Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

TEK ÜMMET ŞUURU/1

TEK ÜMMET ŞUURU/1

İslâm topraklarında talancı, çapulcu ve sömürgeci emperyal güçlerin Müslümanlar üzerinde dünyevi üstünlük sağlamaları ve onları siyasi yönden hâkimiyet altına almaları, Müslümanların inanç ve tasavvurlarında tek ümmet şuurunun zayıflatılmasından sonra olmuştur. Müslüman kavimler arasında tek ümmet şuurunun zayi olması, müstevli Batı’nın egemenlik garantilerindendir. Şu bir gerçektir ki, Batının en çok korktuğu şey; Müslümanlardaki “tek ümmet şuuru”dur. Onun içindir ki Müslümanları kavgalı ırklara bölerler. Yetmez mezhep çatışmalarına sürüklerler. O da yetmez sınır çizer, duvar örerler. Bizim ördekler de ikiyüz yıldan beri kendi saraylarının sultanı olacaklarına, batının kulübesinin kölesi olurlar. Şunu bilelim ki; kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim, biz mü’minleri bir tek ümmet olarak kabul etmiştir: "Şüphesiz sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de Rabbinizim. Öyleyse benden sakının." (Mu'minun Sûresi/52) Bir başka âyeti kerimede de şöyle buyurmaktadır: "İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin." (Enbiya Sûresi/92) Biz Müslümanlar tek bir millet, tek bir ümmetiz. Hangi vasıfta, hangi isimde ve hangi iddiada olursa olsun İslâm'ın dışında kalan bütün ideolojiler, felsefeler ve düzenler küfürdür. Yeryüzünde yaşayan milyarlarca insan, iki milletten meydana gelir. Küfür etrafında toplananlar tek millettirler ve İslâm etrafında bulunanlar tek millettirler.
Şeriat lisanında Millet ile Ümmet kardeş kavramlardır. Arapça’da “millet” kavramı “mille” kökünden gelip, birçok manalar ihtiva etmektedir;
—İzlenilen yol,
—Sünnet,
—Şeriat,
—Tarikat,
—Esas,
—Din vs.
Birde “Ümmet” kavramı vardır ki, bu kavram Kur’an-ı Kerim’de birçok anlamlarda kullanılmıştır:
—Kavim anlamında,
—Topluluk,
—Sayılı yıllar,
—Hayvan türleri,
—Akrabalık bağları,
—Ortak paydada birleşen insanlar vs.
Bugün sosyolojik olarak kullanılan “Millet” kavramı daha çok İslâm toplumunun objektif adı, ümmet ise subjektif adıdır. Arapça birçok manalar içeren “millet” kavramı ile Kur’an’da değişik manalara gelen “Ümmet” kavramı günümüz kriterlerinden çok farklı. Gelinen noktada Hıristiyanlığın hayattan ayrı düşünülmesi, bir Hıristiyan milletinden değil, ancak Hıristiyan cemaatinden söz edilebilir ancak. Çünkü Batı “Sezar’ın hakkı Sezar’a, İsa’nın hakkı İsa’ya” beyanıyla dini devletten soyutlamıştır. Bu tutum tabiî ki millet olmaya manidir. Oysa İslâmiyet hayatın bütün alanına hükmünü koyduğu gibi, devletle ilgisi olması bakımından dolayı millet olma vasfını da inkâr etmez. Fakat burada İslâm’a milli bir veche verdiğimiz anlamı çıkmasın. Baştan da belirttiğimiz gibi Millet kavramı sosyolojik manada kullanıldığı müddetçe, İslâm toplumunun dış görünüşü ile alakadar bir kavram özelliği kazanacak, iç muhtevasını da ancak “ümmet” kavramı oluşturacaktır. Şurası unutulmamalıdır ki; tarihe, dine ve birçok mukaddes değerlere kapalı olarak tarif edilen “Millet” kavramı, İslâm toplumunun kabulü olamaz. İslâmiyet; toplumların ilişkileri açısından “Millet” gerçeğini inkâr etmez, bilakis Allah’u Teâlâ; “Sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye şubeler ve kabilelere ayırdık” (El-Hucuret Sûresi ayet 13) diye beyan buyuruyor. Dinimiz Cihanşümul olup, bütün insanlığa şamil. Dolayısıyla bugünkü manada millet kavramını ancak toplum ilişkileri açısından bir unsur olarak değerlendirilebilir. İslâm Ümmetinin ruhunu “din birliği” kapsar. “İnananlar kardeştir” düsturu, aynı zaman da ümmetin tarifidir. İslâm ümmeti, muhtelif kavimlerden meydana gelmiştir. Bütün kavimleri tek bir kavim haline getirmeye kalkışmak, Allah’ın kitabına aykırıdır. Çünkü dinimiz; “Renklerinizin ve dillerinizin birbirine uymaması Allah’ın ayetlerindendir.” (Er-Rum Sûresi//12) buyurarak muhtelif renklerin, lisanların varlığını reddetmiyor. “El-Hucuret Suresi ayet 13” de belirtilen insanların kabileler halinde yaratılmasındaki hikmetler şunlardır:
—Nesebi korumak, akraba ikişkilerini ve sila-i rahimi güçlendirmek.
—Kabileler arası dayanışmayı ve tanışmayı sağlamak ve aralarında sevgi bağları oluşturmak.
—Toplumlar arası yarışta üstünlüğün maddi ilişkilerde değil, takva da olabileceği şuurunu kazandırmak.
—Bütün toplumların ortak atadan, yani aynı baba (Adem) ve aynı ana (Havva)’dan geldiğinin bilincinin verilmesi vs.dir.
Dünyada Müslümanların başına gelen felaketlerin birçoğu tek ümmet ve imamet şuurunu kaybetmiş olmalarından doğmaktadır. Müslümanlar Hz. Adem (as)’in zürriyetinden ve Hz. İbrahim (as)’in de milletinden olduklarını unuttukları, ihmal ettikleri andan itibaren birbirleriyle kavgalı hale geldiler. Dolayısıyla insanca yaşamanın, huzura kavuşmanın; kanın, gözyaşının olmadığı bir dünyada Müslüman olarak var olmanın tek yolu, tek ümmet şuuru’nu kuşanmaktır. Dinimizin emirleri Müslümanlar arasında birliği sağlamağa yöneliktir. Tek Allah’a inanan Müslümanların tek bir kitabı, tek bir kıblesi vardır. Ümmetin menfaati de, zararı da birdir. Peygamber bir, din bir, iman birdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi