Diyarbakır'dan farklı bir ses; Alperen Ocakları
Alternatifsizlik insanları istemedikleri, beğenmedikleri örgütlere mahkum eder. Tek parti dönemi ile ilgili yazılıp çizilenleri hatırlayınız. Herkes mecburen CHP'li olmuş, alternatifi çıkınca da insanlar hapishaneden özgürlüğe kaçar gibi CHP'den firar etmişlerdir.
Türkiye’nin bazı bölgeleri aradan 60 yıl geçtikten sonra aynı tek parti dönemini yaşıyor. İnsanlar tercihlerini rahatlıkla kullanamıyor, alternatif yapılanmalara yönelemiyor.
Güneydoğu’dan bahsediyorum.
Bölgede DTP-BDP çizgisi dışında hiçbir siyasi gurubun can güvenliğinden emin şekilde örgütlenebilme, düşüncelerini seslendirebilme imkanı yok.
Terör tehdidiyle oluşturulan baskı ortamı farklı düşüncelere gelişme, serpilme imkanı vermiyor.
DTP-BDP çizgisi hem yerel, hem ulusal düzeyde propaganda yapabilirken öteki partiler sadece Ulusal düzeyde verdikleri mesajla yetinebiliyorlar. Halbuki bölgede siyaset etmede sosyal ilişkilerin çok büyük önemi var. Cenazesine, düğününe, sevincine, acısına rozetinizle gidemediğiniz insanları siyasetinizin bir parçası haline getiremezsiniz. Kimlik siyaseti yapan BDP, bölgede başka kimliklere hayat hakkı tanımıyor. Muarızlarını Kürt kimliğini inkar etmekle suçlarken kendisi diğer tüm kimlikleri boğmakta, yok saymakta beis görmüyor.
Korkunun, baskının kalktığı –tek partili- düzenlerde alternatif siyasetlere doğru büyük kaçış olmuştur. İspanya’da ETA’nın, İrlanda’da İRA’nın etkisizleştirilmesiyle onların siyasi uzantıları büyük güç kaybına uğramışlardır. Alternatifler çoğaldıkça, tercihler farklılaşmış, tek parti hegomonyası yıkılmıştır.
PKK'nın siyasi uzantıları Güneydoğu’da gücünü alternatif hareketlere hayat hakkı tanımamaktan alıyor. Diğer partiler ve farklı görüşler taşıyan organizasyonlar yok edilince insanlara başka tercih imkanı kalmıyor.
Açılım tartışmalarının gündemde olduğu şu günlerde asıl konuşulması gereken meselelerden biri de budur. Sokaklarını, mahallelerini,siyaset alanlarını terk ettiğiniz bir yerde, insanlar da sizi terk eder. Bir şehrin sadece bir yolu varsa bütün insanlar o yoldan geçmeye mecburdur. Tek çeşmesi varsa o çeşmeden susuzluğunu gidermeye,tek dükkanı varsa orada alış veriş etmeye mecburdur.1982 Anayasa’sı % 92 lik rekor bir oyla kabul edildi. Eğer toplumun önüne bir anayasa yerine iki anayasa taslağı konulup, tercih yapmaları istenseydi şüphesiz sonuç çok daha farklı olurdu.
Geçen gün gazetelerde, Diyarbakır Alperen ocağı başkanıyla yapılan bir mülakat yayınlandı. İl başkanı Sedat Sulmaz, DTP'liler kendi rozetleriyle rahatça sokaklarda gezerlerken, biz kendi rozetimizle rahatça sokakta gezemiyoruz” diyerek bu gerçeğe parmak basmış, ardından da Türk’ün Kürt’ten, Kürt’ün Türk’ten başka dostu yoktur gibi veciz bir söz söylemişti. Diyarbakır’da Alperen ocaklarının açılmasını, faaliyet göstermesini önemsiyorum. Bu tip örgütlenmeler çoğalmalı, bölge insanına farklı siyasi tatlar sunularak, PKK'ya mahkum olmaktan kurtarılmalıdır. Milli bütünlük lafla olmaz. Ankara’da ne kadar varsanız, başka yerlerde de o kadar var olacaksınız. Fikirler, ideolojiler, örgütlerle, halka götürülür. Örgütünüz yoksa, siz de yoksunuzdur. Kendiniz konuşur, kendiniz dinlersiniz. Güneydoğu meselesi biraz da budur.