Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

İstiklâl Marşı ve Mehmed Âkif

İstiklâl Marşı ve Mehmed Âkif

“Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın/ Yurduma göz dikenler al kanlara boyansın,
“Ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın/ Türk oğludur bu millet, Türk'ündür bu memleket.”

“Seni ihya için ey namı büyük/ Vatanım uğruna öldük, öldük;
“Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük/ Siper oldu sana dağlar gibi Türk...
“Yürü ey milletin efradı yürü/ Ak süt emmiş vatan evladı yürü!”

“Her gün yeni bir hile arkasında satıldık/ Her gün yeni bir dille, yurdumuzdan atıldık...
“Hangi alçak el alır, el zinciri boynuna?/ Kim Yunan’ı bırakır, Türk kızının koynuna?”

“Ey Müslüman, ey Türkoğlu/ Açıldı İstiklâl yolu;
“Benim bu son günlerimdir/ Diyor bize Anadolu...
“çek sancağı, Türk ordusu/ Olmaz, Türk’ün can korkusu…”

“Altı bin yıl efendilik yaptın/ Kahraman Türk idi cihanda adın,
“Bir ateşten siperdin İslâm’a/ Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.”

“Ey mazi-i havarik-i bin dasitan olan/ Garbın zalâm-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan…
“Arslan yürekli ordu, demir giy silah kuşan/ Zira hududu kapladı ateşle, kan, duman...
“Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-şitab/ Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılâb.”

Yukarıdaki şiirleri eminim çoğunuz ne gördünüz, ne duydunuz. çünkü bunlar İstiklâl Marşı yarışmasına gönderilen 724 şiirden finale kalan şiirler. TBMM Matbaası’nda basılmış ve Birinci Meclis’in meb’uslarına (milletvekillerine) dağıtılmıştır. Fakat hiçbiri kayda değer bulunmamıştır.
Bunlarla karşılaştırdığımızda, İstiklâl Marşı’mızdaki ifade kudreti hemen öne çıkıyor. Böylece, “İstiklâl Marşı”nın neden Mehmed âkif’ten istendiğine de anlayabiliyoruz.
Sahi neden?.. İstanbul’da Cenap Şahabeddin, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Abdülhak Hamid Tarhan, Ziya Gökalp, M. Emin Yurdakul, Süleyman Nazif, Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafız çamlıbel (sonuncu isim daha sonra Behçet Kemal çağlar’la birlikte “Onuncu Yıl Marşı”nı yazmış, dönem dönem İstiklâl Marşı’na alternatif olarak öne çıkarılmak istenmiş, ancak millî vicdan tarafından kabule şayan görülmemiştir) gibi, devrin kudretli şairleri dururken, İstiklâl Marşı neden Mehmed âkif’e ısmarlandı?
Bendeniz, Mehmed âkif’in tercih edilmesinin, daha ziyade “sarıklı mücahidler”den oluşan Birinci Meclis’in (İstiklâl Savaşı’mızı zafere taşıyan ilk Meclis) “dindarâne” yapısıyla bağlantılı olduğunu düşünüyorum.
Daha ziyade “Türkçü” olan “ötekiler”, Anadolu insanının ruhunu kıpırdatamaz, istenen etkiyi uyandıramazlardı. Anadolu insanı yıllarca savaşmaktan iyice yorgun ve bıkkındı. Yeniden vatan savunmasına koşması için ruhunu tetikleyecek bir duygu seli lâzımdı.
Bu şiir hem tarih boyunca yaşanan acıları yansıtmalı, hem geçmişi geleceğe bağlamalı, hem de umut kaynağı olmalıydı. Böyle bir şiiri ancak, yürek vuruşunu Peygamber yüreğinin ritmiyle bütünleyebilmiş bir şair yazabilirdi: Mehmed âkif böyle biriydi. çünkü şiire konu olan millet, sünneti devletleştirip yüzyıllarca zirvede tutmuş bir milletti.
Devrin Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey’e göre, bu işi en iyi şekilde Mehmed âkif yapabilirdi; zira âkif hem milletinin değer ölçülerine sımsıkı bağlı bir vatanseverdi, hem de yürek vuruşunu Peygamber’inin yürek vuruşuyla bütünlemiş bir şairdi.
Yarışmaya katılmamıştı; çünkü para için yazmak istememişti. Hamdullah Suphi Bey “bu işi halletme” sözü verdi âkif’e...
Ancak ondan sonra Mehmed âkif, Tâceddin Dergâhı’na (Ankara’da) kapanıp İstiklâl Marşı’mızın ilk mısrasının ilk kelimesini “besmele” eşliğinde döşedi: “Korkma!..”
Bu kelime, Peygamber-i âlişan Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında sığındığı Sevr Mağarası’nda, muhteşem yol arkadaşı Hz. Ebubekir’in endişelenmesi üzerine söylediği teselli cümlesinin ilk kelimesinden alınmıştı: “Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir!”
Yüreğini ilhamının kaynağına kilitledikten sonra, âkif, marşın gerisini hızla getirdi:
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
“Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak;
“O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
“O benimdir, o benim milletimindir ancak.”
Eserini 17 Şubat 1921'de tamamlayıp Maarif Vekâleti’ne gönderdi. âkif’in şiiri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 1921 tarihli oturumunda söz alan Hamdullah Suphi tarafından okunurken, her kıtası milletvekilleri tarafından coşkulu bir şekilde alkışlandı.
Ve 12 Mart 1921... Türkiye Büyük Millet Meclisi, o gün Mehmed âkif’in şiirini “Milli Marş” olarak kabul etti. 87. yıldönümü kutlu olsun.
Neden İstiklâl Marşı’nın sadece ilk iki kıtasının okunduğunu, o kıtaların neden seçildiğini bir başka gün konuşuruz inşallah.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi