep gündemde tutuldu.
Yazıcıoğlu çıktığı her programda, ya farkınız nedir, ya da ne zaman birleşeceksiniz sualine muhatap oldu.
Bu soruların bazıları maksatlıydı. Ne zaman birleşeceksiniz sorusu aynı zamanda aranızda bir fark yok kanaatini de içinde barındırıyor. İki farksız parti arasındaki rekabetten her zaman karlı çıkan cüssesi büyük olanıdır. Yazıcıoğlu’na sorulan birlik ne zaman sorusunun hedefi de buydu. İki partiyi özdeş göstererek kitlesi küçük olanı büyük olan lehine bitirmek.
BBP kurulduğu günden 2007 seçimlerine kadar Merkez yönetim kurulunda veya disiplin kurulunda görev yaptım.
Aslında BBP ile MHP arasında en başta çok derin zihniyet farkları vardı.
Yazıcıoğlu problemleri anti demokratik metotlarla çözmeyi düşünen, dayatmacı, lider sultasına dayanan siyaset biçimine karşıydı. Onun için BBP toplantıları her zaman çok sesli ve demokratik tartışma zemininin olduğu platformlar olmuştu.
BBP lideri, eşya ve olaylara kendi irfanımızın penceresinden bakar, militarizme götüren bir mücadele biçimini ret ederdi. Uzun hapis yılları, hem BBP liderine, hem de kadrosuna büyük tecrübeler katmış, perde gerisindeki kuklacıların oyununu çözecek birikimi kazandırmıştı. Yazıcıoğlu senaristler için figuran olmayacak, dolayısıyla devre dışı bırakılması gereken bir adamdı.
Bu özelliklerine rağmen MHP'de kalanlar için üzülür, gençliğin bir defa daha tuzağa düşmemesi için geride kalanların ihmal edilmemesi gerektiğine inanırdı. Bu düşünceyle, bu gençlik potansiyelini yad ellere kaptırmamak için genel başkanlık dahil kişisel kariyeri ile ilgili her şeyden vazgeçmeye hazır görünürdü.
Bunun için dönem, dönem gelen birleşme tekliflerine son derece olumlu yaklaşır, her türlü fedakarlığa hazır olduğunu ihsas ederdi.
Yazıcıoğlu bugün aramızda yok ama, bu tekliflere onun da, Bahçeli’nin de nasıl yaklaştığını bilenler hala yaşıyor. Mesela bunlardan biri Türk ocakları genel başkanı Nuri Gürgür’dür. İki tarafı da dinlemiş, kimin dava kimin hava peşinde olduğuna hakkel yakin tanık olmuştur.
Dün bazı sitelerde Göktürk Tunçtürk imzalı bir haber çıktı. Haberde Yılma Durak’a atıfta bulunularak birleşmeye Bahçeli’nin olumlu yaklaştığı,ama BBP'ye sonradan gelenlerin karşı çıktığı ifade ediliyor. Yılma Durak böyle bir şey dedi mi, demedi mi bilemiyorum, ama bu tamamen gerçek dışı bir beyandır. BBP'de Merhum Yazıcıoğlu’nun evet dediği bir şeye sonradan veya önceden gelenlerin fikirlerini söylemekle birlikte engel olmaları mümkün değildi. Çünkü ideolojik partilerde her zaman liderin eğilimi genel eğilimi belirler. Kaldı ki BBP için hayat memat derecesinde önemli olan seçimlerde bile MHP'ye oy kullanan genel idare kurulu üyeleri vardı. BBP'nin partileşememesi biraz da kafası BBP'de, bedeni MHP'de olan bu tipler yüzündendir.(bir de kafası MHP'de vücudu BBP'de olanlar vardı) Nitekim Abdurrahim Ağabey(Karakoç) bunu bir çok yazısıında dile getirmiştir. Ülkücülerin birleşmesini önce ülkücülüğü dejenere ederek, sonra da Ülkücü harekete hizmet edenleri aşağılayarak MHP içindeki bazı davasız, mücadelesiz tipler engellemiştir. Birleşme söylentileri çıktığında her defasında, Muhsin Yazıcıoğlu önce partisini kapatıp, MHP'ye üye olsun, kendisini ispatlasın diyen edepsizler hangi partinin Merkez yönetimindeydi acaba? Yazıcıoğlu ve ekibi gelince papucumuz dama atılır korkusuyla fitne fücur kazanını kaynatanlar kimlerdi? Yazıcıoğlu’na Genel başkanım diyenlerin hiç birinin bugün Bahçeli’ye Genel başkanım diyebileceğini düşünmüyorum. Bunun hem ideolojik, hem psikolojik sebepleri vardır. Kaldı ki MHP bugün mikrosefali (bedeni büyük, kafası küçük) hastalarına benziyor. İşi bu noktaya getirenler de, BBP'liler değil, ülkücü hareketle gevezelikten başka hiçbir bağı olmayan, Bahçeli’nin etrafında kümelenmiş nevzuhur ülkücülerdir. Bu yazım, dün içinde bulunmaktan şeref duyduğum BBP içindir. Bugünkü arkadaşların hangi görüş ve kanaatte oldukları hususunda fikir belirtme hakkını kendimde bulmuyorum.