Numan Kurtulmuş... Nasıl gidiyor?
İzin almadığım için ismini saklı tutacağım.
“Sol eğilimli” bir yazar arkadaşıma, “Sence ilk genel seçimden nasıl bir sonuç çıkar?” diye sordum.
“Açık ara Tayyip Bey alır” dedi.
“Peki ya, bir sonraki genel seçim?..”
“Onu da Numan Bey götürür!..”
¥
Adamlar için ne feci bir durum; “Baykal’da iş yok. CHP, alternatif olarak her ağzını açtığında yeni bir gafa imza atan ‘Dandi Kemal’den başka bir adam çıkartamıyor.”
Bir ara; “MHP ile koalisyon kurarız” diye düşünmüşlerdi. O ip de çürük çıktı!..
¥
CHP ve MHP, AK Parti’nin rakibi değil. Şu anda, görünen bir “alternatif” de yok. Lâkin; Türkiye’nin önünde, gittikçe daha iyi fark edilen bir “model” var.
Numan Kurtulmuş, “yapıcı ve seviyeli muhalefetten” misaller uzatıyor önümüze.
İktidarı da, diğer muhalefet partilerini de alabildiğine uyarıyor.
Yanlışlarına, çatır çatır dikkat çekiyor.
Lâkin; “Hakaret” etmiyor, “ihanet”le suçlamıyor.
AK Parti önde gelenlerinin mesela Recep Tayyip Erdoğan’ın “Samimiyetini” teslim etmekten de çekinmiyor. “Samimiler ama şunu şunu yanlış yapıyorlar” derken; “neyin nasıl yapılması ya da yapılmaması gerektiğine” dair düşüncelerini dile getiriyor.
¥
Beğenilir ya da beğenilmez; her konuda bir “çalışması” ve “teklifi” var.
Malûm; Beşir Atalay “açılım” turları atarken, en sıcak ilgiyi Numan Kurtulmuş’ tan gördü.
Ziyaret sırasında “açılım hamlesinin” kendisine göre yanlış olan taraflarına dikkat çeken Kurtulmuş, bununla yetinmedi...
Ve partisinin bu konudaki “tespit” ve “çözüm tekliflerini” kapsamlı bir rapor halinde misafirine sundu.
Sayın Kurtulmuş; “Anayasa değişikliği” konusunda neler yapılması gerektiğini de “kendi bakış açısıyla” ortaya koydu.
“Kurucu Meclis” teklifinin kamuoyunca sıcak karşılanmaması üzerine; milletin tam katılımıyla oluşacak bir “Anayasa Meclisi” oluşturulmasını teklif etti.
Sayın Kurtulmuş’un kamuoyunun gündemine “hakaret” ve “suçlama”larla değil de “projeleriyle” gelmesi; “siyasetin seviye kazanması açısından” son derece faydalı bir durum.
¥
Saadet’in, “Gazze’deki soykırım”a bir dizi etkili faaliyetle tepki göstermesinin hemen ardından “One Minute” çıkışının gelmesinde, “Hayra motor, şerre fren” anlayışının da katkısı vardı.
Saadet’in ve Sayın Kurtulmuş’un, Sayın Erdoğan’ı ne oranda etkilediği tartışılır ama hiç etkilemediği de söylenemez.
Bu etki, olumlu yönde tezahür ederse ne alâ.
İşte size olumlu bir sonuç: Birbuçuk yıl önce, Hükümet’i “IMF ile anlaşma mı? Sakın ha!..” manşetimizle uyaran Sayın Kurtulmuş, son olarak, ASKON 6. Olağan Genel Kurulu’nda şu sözleriyle dikkat çekti: “Sayın Başbakan; sizden rica ediyorum: Lütfen IMF ile Stand-By anlaşmasını imzalamayın. Kendi pusulasını bile şaşırmış olan IMF’den yoksulluğun artmasından, açlık ve sefaletin büyümesinden başka bir sonuç çıkmaz!”
¥
Sayın Kurtulmuş’un bu nazik uyarılarına aynı nezaketle karşılık veren Sayın Başbakan, “Kusura bakma, Numan Bey kardeşim!.. İşimize gelmezse yine imzalamayız ama IMF’den korkmanın manası ne?” demişti o etkinlikte.
¥
Aynı ortamdaki iki genel başkan, birbirlerine karşı çıkarken ima yollu bile olsa “hakaret”te bulunmuyor.
Güzel değil mi?..
¥
Bu güzelliğin de katkısıyla “olumlu” bir sonuca ulaşıldı işte. Sayın Başbakan çıktı ve IMF ile anlaşma yapmayacağımızı ilan etti.
Sayın Kurtulmuş da bu tavrı memnuniyetle karşıladıklarını belirttikten sonra şunları söyledi: “Başbakan’ın konuşması IMF heyetinin Türkiye üzerinde baskı kurduğunu gösteriyor. Bu durum, tespit ve uyarılarımızın ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. ‘Şimdi anlaşma olmadı ama Mayıs’ta durumu yeniden gözden geçireceğiz’ yollu yaklaşımların sonuçlarını da dikkatle takip edeceğiz.”
¥
Devlet Bahçeli; Türkiye’yi IMF’ye kilitleyen Kemal Derviş’i ithal eden hükümetin ortağıydı.
Deniz Baykal ise, bu Derviş’i “CHP’nin sırtında Meclis’e taşımak” suretiyle Bahçeli’nin “kabahat ortağı” oldu!..
Omuzdan aşağı her tarafları kırık olan iki Genel Başkan’ın üretebilecekleri, üretseler bile “inandırıcı olabilecekleri” bir politika kalmamış gibi.
Erdoğan, bir yandan karizmasının diğer yandan da uluslararası konjonktürün sağladığı avantajlarla yoluna devam ediyor.
Kurtulmuş ise “seviyeli, tutarlı” muhalefetin misallerini sunan, “Kararlı bir Genel Başkan” olarak “Liderlik” yolunda hızla ilerliyor.
Kendisinin bir “üniversite hocası” kıvamında konuştuğuna yönelik eleştiriler gittikçe azalmakta.
“Darbe girişimlerine” ve “Ergenekon terörüne” yönelik tepkisinin dozunu ve “risk alma” potansiyelini yetersiz bulanlara rastlıyorum.
“Milletin değerleri ile çatışma halindeki” bazı yazarların kendisine destek veriyor gibi görünmeleri de, Sayın Kurtulmuş’un “kolaylıkla oy alabileceği” kitleleri tereddüde sürüklüyor.
Kendisini ilk kez izleyen, dinleyen, genellikle olumlu tepkiler veriyor.
Benim kanaatime gelince... Ağır ama emin adımlarla ilerlediğini düşünüyorum, Sayın Kurtulmuş’un.
“Seviye” ve “Birikim” eninde sonunda fark edilir.
AGD’NİN SON HAMLESİ
Son günlerde ağırlıklı olarak Masonlarla, Ergenekoncularla filan uğraşıyordum. Biraz nefes almak gerekti...
Bunun için, sabahın erken saatlerinde AK Parti’deki dostlarımı ziyaret ettim. Ardından, Abant Platformu tarafından düzenlenen “Yeni Bir Toplumsal Mutabakat İçin Demokratikleşme” konulu etkinliğe katıldım. Öğleden sonra; Anadolu Gençlik Derneği’nin Ankara-Dikmen’deki “Yeni Genel Merkez binası” açılışı münasebetiyle tertiplediği merasimde bulundum.
Orada da, Erbakan Hoca, Numan Kurtulmuş Bey ve İlyas Tongüç kardeşimin de aralarında bulunduğu çok sayıda dostla sohbet etme imkânımız oldu.
Faaliyetler çok güzeldi, özellikle de AGD’nin tam teşekküllü, modern bir binaya kavuşmuş olması beni ziyadesiyle memnun etti.
Masonları, Ergenekoncuları vesaire ihmal etmek olmaz.
Lâkin; böyle nefes aralarına da ihtiyaç duyuyoruz.
Güzel bir gün geçirmemize vesile olanlara dua ile.