Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Buluşanlara değil, buluşturana bakmalı..

Buluşanlara değil, buluşturana bakmalı..

Geçen hafta MüSİAD genel idare kurulu toplantısını izlemek üzere Kahramanmaraş’taydım. Toplantıya MüSİAD’ın gençlik takımını oluşturan Genç MüSİAD'lılar da katılmıştı.
Genç MüSİAD'lılara verdiğim, “Kişisel İmaj ve Beden Dili” konulu seminerimden sonra, gençlerin daveti üzerine Kahramanmaraş’ı tepe noktadan seyreden bir bağ evinde midemizi memnun etmek için mütevazı bir sofraya gittik.
Davet sahibi Kahramanmaraş Genç MüSİAD Başkanı İsmail Bağrıaçık, misafirleriyle ilgilendikten sonra gençlerin içindeki orta yaş görünümlü kişi ben olunca, beni dedesiyle tanıştırmak istedi. Benim de gözüm zaten bahçenin bir kenarında elinde kitap okuyan ihtiyara takılı kalmıştı.
İsmail’le birlikte dedesinin yanına gittik ve ihtiyarla selamlaştık. Elindeki kitaba baktım, Kur’an-ı Kerim’den bir cüzdü. Hatim indiriyormuş, son cüze gelmiş, o gün bitirmesi gerektiği için, hem bahçedeki çalışmaları denetliyor, hem de Kur’an-ı'nı okuyormuş.
Hal hatır faslından sonra, ileriden geriden konuşmaya başladık. Henüz adını bile soramadığım
Genç MüSİAD'lılara verdiğim, “Kişisel İmaj ve Beden Dili” konulu seminerimden sonra, gençlerin daveti üzerine Kahramanmaraş’ı tepe noktadan seyreden bir bağ evinde midemizi memnun etmek için mütevazı bir sofraya gittik.
Davet sahibi Kahramanmaraş Genç MüSİAD Başkanı İsmail Bağrıaçık, misafirleriyle ilgilendikten sonra gençlerin içindeki orta yaş görünümlü kişi ben olunca, beni dedesiyle tanıştırmak istedi. Benim de gözüm zaten bahçenin bir kenarında elinde kitap okuyan ihtiyara takılı kalmıştı.
İsmail’le birlikte dedesinin yanına gittik ve ihtiyarla selamlaştık. Elindeki kitaba baktım, Kur’an-ı Kerim’den bir cüzdü. Hatim indiriyormuş, son cüze gelmiş, o gün bitirmesi gerektiği için, hem bahçedeki çalışmaları denetliyor, hem de Kur’an-ı'nı okuyormuş.
Hal hatır faslından sonra, ileriden geriden konuşmaya başladık. Henüz adını bile soramadığım bu güzel ihtiyar, önce uzun uzun memleket ve millet için dua etti, sonra geçmişe giderek; memleketin başına çorap örmek isteyen ve adına da muhalefet denilen zinde güçlerden söz açtı.
Sohbet siyasete doğru kayınca, biraz hiddetlenerek; “Memleketin gidişatına iyi gözle bakmayan adamların yüzünden ben 62 yıllık partimden istifa ettim” dedi. Bir parti bu kadar eskiyse ve bu insanın da elinde Kur’an varsa, CHP’li olmayacağına göre, o zaman DP, AP ve DYP çizgisinden biridir diye içimden geçirdim ve bende jeton düşmeye başladı.
Yine sözün bir yerinde, elindeki Kur’an cüzünü göstererek, “Şimdi bağda bahçede istediğimiz yerde okuyabiliyoruz, CHP ve onlara benzeyenlerin yüzünden kitabımızı okuyamıyorduk, köşe bucak kaçıyorduk” deyince, bende ikinci bir jeton daha düştü ama bir türlü yerine koyamadım.
çünkü bu sözlere hiç yabancı değildim ve bu sözlerin daha uzun kısmını biliyordum ve birkaç ay önce benzeri şeyleri yine Kahramanmaraş’tan yazmıştım. Tam bunları düşünürken, ihtiyar, elimi avuçlarının içine alarak yine anlatmaya başladı.
“Ben sade bir vatandaşım, CHP zaten belli; fakat Mehmet Ağar ve o toy siyasetçi Erkan Mumcu’nun millet iradesine karşı gelmeleri, 62 yıldır peşinden gittiğim partimden istifa etmeme sebep oldu. Ben de çıkıp fert olarak, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın desteklenmesinin insani ve vicdani bir borç olduğunu söyleyip istifa ettim.
Bu istifam sadece beni ilgilendirir sanıyordum, meğer o kadar çok insan beni destekledi ki; haberlere konu oldu, Vakit gazetesinden bir yazar, istifa mektubumu bile yayınladı. Demek ki, bir kişiden ne olur demeyeceksiniz, işte oluyormuş.
Sonra aynı gazeteci, geçenlerde benim Kur’an-ı Kerim'leri İsmet İnönü’nün zulmünden nasıl köşe bucak kaçırarak muhafaza ettiğimi ve okunmasını sağladığımı da uzun uzun yazmış. Bu gazeteciyi görmedim ama, demek ki, birisi anlatmış. O da zaten benim hikâyemi başkalarından dinlediğini yazmıştı.”
İhtiyar bunları anlatınca benim jeton iyice yerine yerleşti. Ellerimi avuçlarının içinden alıp, ben onun ellerini avuçlarımın içine aldım ve dedim ki; “Peki o gazetecinin kim olduğunu biliyor musun, şu an yanında oturan ve elleri ellerinde olan kişi olmasın” deyince, ayağa kalktı, boynuma sarıldı ve öyle mutlu oldu ki. Onu bilmem, ama ben ağlamamak için kendimi sıkmaktan başıma ağrılar girdi.
Bundan sonra söz bitmişti. Böyle bir buluşmayı ne ihtiyar, yani Zekeriya Bağrıaçık, ne de ben hayal bile edemezdik. Buluşanlara değil, buluşturana bakmalı. Kişiler birbirlerinin hakkında hüsn-i zan beslerlerse, gün olup, saati vakti gelince bir araya gelir ve buluşabilirler. Bu da Allah’ın diğer önemli nasiplerinden biri diye düşündüm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi