Hâşâ huzurunuzdan, 'acı gerçekler' bunlar!

Hâşâ huzurunuzdan, 'acı gerçekler' bunlar!

Bıçak kemiğe dayandı. Benim de bir sabrım var. Sabrım taşarsa iyi olmaz. Şimdi bazı çevreler, "Sabrın taşarsa ne olur" diye meraklanacaklardır...
Ne olur sabrım taşarsa? Olacağı şu; benim de bildiklerim var; benim de elimde çok önemli bilgi ve belgeler bulunuyor. Bütün olayların ve yapılanların arka planını biliyorum. Canımı sıkarsanız bildiklerimi halkla paylaşmaya başlarım. Şu ana kadar birileri gereğini yapar diye bekledim ama nâfile...

Ben bir devlet adamı değilim; "Ben bir ne adamıyım?" diye düşünüyorum, aklıma oturaklı, tumturaklı bir sıfat gelmiyor. Ne devlet adamıyım ne de bildiklerini açıkladığında yeri-göğü sarsacak bir devlet memuru! İşte canım sıkıldı, bildiklerimi halkımla paylaşmaya başlıyorum; bunu siz istediniz, sonucuna katlanacaksınız, çâre yok!

Bakalım açıkladığım acı gerçeklerle yüz yüze gelmeye hazır mısınız?

Aha da açıklıyorum işte!.. Varan bir:

Gemilerin gidiş istikametine göre sağ tarafına sancak, soluna iskele derler. "Bunu biz de biliyorduk zaten" diye burun kıvırmayınız, gerisi var ve bunu siz istediniz! Gemilerin önüne baş, arka kısmına hâşâ huzurunuzdan, affedersiniz kıç derler!

Ne oldu, içiniz rahatladı mı? Bu bilginin ağır sorumluluğunu taşıyabilecek misiniz; başınız göğe erdi mi?

Bu daha bildiklerimin binde biri. Yıllardır, "İlerde halkıma lâzım olur, onları aydınlatırım, dağarcığımda dursun; bir köşe yazarının bilmediği şey olmamalı" diye beynimi muazzam bir veri bankası gibi bilgilerle zenginleştirdim, artık taşmaya başladı ve artık beni kimse durduramaz. Nitekim buyrunuz varan iki:

Su ıslaktır; ateş yakar, soğuk üşütür. Kabayel yağış getirir; demir sert, pamuk yumuşaktır fakat bir dakika; bir kilo demirle pamuğun ağırlığı aynıdır!

Çok müteessirim fakat artık işin gizlisi saklısı kalmadı, ifşâ ediyorum; bunu siz istediniz; varan üç!

İnsanlar günde ortalama üç öğün yemek yerler ve eninde-sonunda ölürler; bizi yediklerimiz öldürür. Yaşamak ölümcül bir hastalıktır. Ölüm, insanları eşitler ve biz insanlar birbirimize, "Öldükten sonra ne yapmayı düşünüyorsun kardeş?" diye garip sualler sormayız nedense...

Zamk yapışkan, portakal turuncu, şeker tatlı, biber acıdır.

Bilim adamları henüz yaşayan canlıların envanterini tamamlayamamıştır. Yumurta kolesterol yapmaz. Halit Ziya Uşaklıgil, Atatürk'ün karısı Latîfe Hanım'ın öz amcasıydı; Aşk-ı Memnu'daki bedbaht âşık Beşir ise gömgök zencî idi. Uşaklıgil, bazı hanımların zannettiği gibi kitabı bugünlerde değil, bundan 110 sene önce yazmıştı. Halit Ziya Bey'in hariciyeci oğlu Vedat'ın intihar sebebi hâlâ açıklığa kavuşamamıştır.

Haydi elim değmişken biraz da siyasî ifşaatta bulunayım sizlere; varan dört!

Açılım var ya açılım, boş lâftır; bunlar tehlikeli işlerdir. Açılım yapmak belediyeciliğe benzemez. Din kendi başına bırakılamaz. Şartlar tekemmül ederse darbe meşrû olur. Siviller aklını başına toplamalıdır. Darbe belgeleri fabrikasyon, iddianameler âfâkî belgelerdir. Nitekim darbecilerin vurduğu yerden gül biter, fişlediği yerde bülbül öter. Türkiye'yi tehdid eden bir numaralı tehlike, -bütün tedâileri ile- İslâm'dır.

Mutlu oldunuz mu? Rahatladınız mı, başınız göğe erdi mi? Öğrendiniz ve artık dünyanız o eski dünya olmaktan çıktı.

Bunu siz istediniz!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi