Şöhretin Yutamadığı Adam Fatih Kısaparmak
Benim babam mert adamdı, mangal gibi yüreği,
Yufka gibi kalbi vardı, hayatım boyunca ona özendim,
Fedakârdı! Bir dikili ağacı olmadı belki,
Ama kendisi, onuruyla yaşayan koskoca bir çınardı,
Üstümdeki kol kanat, sırtımı yasladığım dağ gibiydi,
Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa Anadolu’yum.”
Tepeden tırnağa Anadolu olan sanatçı sayısı herhalde çok azdır. Böylesi sanatçılardan biri Fatih Kısaparmak’tır. “Bu adam benim babam” bestesi ve sözleriyle beni çok etkileyen bir türküdür. Baba hasreti çeken herkes bilir ne demek istediğimi.
Aklıselim kişiler için, Fatih Kısaparmak adam gibi adamlardandır. Geçtiğimiz Çarşamba günü memleketi Elazığ’daydık. Nice sanatçılar (!) görmüşümdür kendi memleketine bile gittiğinde, köşe bucak kaçar, bir yerlere sığınıp, sığıntı gibi yaşar, görüşmesi gereken insanlarla görüşüp, işini bitirdikten sonra yine gizlice İstanbul’a döner.
Hatta nice şarkıcılar (!) bilirim; memleketini bile söylemekten çekinir, nicelerini bilirim; annesini, babasını görmek istemez, kimseye de göstermez, akrabalarını, yakınlarını tanımaz, tanıyanları da tanımaz. Oysa böyle tipler, halkın cebindeki üç kuruşla zengin olur, sonra da çıktığı kabuğu beğenmez. Ömürlerinin sonu doğru ise yalnız yaşar, yalnız ölürler.
Fatih Kısaparmak asla onlardan değildir. “Ben babamın oğluyum, tepeden tırnağa Anadolu’yum” dediği gibi tam bir Anadolu insanıdır. Eli kalem tutan, yüzü ekrana, sesi mikrofona çıkan her kişide az ya da çok bencillik vardır. Diğer insanlardan farklı bir konumda oldukları için normal sayılabilir fakat Fatih Kısaparmak’ta bu “sahte şöhret” bencilliğine rastlamadım. Ve insan fıtratında olan doğal bencillik ile şöhret bencilliği çok farklıdır.
Elazığ’ın sürekli göç alan ve okuma imkânı bulamayan yurttaşlarımızın yaşadığı Yazıkonak Beldesi’ndeki “Kimse Yok mu Derneği, Fatih Kısaparmak Okuma Salonu”nun açılışında bir araya geldiğimizde, samimi bir dille söylediği şu ifadesini çok sevdim. “Sevgili dost; inanın bu okuma salonuna kendi adımı vermek istemedim, ben buraya sesimle ve yüreğimle katkıda bulundum, annemin adını versinler istedim ama yasa gereği böyleymiş, çaresiz bir şey diyemedim.”
Elazığ’da babası Necip Güngör Kısaparmak adını taşıyan bir okul var. Annesinin de adını taşıyan bir eğitim yuvası olsun istemiş ama olmamış. Fatih Kısaparmak, bu sohbetimizden birkaç saat sonra yerel televizyonlara konuk olmuştu. Gün içerisinde yaşananlardan çok etkilenmiş olmalı ki, o an verdiği bir kararla, annesi Yıldız Güngör Kısaparmak adına Elazığ merkezde bir okul açılması için çalışmalara başladığını söyledi.
Yine bir hatırasını anlattı. Tüm geliri Darülacezeye bağışlanmak üzere konser vermiş. Yetkililer de Fatih’in bu jestine karşılık, bağış yapanlar listesine adını yazmışlar. Darülacezeyi bir ziyaretinde ismini listede görünce içeri girmeden sildirmiş. “Çok utandım” diyor. Hani Anadolu’da bir söz vardır. “Yüzü yerde adam” diye ya, işte aynen öyle.
Kimse Yok mu Derneği, Fonda Ajans ve Fatih Kısaparmak’ın destekleriyle 120 çocuk, hayata daha güvenle bakarak yarınlara hazırlanacak. Sokaklarda kavga ve kargaşaya sebep olan, para pul için her yolu deneyen, başkalarına kul, köle olma adına karınlarını doyurmaya kalkan, ailesine yük olduğu için dışlanan çocuklar, bu tür okuma salonlarında ücretsiz eğitim alarak topluma kazandırılacak. Kimi sanatçılar (!) kazandıklarını başka âlemlerde harcarken, kimileri de işte böylesine iyiliklere harcıyor. Hangisi daha onurlu?
yazıyı Fatih Kısaparmak’ın şu sözleriyle bitireyim. “Şöhret riyadır; aldanırsınız.” “Şöhret rüyadır; uyandırılırsınız.” “Şöhret halüsinasyon, yanılsamadır, mahvolursunuz.” “Şöhret zehirli baldır, önce tatlı gelir sonra zehirler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.