Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi
Dünkü yazımda Milli Mücadelenin kahramanlarından Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin adından söz etmiştim. Bu kadarla yetinmeyi doğru bulmadım. Hem Ahmet Hulusi Efendi’nin kim olduğunu bu vesileyle ikisi de rahmetli olan Yücel Çakmaklı ve Ömer Lütfi Mete’yi anmak gerektiğine inandım.
Senaryosunu Ömer Lütfi Mete’nin yazmaya başladığı Müftü Ahmet Hulusi Efendi ve Demirci Efe’nin hayatını Yücel Çakmaklı da filme çekecekti. O günlerde MÜSİAD Denizli Şube Başkanı Ayhan Doğruyol, bu konuda ciddi mesai harcadı ama bütçe yetersizliğinden projenin hayata geçemediğini söylemişti.
Denizlilerin ve bütün civarın iftihar ettiği ve her fırsatta ruhuna Fatiha okuduğu Müftü Ahmet Hulusi Efendi’den söz ederek, hakkında kısaca bilgi vermeye çalışayım.
Denizli Müftüsü ve Millî Mücâdelenin Sütçü İmamlarından biri olan Ahmet Hulusi Efendi 1861 (H.1278) yılında Denizli'de doğdu. 1931'de rahmeti rahmana kavuştu.
15 Mayıs 1919 Perşembe sabahı İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilir. Acı haber Denizli'ye ulaştığında yerinden fırlayan ve hemen harekete geçen tek insan Ahmet Hulusi Efendidir. Olacakları tahmin ettiğinden; din, vatan ve namus için neler yapılması gerektiğini planlamıştır. İzmir'in işgali üzerine Denizli'de bir protesto mitingi düzenler.
Müftülük dairesine yakın bir camide bulunan Sancak-ı Şerifi tekbirler ve salât ü selâmlarla alarak şehrin ileri gelen şeyh ve imamları ile caminin etrafında bekleyen kalabalığın önüne geçer ve birlikte belediye meydanına doğru yürürler. Tekbir seslerini işiten halk, meydana koşar. Müftü Hulûsi Efendi meydanı dolduran halka hitaben umut dolu bir konuşma yapar ve şunları söyler:
“Hemşehrilerim!.. Karşımıza çıkan düşman, daha dünkü uşaklarımızdır. Biz onlara mağlup olmadık. Bu düşman her kim olursa olsun, Türk'ün ve Müslümanlığın son müstakil yurdu olan topraklarımızı elimizden almak istiyor. Bizler şimdiye kadar esir yaşamadık ve yaşayamayız. Silâhımız yoksa sapan taşıyla düşmana karşı çıkmak ve onu tepelemek, her Türk ve Müslümana farz-ı ayındır. Fetva veriyorum. Silâh azlığı veya çokluğu mühim değildir. Birçok ülkelere hükmetmiş Fatihlerin torunlarıyız.”
Müftü efendinin sözü sık sık tekbirlerle kesilir. Denizlilerin çoluk çocuk savaşa hazır oldukları Ahmed Hulûsi Efendinin emirlerine uyacakları aşikârdır. Fakat Ahmed Hulûsi Efendi sadece Denizli’yi değil, bütün civar il, ilçe ve köyleri de içine alan bir hareket meydana getirmek istemektedir.
Bu suretle Aydın ve Nazilli'ye güvendiği arkadaşlarından birkaçını göndererek onlarla haberleşir. Bu arada Müftü Efendinin faaliyetlerini yakından takip eden Denizli Rumları; “Onun sarığını başına dolayacağız” diye haber göndermektedirler. Ancak Ahmet Hulusi Efendi yanında kefenle koşmaktadır. Bizzât Dinar’a ve Afyonkarahisar'a gider.
Bu bölgelerdeki diğer müftü, vaiz ve müderrislerle haberleşip, silahlı çeteler teşkil ederek, Yunan kıtaları karşısında bir mukâvemet cephesi meydana getirmek üzere taarruz emri verir. Civarda bulunan efeler, yedek subaylar, mütekaid (emekli) subaylar ve halktan herkes müftü ve vaizlerin idare ettiği teşkilâta kaydolarak mücadeleye katılırlar.
“Din, vatan, namus kutsaldır, bunları kaybeden her şeyini kaybetmiştir” diyerek bütün harp hazırlıklarını tamamlayan Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Yunanlıların Nazilli'ye girmeleri üzerine emrindeki kuvvetle derhal Nazilli üzerine yürür. Nazilli’de bulunan Yunan askerleri, üç-beş bin kişilik bir kuvvetin üzerlerine geldiğini haber alınca derhal mevziilerini terk ederek Aydın istikametine yönelirler.
Müftü Ahmet Hulusi Efendi emir ve komutasındaki mücahidler, Nazilli'yi kolaylıkla ele geçirirler. Nazilli’de kalmaz Ahmet Hulusi Efendi ve ilerler. Devamı yarına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.