Hiçbir zulüm erbabı bedel ödemeden göçmez
Zalimler, zulmetmenin ne demek olduğunu yaşamadan, mazlumları anlamaları mümkün değildir. Bu sebeple de “anlasınlar ve idrak etsinler” diye her zalim, mutlaka yaptığı zulmün bir kısmının bedelini, bu dünyada ödemeden göçmez.
Dünya tarihine adı geçmiş bütün zalimlerin yaptıklarına bakıldığında görülür ki, zulümlerinin mutlaka belli bir kısmını ödeyerek gitmişlerdir. Yalnız bir de faturanın tamamını burada ödemeyeceklerdir. Belli bir kısmı hesap gününe kalacaktır.
Mahşere kalmasının sebebi ise; orada adalet istediklerinde, yapıp ettikleri mahşer halkının huzurunda yüzlerine karşı okunacak ve şahitler dinlenecektir. Hiç şahidi olmayan zulümlerde de kişinin organları konuşacak ve hak terazisi doğruyu söyleyecektir.
Üst paragrafta söylediklerim tabii ki Allah’a ve ahiret gününe inananlar için geçerlidir. Allah’a ve ahiret gününe inananlar, hesap gününe de inanırlar demektir. O zaman zalim olmaları ve zulmetleri mümkün değildir. Tabii şu ayrıntıyı hemen belirtmeliyim, sadece “kavi” bir imana sahip Müslümanlar zulüm yapmaz ve zalimden yana olmazlar.
Zulmün ya da zalimliğin büyüğü küçüğü olmaz. Mesela normal gelen zulümler vardır. Bilerek bir insanın ayakkabısına basmak, trafikte haddi aşarak korna çalmak, yere tükürmek, başkalarının duyacağı şekilde küfretmek zalimliktir. Daha buna benzer, insan hak ve özgürlüklerini çiğneme adına ne varsa hepsi zulümdür, zalimliktir.
Bunlar küçük olanlar ve hemen hepimizin yaptığı ve yapabileceği şeylerdir. İşte bu yapılanların bile bedelinin bir kısmı ödenmeden kimse ölmez. Hepimizin hayatında acıları, gözyaşları, kayıplar olmuştur ve olacaktır da. Elbet bu olanların altında yatan ana sebep; farkında olarak veya olmayarak yaptığımız haksızlıkların bedelidir.
Bu satırların yazarı da işlediği pek çok haksızlığın faturasını zaman içerisinde ödemiştir. Çevremizde en iyi bildiğimiz insanların başına birtakım işler geldiğinde; “Bu adam çok iyi biridir ama neden böyle olaylar başına geliyor” denilir. Orasını biz kullar bilemeyiz, Allah’ın bileceği iştir ve bir sebebi vardır.
Şimdi buradan geçelim millete yapılan zulümlere ve zalimliklere. Topluma bu kadar zulmü ve zalimliği reva görenler, neye nasıl inanırlar da millet iradesini yok sayarak darbe planları yaparlar? Bilinir ki; dünyanın her yerinde bütün darbeler bir zulüm projesidir. Bugüne kadar; kan, gözyaşı, savaş, gasp, hak ve hukuk çiğnenerek; hangi darbe hangi topluma; “huzur, güven ve istikrar” getirmiştir?
Ha bir de şu var. Nedense hiçbir zulümcü, yaptığı işten pişman değildir ve fiillerini zalimlik olarak görmez. İşte zulmün büyüğü budur. Hem zulmedeceksiniz hem de “Ben zalim değilim” diyeceksiniz. Bu anlayış, zalimliğin ta kendisi değildir de nedir?
Dünyanın her yerinde zalimlerin dostu zalimlerdir. Ancak kandırılmış mazlumlar, zalimlerin yanında ve yöresinde olabilirler, onlar da kısa sürede gerçeği görür ve zulümden yana olmazlar. Şimdiye kadar zalim olanları savunan hiç mazlum görülmemiştir. Eğer savunuyorsa bilinmelidir ki, o da zalimlerdendir.
Bir insan mazlumlardan yana olduğu halde, kişisel menfaatlerinden dolayı nefsine yenik düştüğü için zalimleri destekliyorsa, o kişi ya da kişiler, asıl zalimlerden daha tehlikelidir. Çünkü zalimi tanır ve bilirsiniz ama onları destekleyen ikiyüzlüleri bilemez ve aldanırsınız, aldatmak ise en büyük zulümdür.
Ülkemiz önemli bir dönemeçten geçiyor. Bunu her aklıselim insan söylüyor. Önemli bir devreden geçtiğimize göre, demek ki zulümler hak katında “gayretullaha” dokunmuş. Bu durum gösteriyor ki, Türkiye bir darbe kuşağı ve destekçilerinin son çırpınışlarını yaşıyor. Hiçbir “ah” yerde kalmaz ve er geç bedeli ödenir.
Meseleye bir de bu pencereden bakmalı. Yarınlar mazlumlarındır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.