Sağlık alanındaki devrim
Bu yazı, memurların “Genel sağlık sigortası” kapsamına alınmasını kutlamak için kaleme alınmıştır. Güzel işleri takdir etmek, başaranları kutlamak hem vatandaşlık görevidir, hem de dini bir vecibedir. Allah’ın bir adı Muhsin’dir, güzel işler yapar; güzel işler yapanları sever, biz de severiz, sevmeliyiz.
Bu aciz kul, Allah’ın izniyle tam 47 yıldır devlet memurluğu yaparak hizmet görevini sürdürmektedir. Emekliliğine bir yıl kalmıştır. Son memuriyetinin 33 yılı eğitim-öğretimle geçti. Allah’a ne kadar şükretse azdır.
Çocukluğumdan bu güne kadar benimle âdeta özdeşleşmiş bir sağlık karnesi ile arkadaş olmuştum. Her gittiğim yere bu arkadaşımı da taşımak zorundaydım. Çünkü başıma bir hal gelse, bir hastalık zuhur etse, başvurduğum sağlık merkezinde ilk sorulacak olan bu cüzdandı. Sağlık cüzdanı olmadan insan kendini ispat edemiyordu sağlık kurumlarında.... Olmazsa olmazdı o emektar cüzdan... Görev kimliği yahut başka yazılar geçmiyordu, tedavide para etmiyordu.
Mesai bittikten sonra gerek kendim gerekse aile fertlerimden biri şayet hastalanıp bir sağlık kurumuna gidecek olsa, bir sevk kâğıdı ile o arkadaşım sağlık cüzdanını getirmek üzere kimliğimi rehin bırakmak zorunda kalıyordum. Tabii her memur da böyle...
Hastalık bir yana, insan bir de bu bürokratik işlemleri tamamlamak için tedaviden fazla mesai harcamak zorunda kalıyordu. Stres yaşıyordu, işini gücünü bırakmak zorunda kalıyordu.
Bundan yaklaşık 15 sene önce bir vesile ile Almanya’ya gitmiştim. Gerçi hasta olmamıştım, fakat orada ikamet etmekte olan bir arkadaşım bana demişti ki; “Bu elimdeki kartı görüyor musun? Bu kartla ben sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa ülkelerinde hatta dünyanın belli ülkelerinde bulunsam, hiçbir işleme gerek kalmaksızın tedavi olur, ilaçlarımı alırım, herhangi bir zorluk çekmem.” Buna imrenmiştim doğrusu... İmrenmemek elde değil.
O zaman, ben Türkiye’de her memur gibi, ancak mesai günlerinde sevk alabilirsem ve üç gün zarfında hastaneye müracaat edebilmişsem tedavi için kabul edilebiliyordum.
Kazara sevkin tarihi bir gün geçmiş, yanlış hesap etmişsem, yenilemem gerektiğini söylerlerdi, yeniden işlem yaptırırdım, bir günümü daha bu iş için harcamak zorunda kalırdım ve çok da üzülürdüm. Bu olaylar sıklıkla her memurun başından geçmiştir eminim. Artık bunlar tarihe karıştı.
Adam kıtlığı dolayısıyla, 17 yıl önce Uzak Doğu ülkelerinden Malezya’da iki yıl misafir öğretim üyesi olarak üniversitede görev yapmıştım. Bize bir staf=Memur numarası vermişlerdi. Biz bu numara ile istediğimiz sağlık ocağı yahut hastanede muayene oluyor, reçete ve ilaç alabiliyorduk.
Orada eczaneye sevk edilmiyorduk. Hastane yahut sağlık ocağı, reçeteyi de ilacını da veriyor, hiç yorulmadan ve zaman kaybetmeden, sinirlerimiz hiç bozulmadan tek elden tedavi oluyorduk.
Malezya siyasette devrim yapmamış, 1980’lerde bizden daha geride bir ülke idi. Fakat 30 yıl zarfında çok büyük mesafe almıştı. Bizim ülkemiz 86 yıldır devrim yapmıştı, fakat 15 Ocak 2010 tarihine kadar bir sürü evrak ve formalite yerine getirildikten sonra ancak tedavi olabiliyorduk. Benim ülkemde de bunlar olmalıdır diye çok çırpınıyordum.
AK Parti iktidar olunca, bir iş vesilesi ile Ankara’ya gitmiştim. Bu arada bazı bakan dostlarımızı ve devlet yüksek bürokratlarını ziyaret etmek istemiştim. Bu arada halkımızı ilgilendiren bazı isteklerim vardı, bu isteklerimi de ilgililere ve yetkililere sunmak istemiştim.
Bunlardan biri de bu gün ulaşılan nüfus kâğıdı ile sevksiz ve cüzdansız tedavi olma hususu idi. Bundan çok bizardım. Çağdışı bir uygulamadan sıkılıyordum. Bilhassa Cumhuriyetimiz adına buna çok üzülüyordum. Bizim ileri fikirlerle kurulmuş Cumhuriyetimizin de bu gibi hizmetlere halkı kavuşturması gerektiğini düşünüyordum.
İşte bu sebeple, hükümetin buna eğilmesini talep eden dilekçe dosyasını yetkili bir Devlet Bakanına teslim etmiştim. Onun bir katkısı olup olmadığını bilmiyorum ama, bugün elhamdü lillah nüfus kâğıdı ile ve cüzdansız olarak artık Türkiye’nin her yerinde tedavi olabilecek son derece medeni bir seviyeye geldiğimizi memuriyet günlerimin şu son senesinde görmekten dolayı son derece mutluyum. Bunu bana ve vatandaşlarımıza gösterdiği için yüce Rabbime hamd ve senalar olsun. Artık bugün sağlıkta muasır medeniyet seviyesini geçtik. Gerçek Atatürk yolundan yürüyenlerin bu iktidar olduğu bu olaydan da net olarak anlaşılmaktadır. Laf değil iş yapmak gerek.
Cumhuriyet, hizmet etmek demektir. Cumhuriyet, hizmet üretmek demektir. Cumhuriyet, halkın dertlerine eğilmek demektir. Cumhuriyet, çağı yakalamak, hatta çağı aşmak demektir. Cumhuriyetçilik yapmakla cumhuriyetin hedefleri gerçekleşmez. Cumhuriyet, iş görmekle, iş üretmekle gerçekleşir, becermekle gerçekleşir. Sloganlarla topluma hizmet olmaz.
Halkçılık da cumhuriyetçilik de demokrasi de hizmetten geçer. Hizmet etmeyenin devlet adamlığı yahut yaptığı siyaset ne işe yarar ki? Biz bu hizmetleri senelerdir devlet yetkililerinden bekledik, fakat onlar başka işlerle meşgul oldukları için halkın ihtiyaçlarını son derece ihmal ettiler. “Cumhuriyet, halk için değil, halk cumhuriyet içindir” ilkesini benimsediler. Eğer bunun aksi olsaydı sağlıktaki bu devrimin en az yarım asır önce gerçekleşmesi gerekirdi.
Sağlık alanında, ülkemizde gerçekten büyük bir devrim yaşanmıştır. Bunu kimse görmezlikten gelemez. Halk bu hizmetlerin farkındadır. Halk sağlık hizmetlerinden memnundur. Halk sağlık alanında sömürülmekten kurtarılmıştır. Halk, özel hastaneleri tanımıştır. Halk, sağlık hizmeti alırken hasta olmaktan, asık ve ekşi suratlarla karşılaşmaktan, otur-kalk diye hitap edilmekten kurtarılmıştır. Halk beyefendi olmuştur. Cumhuriyetin felsefesi bu değil mi idi? “Milletin efendisi köylüsüdür.” Halk hizmet aldıkça, gayret gördükçe desteğini ve duasını esirgemez, esirgemeyecektir.
Gerçekten, bugünkü iktidar döneminde topluma ve halka hizmetin yolları ardına kadar açılmıştır. Hiçbir şey esirgenmemiştir. İşte buna sadece teşekkür edilir; daha ileri boyutlarda devamı için dua edilir.
Allah bu hizmetleri gerçekleştirenlerin ne muradı varsa gerçekleştirsin. Allah topluma hizmet edenleri göklere çıkarsın.
Milletin ekonomik sıkıntıları yok değil, pek çoktur. Herkes darlık içinde, geçim sıkıntısı altında eziliyor. Fakat en önemli ihtiyacı olan bu sağlık hizmetleri ile rahatlıyor. Rahatlatacak hizmetler gönlünü açıyor ve geleceğe umutla bakıyor. Şevki ve heyecanı artıyor.
Bu sözler iltifat olsun diye ifade edilmiyor. Belki doğruya doğru demenin görev olduğunu anlatmak söyleniyor. Bu ses kalbimizin derinliklerinden gelen sestir. Alınan hizmeti takdir edenlerin sesidir.
Emekliliğine bir yıl kalmış bir fakirin, kimseden bir beklentisi olmayacağını herkes takdir eder. Fakat bizim derdimiz tarafgirlik yapmak değildir. Bizim derdimiz şudur: Bir kimse güzel bir iş yaparsa, kim olursa olsun, hangi anlayışa mensup olursa olsun, hiçbir ayırım gözetmeden göğsümüzü gererek onu tebrik edelim, ona şevk verelim ki bu toplum rahatlasın, bu halk daha çok refah tatsın, bu millet yükselsin. Güzel işler yapanları takdir etmesini bilmeyenler güzelliklere nail olamazlar.
Bu vesile ile sağlık hizmetinde bir devrim yapan ve millete bu güzelliği yaşatan hükümet ve devlet adamlarını gönülden kutluyor, “halkı rahatlattıkları gibi, Allah da kendilerini rahatlatsın, herkese de Allah hizmet etme yollarını açsın” duasını yapıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.