Sayın Genelkurmay Başkanı’na ‘insanî boyut’tan itiraz!
Sayın Paşam; meslektaşım Enis Berberoğlu yönetimindeki ekiple yaptığınız söyleşiyi okudum da... Askerin sürekli gündemde olmasından duyduğunuz rahatsızlık ilgimi çekti.
Özellikle de şu ifadeleriniz:
“(...) Ben hiçbir zaman TSK’nın sürekli gündemde olması, hep haksız nedenlere dayanıyor diyecek de değilim. (...) Bir kere öncelikle şunu soracağım: Silahlı Kuvvetler olarak benim hatam var mı? O halde bize düşen, TSK’da hata yapılmasını asgariye indirmek.”
¥
Her sağduyulu Türk askerinin altına imza atacağı sözler bunlar. Ağzınıza sağlık.
Söyleşinin büyük bölümü, son derece sağlıklı mesajlar içeriyor... “Büyük bölümü” dedik.
Zira; bazı değerlendirmelerinize itirazımız var.
¥
Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Hanımefendi’nin şahsında bütün mütedeyyin hanımefendileri hedef alan ‘GATA ayıbına’ ilişkin soruya verdiğiniz şu karşılık:
“(...) Sayın Başbakan’ın eşi var olayda. Çok sevdiğimiz, çok saydığımız bir sanatkâr Nejat Uygur var. Ki o da asker çocuğuymuş. Bir de tabiî ki Nejat Uygur’un eşi var. Şimdi üçü olayın odağında. Açıkça söyleyeyim, bu özel bir durum. Altını çizmemiz lazım. Bu nedenle de bu özel durumlarda olaylara insanî boyuttan bakmak doğru olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu olay, tabiî bu kapsamda özel de olduğu için gerçekten insanî boyut içeriyor. (..) Özel bir durum, keşke yaşanmamış olsaydı.”
¥
Sayın Paşam; problemli ifadeler bunlar!..
Askerimizin, sadece “bu (türden) özel durumlara” değil... Bütün olaylara “insanî boyuttan” bakması gerekir.
Mesele; Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan, Nejat Uygur, Necla Uygur meselesi değildir...
“İnsan” meselesidir. Bir “İnsan Hakları” meselesidir!..
“Kılık kıyafet yasağı” uygulamalarının tamamı “insanlık ayıbı”dır!..
Başbakan’ın eşine yönelik uygulamadan dolayı evet “hicap” duyulmalıdır!..
Lâkin; sadece hanımefendiye yönelik uygulamadan değil... “İnsan hakları”na aykırı her uygulamadan dolayı “hicap” duyulmalıdır!..
¥
Başbakan Erdoğan, dün partisinin Kadın Kolları Eğitim Toplantısı’nda konuşurken, bunu “Salt eşinin meselesi olarak görmediğini” ifade etti.
Evet... Bu bütün bir milletin meselesidir.
Emine Hanımefendi’ye yönelik uygulamanın benzerleri; canlarını göz kırpmadan ölüme gönderen gazi analarını, kız kardeşlerini de mağdur etmiştir!..
Sadece Emine Hanım’a yaşatılana değil;
Gazilere refakat, ziyaret için GATA’ya giden, ancak kılık kıyafetlerinden dolayı “savunulamaz” uygulamalara muhatap olan diğer vatan evlatlarına yaşatılanlara da “insanî boyuttan” bakmak durumundayız.
Gazi anası da insandır.
Gazi anasının da vazgeçilemez, devredilemez, dokunulamaz hakları vardır.
Kimse kimsenin “kılık kıyafetine” karışamaz.
Kimse kapıdaki görevliye; “İğneni çıkart, boneni çıkart” diyemez.
Derse... Meseleye “insanî boyuttan” bakmamış olur!..
¥
Evet; ifade ettiğiniz gibi;
“Emine Hanım’a yönelik tavrın savunulacak tarafı yok”tur!..
Savunulamaz!..
Aynı şekilde...
Eşi Başbakan ya da sanatçı olmayanlara yönelik “benzeri” tavırlar da savunulamaz!..
VAKİT’İN SORULARI
Muhterem Paşam;
Vakit muhabirinin; Genelkurmay’dan defalarca “açıklama talep edilmiş olmasına rağmen” yaklaşık 2 yıldır “boşta” bırakılmış soruları vardı...
Tekrarlamış olalım:
1) İstanbul’daki GATA Askerî Tıp Akademisi’nde “BONE TESLİM DEFTERİ” var mı, yok mu?..
2) GATA’da “bone”ye bile karışılıyor mu, karışılmıyor mu?..
3) “BONE”sini teslim eden her hanımefendinin ismi, kimlik numarası, ziyaret edeceği kişinin (Mesela Gazi’nin) adı soyadı, yakınlık derecesi deftere işleniyor mu, işlenmiyor mu?..
4) Orada; “açıklamalar” diye bir bölüm var mı, yok mu?..
5) Bu “BONE TESLİM DEFTERİ” için, 9 maddelik bir de “KULLANMA TALİMATI” hazırlanmış mı, hazırlanmamış mı?..
6) Uygulamanın “fişleme” boyutuna dair iddialar gerçekleri yansıtıyor mu, yansıtmıyor mu?
¥
Soruların daha fazla cevapsız bırakılmayacağı ümidiyle...
Saygılarımızı sunarız.
CHP’DE SOSYAL DEMOKRATLAR DA VAR!..
CHP Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç, Sayın Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığı döneminde partisinin Grup Başkanvekiliydi...
Kendisiyle “o döneme ilişkin” bir görüşme gerçekleştirdik.
O görüşmede; Sayın Bülent Arınç ile Güldal Mumcu arasındaki “odayı bastı, basmadı” tartışması öne çıkıyordu.
Sayın Koç; “Biraz evvel görüştüğümüz Sayın Arınç, kendi döneminde hem sizin, hem de Sayın Ali Topuz’un o odaya gidip (Oturumu yöneten Meclis Başkan ve başkanvekillerine) şikâyet ve uyarılarda bulunduğunuzu belirtti. Bu konuda ne diyeceksiniz?” şeklindeki sorumuza şu karşılığı verdi:
“Sayın Arınç’ın dediği doğrudur. Bizim de münakaşa mı, tartışma mı diyelim, odalara o boyutlarda gittiğimiz olmuştur tabiî... Tıkanıklık noktalarında, bir ayak divanı gibi ortamlar kurulmuştur. Orada problemlerimizi, şikâyetlerimizi dile getirdiğimiz olmuştur. Ha şunu da söyleyelim; belki de en çetrefilli grup başkanvekiliydim. Çok sık çıkardım. Hep görüşmüşüzdür. Tıkanan noktalarda görüş alışverişinde bulunmuşuzdur. Kanaatlerimizi belirtmişizdir. Bülent Bey’i çok dikkatli dinliyorum; çok uzun konuşarak aynı şeyleri tekrar etmek, sanat haline geldi. Kendi çelişkileri de var. İç Tüzük gereği, Meclis Başkanvekili’nin gruplardan bağımsız çalışması gerektiği çok açık. Ancak, kendisinin Meclis Başkanı olduğu dönemde ilgili siyasi partinin toplantılarında boy gösterdiği çok olmuştur. Sayın Arınç, oraya gitmek yerine İç Tüzüğe göre usul tartışması açılmasını talep edebilirdi.”
¥
Evet Sayın Koç; Sayın Arınç’ın tutumuna yönelik tepkisini dile getirmekle birlikte, orasının girilmez bir “Oda” olmadığını...
O “oda”ya “şikayetleri” iletmek için gitmenin “alışılageldik” bir durum olduğunu belirtiyor.
¥
Sayın Koç’un değerlendirmeleri son derece sağlıklı.
Bir yandan Sayın Arınç’ın hangi tavrını “niçin yanlış bulduğunu” ifade ederken, diğer yandan da bir “hakkı” teslim ediyor.
CHP’de böyle “sağduyulu solcular” da var.
“Sosyal Demokratlar” da var!..