Batıya yaranırken batmak
Birilerine yaranmak için ayet veya hadisleri yok saymak, zayıflatmaya çalışmak, batı mantığını esas alıp ona göre yontmak kişinin kendisini yontar, yok eder, yakar. Hadis kritikçilerinden en ince eleyip sık dokuyan Abdürrahman ibni Cevzi’nin sahih dediği, Zehebi, Acluni, Elbani gibi değerli hadis kritikçilerinin ittifakla sahih dediği “Evleniniz, çoğalınız. Ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla övünürüm” hadisinin kaynaklarından birkaçını vererek başlıyorum.
Abdürrazzak, musannef 6/173, Ebudavud sünen 1/625, Nesai, sünen 6/65, hadis 3227, İbni mace, sünen 1/592, hadis 1846, Ahmet, Müsnet, 3/158, 3/245, İbni Hıbban, sahih, 9/338, hadis 4028, 9/363, hadis 4056, Hakim, Müstedrek 2/174 hadis 2679, Taberani, evsad, 5/207 hadis 5099, Said b. Mansur, sünen, 1139 hadis 490, Beyhaki, Şuabül iman, 4/382, hadis 5485, Beyhaki, süneni Kübra, 7/78, hadis 13235, İbni Cevzi, Telbisi İblis, sayfa 357, Beyrut 1985, Acluni, Keşf-ül hafa 2/2.
çinli bilginlerden biri bundan iki bin yıl önce “Bir babanın yirmi beş dönüm tarlası olsa, adam ölünce beş çocuğuna taksim edilir ve beşer dönüm alırlar.
Onların da beşer çocuğu olsa yirmi beş çocuğa birer dönüm düşer.
İşte dünya da böyledir” demiş ve doğum kontrolünü teklif etmiş.
çocuk sayısınca ekmek üretmek yerine, ekmek sayısınca çocuk üretmeyi teklif etmiş.
Bu tür tekliflerde yönlendirici olan şey kişinin değerleridir.
İnsanı öne alırsanız maddeyi insana tabi kılarsınız. Maddeyi öne alırsanız insanı maddeye tabi kılarsınız.
Bugünkü batı değerlerine göre madde öne alındığından ceza yasalarında bile gözlük çalanın cezası, göz çıkaranın cezasından fazladır.
Eğer Amerika’nın Ohio eyaletinde ailenin yedinci çocuğu olarak dünyaya gelen Edison (1847-1931)’un babası felaket tellallarının sözüne uyarak beş çocuktan sonra çocuk yapmasaydı mum ışığında oturmaya bir süre daha devam edilebilirdi.
Cep telefonlarımız olmayabilirdi.
İnsanlar, ormanları yakarak ısındıkları zamanlarda senelik orman tüketimiyle ormanların kilometre karesini ve insan üreme hızını hesap ettiklerinde “Şu kadar yıl sonra yeryüzünde diş kürdanı olacak kadar orman kalmayacak” denilmiş ve felaket tellallığı yapılmıştı ama insanlar kömürü keşfetti ormanlar biraz kurtuldu.
Felaket tellalları bu sefer kömür üzerine hesaplar yaparken petrol keşfedildi.
Bugünlerde petrolün de hesabı yapıldı derken doğalgaz bulundu.
Doğalgazın da rezervi hesaplanırken insanlık Güneş enerjisini devreye sokmaya çalışıyor.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “Allahın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız” buyurmuş” (İbrahim suresi 14/34, Nahl 16/18)
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onları da sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek büyük günahtır” buyurmuş. (İsra suresi 17/31)
Rabbimiz “Yeryüzünde kıpırdayıp hareket eden her canlının rızkı Allah’a aittir” buyurmuştur. (Hud 11/6)
Devletlere ve topluma düşen, yeryüzünün tabii kaynaklarının hesabını yapmadan, onları işlemeye koymadan önce insanları ve onların maddi manevi bedeni, akli ve ruhi enerjilerini yaratılışlarına uygun bir şekilde harekete geçirmektir.
Harekete geçen her beyin, kendi çağının gıdasını, çağına uygun şekilde çözecektir.
Ziraat fakültelerinden herhangi birine uğrayıp bilgi alsalar, çağın geliştirdiği ziraat teknolojisiyle gıda sorunlarının olmayacağını öğrenecekler.
Bir metrekarelik toprakta dört kök çilek yetiştirilirken iki metrelik naylon torbalara konulan toprakla bir metrekare toprakta kırk tane çilek kökünden üretim sağlanıyor.
Hortumcularımızın batıya kaçırdığı paraları o hükümetler, Ziraat Fakültelerinin Araştırma Geliştirme Bölümlerine verselerdi bu topraklar yetmiş milyon değil yedi yüz milyonu da doyururdu.
Ekonomi uzmanlarını dinlediğimizde yetmiş tane hortumcuya kanuna uygun veya kanunsuz olarak aktarılan para yetmiş milyonu rahat yaşatacak durumda olduğunu anlıyoruz.
Vay buzlar eriyormuş, küresel ısınma varmış, nehirler kuruyormuş, yeraltı suları çekiliyormuş, toplu ölümler olacakmış, filan tarihte yüz milyonlarca insan açlıktan ölecekmiş türünden felaket tellallığını dinlemek yerine yukarda verdiğimiz ayetleri gönlümüzün en derin yerine iman esası olarak yerleştirdikten sonra eğitime ağırlık verip israf etmeyen, kirletmeyen, çalışan ve adil bir şekilde bölüşen nesiller yetiştirelim.
Allah tarafından dünya yaratıldığında kaç tonsa yine aynı. üstüne altı milyar insan bindi diye kilosu artmıyor. Binlerce hektarlık orman yandığında dünyanın kilosu azalmıyor.
Sular buhar olup uçsa, temizlendikten sonra yağmur olup tekrar geliyor. Buzlar suya, sular buhara, buharlar yağmura dönüşüp dururken dünyadan bir damla eksilmiyor, şekil değiştiriyor.
Ayette belirtildiği gibi her canlının rızkı Allah’a ait olunca, bin yıl sonrasında dünya nüfusu kaç olursa olsun kainat onlara yetecektir.
Her çağın ilim adamları Allah’ın hazinelerinden nasiplerini almak için çalışacaklar ve bulacaklardır.
Yeter ki biz, maddeyi değil, insanı esas alalım ve ekmek sayısına göre insan yetiştirmek yerine insan sayısına göre ekmek üretmeye devam edelim.