Borç, esnafın kamçısı mı?
Dünya ile birlikte içine yuvarlandığımız ekonomik kriz, borçlu olanların borcunu daha da arttırdı. Son aylardaki olumlu havaya rağmen, hiç kimse krizin bittiği müjdesini veremiyor. Aksine, tecrübeli uzmanlar ikinci bir krizin daha şiddetli olabileceği ikazında bulunuyorlar. Üstelik bu uzmanlar arasında bankacılar da var, değişik siyasî görüşlere mensup ekonomistler de.
Devam eden kriz en başta işsizleri vurdu, ama bundan işi olanlar da, işverenler de etkilendi. Mesela, açıklanan Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre esnaf borç batağında yüzüyor. 2 milyon 226 bin esnafın 1 milyon 669 bininin sigorta ve prim borcu bulunuyor. SGK’nın esnaftan alacağı ise 23 milyar 508 milyon lira.
Tabii ki hadisenin iki cephesi var. Devlet cephesinden bakılınca, “Esnaf borcunu ödese, IMF kredisinden daha fazla kaynak sağlanmış olacak” diye düşünülür. Öte yandan esnafa sorulsa onlar da “Para var da mı vermedik?” diyecekler. Bu kısır döngü devam ettikçe de faturayı bütün Türkiye ödemek mecburiyetinde kalıyor.
Esnaf odası temsilcileri, vadesi geldiği halde ödenmemiş olan prim borçları ile sosyal güvenlik destek primi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Kriz sona ermeden, sanayi ve ticaretin çarkları daha hızlı dönmeden bu tedbirler yeterli olur mu?
Yıllardan beri benzer problemler ve bunlara karşı da benzer çareler sunuluyor. Ama hiç biri gerçek çare olmuyor. Aslında işin temelinde âdil olmayan vergi sistemi var. Devlet, daha çok kazanandan daha çok vergi değil, yakalayıp, tutabildiğinden daha çok vergi almanın peşinde. Slogan haline gelmiş şekliyle, ‘kümes’teki tavukların sayısını arttırmak yerine, kümeste var olan mevcut tavuklardan daha fazla yumurta toplamanın hesabı yapılıyor. Bunun yanlış bir metod olduğunu ekonomi bürokratları ve siyasetçiler de biliyor, ama değişen bir şey olmuyor.
Gerçekten ‘yiğit’ olanlar için ‘borç’ bir kamçı vazifesi görebilir. Fakat yılların ihmaliyle biriken borçlar, esnaf için ‘kamçı’ olmaktan çıkıp, ‘pranga’ olmaya başlamıştır. Vergi uygulamaları esnafı esnaf olduğuna pişman etmemeli. Elbette her konuda olduğu gibi vergi konusunda da bazı uygulamaları istismar etmek isteyenler çıkabilir. Bunu bahane edip, vergide kolaylık sağlayacak adımların atılması ertelenmemelidir.
Küçük esnaf, ödediği verginin çok olduğu noktasında bir inanca sahiptir. Payına düşen verginin âdil olmadığını düşündüğü için de vergi ödemekte eli sıkı davranıyor. Zaman zaman kabul edilen bazı uygulamalar da adeta vergi ödeyeni cezalandırır mahiyette oluyor. Bu yanlışlar tekrarlandıkça sisteme inanç zayıflıyor ve borçluların listesi kabarıyor.
Her konuda olduğu gibi vergi konusunda da ‘devlet-millet kaynaşması’na ihtiyaç vardır. Bunun bir yolu da, toplanan vergilerin kullanımının da adil olmasından geçer. Tüyü bitmedik yetimlerin hakkı olan paraların, israfa ve yolsuzluğa gitmesini kimse kabul edemez. “Toplanan vergiler yine size; elektrik, su, yol, hizmet olarak dönecek” sözü lafta kalmamalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.