Danıştay üyesi dolmuşa mı binecek?!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i ziyaret ettim.
Sıkıntılıydı... Danıştay, Ankara’nın toplu taşıma ücretlerini; adeta “inadına” yavaşlatılan işleyişinden dolayı uzun yıllar öncesinin bedeline düşürdü ya... Bu işin içinden nasıl çıkacak?..
Büyükşehir’in yıllık 120 trilyon zararı var; haydi işin o tarafını bir şekilde halletti.
Öbür taraflar ne olacak?..
Toplu taşımanın yıllar öncesinin fiyatıyla yürütüldüğü bir ortamda; minibüsçü, taksici ne yapacak?.. Melih Gökçek, adamların yakıt parasını yıllar öncesine döndürebilir mi?..
Ya da hükümet, Danıştay filan...
Bunu kimse yapamaz; Danıştay’ın sebep olduğu “kaosu” ortadan kaldırabilecek güç yok.
Hoş... “Kaos, maos”, yıllar sonra kararı verenlerin umurunda da değil... Minibüsçüler eylem yapmış; Melih Gökçek, gelir-gideri dengelemek için metro sefer sayısını azaltmış, vatandaş birikmiş, birbirinin üstüne çıkmış...
Kararı verene ne; onun üzerine çıkan mı var!.. Hızlı işletse adaleti, vatandaşa yarayacak da... Vatandaşı düşünen mi var?!..
•
Kâhyası mısın; on yıl sonra, yirmi yıl sonra, belki kırk yıl sonra...
Basar kararı, ödetir zararı!.. Açar davayı...
Dönüp arkasına bakmaz bile...
AK Parti’yi kapatma davası açanın mesela; Türkiye koca bir buçuk yılı kaybetmiş; hükümet edenler mesai ve enerjilerinin büyük bir bölümünü “google davası”na tahsis etmiş; yatırım yapmayı planlayanlar belirsizlikten dolayı vazgeçmiş, milyonlar işsiz kalmış...
Umurunda mı?.. O, mevzuata bakar. Yetkisi var ya, aynen çakar!..
Danıştay da öyle yaptı. Ulaşım ücretlerini 7 yıl öncesine döndüren kararının ne gibi “komplikasyonlara” yol açacağını umursamadan...
Ankaralıya çaktı!..
•
Sayın Gökçek soruyor; “Kararı veren Danıştay üyeleri, beş yıl, yedi yıl evvelki maaşlarına razı olurlar mı?..”
Evet?.. “Sayın Danıştay Başkanı?..”
Sorduk... Cevap vermedi.
“Böyle soru mu olur?..”
Olmaz tabiî... Kızdırdık Koca Başkanı;
Be hey Serdar, Jüristokrasiyle yönetilen bir ülkede, Koca Başkana böyle sorular yöneltmek... Bu ne cürettir?... Senin harikulade lojmanın mı var; devlet kesesinden otomobillerin, şoförlerin, sekreterlerin mi var. Kat kat dokunulmazlıkların mı var!..
•
Al işte; senin işin gücün de bu...
Ne oldu yine?.. Şu oldu: Bir genç ziyaretimizde...
Meslek Lisesi mezunu; elektrikçi...
Kader; iki yıl evvel geçirdiği kazada gözlerini kaybetmiş.
“Ben” diyor; “Artık elektrikçilik yapamam!..”
“Başka bir meslek yaparsın?..”
“Yapamam!..”
“Niçin?..”
“Puanım kesiliyor ya... Bir başka mesleğe yönelmek istesem, mesela avukat olmak istesem, katsayı uygulamasından dolayı kazanamam!..”
Yaaaa!.
Al Sana Danıştay kararının akla gelmeyen yan etkileri!..
Hangi Danıştay Üyesi’nin oğlu meslek okuluna gidecek de; kaza geçirecek de... Geçirdiği kazanın ardından böyle bir duruma düşecek?!
Di mi ya; “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna,
Umurunda mı dünya?!..”
•
Millet adına karar veriyorlarmış; Millet nerede, onlar nerede?..
Yekta Güngör Özden dedi ki bana;
“Referandumda benim de oyum bir sayılıyor, köylünün de...”
Doğru... Bunların oyunu “bin” saymak lazım.
Meslek liselilere filan; seçimlerde de “farklı bir katsayı uygulamak” lazım. Mesela; Danıştay Başkanı ve üyelerinin her bir oyu “yüz bin” sayılmalı...
Ya da; tam tersi... Sokaktaki yüz bin adamın oyu “bir” etmeli!..
Ki... CHP iktidara gelsin.
•
Ankara’da eylem günü... Minibüsçüler ayakta.
“Adam başı bir liraya batarız. Batacaksak, çalışmayız” diye bağırıyorlar. Onlar çalışmazsa... Sokaktaki adam, yaya kalır...
Koca Danıştay üyesi,
Koca Danıştay üyesinin karısı, koca Danıştay üyesinin oğlu,
Şusu busu... Minibüse, dolmuşa mı binecek?..
Haydi şöyle bitirelim;
Her zaman olduğu gibi... Bu “karar” da vatandaşa binecek!..